‘Bozcaada’ denince akla birçok şey gelebilir ama reçellerinin yeri ve tadı ayrıdır. Orada neredeyse her kokunun ve ürünün damak tadınıza da hitap ettiğini görürsünüz. Domates ve limon da dahil 40’ ın üzerinde reçel çeşidi vardır.
Sofra Kültürü
“Allah insanların uzun ömürlü olmaları için Bozcaada’yı yaratmış” sözü aslında Bozcaada’yı ve şartlarını özetleyen bir cümle. Bozcaada’yı özel kılan nedir? Kalesi mi? Beyaz evleri mi? Sakin ve sessiz hayatı mı? Bağları mı? Rüzgar gülleri mi? Yoksa reçelleri mi? Bazı tatilciler sadece kahvaltı yapmak için yollarını düşürüyorlar adaya. Bu küçük ve sakin adada 40’tan fazla farklı çeşit bitkiden reçel yapılıyor. Bir bahar günü Bozcaada’ya yolunuz düşerse -ki en güzel mevsimidir ilkbahar- reçelin tadını yeniden keşfedersiniz. Gelincik tarlalarının arasında, kekik kokuları ile Bozcaada’nın etrafını dolaşırken, burnunuza gelen her kokunun, sabah kahvaltısında karşınıza reçel olarak çıkabileceği aklınıza gelir mi? Sofraya oturun, gelir… “Bazen bir adaya sadece kahvaltısı için gidilir mi?” demeyin eğer orası Bozcaada ise gidilir. Ve o tat bilinçaltınıza yerleşir.
Peki Kaç Çeşit Reçel Yapılır?
40’tan daha fazla çeşit bitkiden reçel görebilirsiniz Bozacaada’da. Ama bunların arasından aklınızda en çok kalacak ve damak tadınıza farklı bir güzellik bırakacak olanlar, domates, incir ve gelincik reçelleridir.
Domates Reçeli
Birçok kişi (ki bunlardan bir tanesi de benim), domates reçelini ilk olarak belki de Bozcaada’da tatmıştır. Haa, bu her domates reçelinin yeneceği anlamına da gelmez. Çok şekerli veya ekşimsi olabilir. İyi domates reçelini, kıtır kıvama gelmiş, meyvesi ile şurubu birbirine neredeyse karışmış, kurabiye gibi ağızda dağılan domatesinden anlarsınız.
İncir Zamanı
İncir reçelini ise birçok kişi sevmez ama, adada tadı başkadır. Tabi onu da doğru yerde yemeniz gerekir. Herkesin yapabildiği bir reçel değildir incir. Her şeyden önce bu özel ve güzel meyve ne bir hafta önce, ne bir hafta sonra, tam zamanında toplanmalı… Geç toplanırsa şurup içine tam işlemez, meyvenin ham tadı ağzınıza gelir. Erken toplanırsa da inciri bir şeye benzemez.
Yeni Favori Erik
Her yıl olduğu gibi bu yıl da Mayıs ayının vazgeçilmezi Bozcaada’ya yol aldık. En iyi kahvaltı adreslerinden biri olan Rengigül’e uğradık. Burada ilk defa erik reçelini tattık ve kelimenin tam anlamıyla enfesti. Hafif mayhoş tadı ile insanı hiç yakmayan muhteşem bir lezzetti, tabii ki çayla birlikte… Eriğin ekşi tadı, reçelin doğal hammaddesi olan şekerin tadını kırmış ve yerken ağzınızda dağılıp gidiyor.
Katır Tırnağı
Rengigül’ün sofrasında, 30 civarında reçel vardı. İşletmenin sahibi hanım efendi, reçellere merakıyla tanınıyor. Prensipleri ile bilinen bu vakur Lady’nin yaptığı ilginç reçellerden bazıları şunlar: Biberiye çiçeği, iğde çiçeği, akasya çiçeği, kabak çiçeği ve şeftali karışımı, gül, gelincik, yaban mersini, katır tırnağı, taze nane, taze rezene, kırmızı ve yeşil biber, kırmızı ve yeşil domates, erik, kavun, karpuz, nar, elma, portakal, limon, incir, kızılcık…
Reçellerin Hikayesi
Rivayetler der ki: Eski adetlerine göre Rumlar gelen misafirlerine tatlı yerine reçel ikram ederlermiş (muhtemelen uzun süre dayanıklılığı nedeniyle) ama marmelat, ya da çilek reçeli gibi kahvaltılık reçellerden değil; büyük parçalı, sert ve yapımı oldukça zahmetli reçeller. Ufak ve güzel bir tabağa, en fazla iki parça konur, minik bir çatal ve mutlaka yanında bir bardak su ve peçete ile bir tepside özenle sunulurmuş. Bir anlamda hanımlar arasında iyi reçel yapmak, tatlı bir rekabetmiş.