Bir Liderin Çalışma Kılavuzu

Marmara Belediyeler Birliği’nin yeni genel sekreteri, yol haritasını, vizyonunu, hedeflerini açıkladı ve Turgut Cansever’in ‘‘bilgiye müracaat esastır’’ sözünü prensip edindiğini belirtip açılımını yaptı: kaliteyi rehber edinmekte, kaliteli olmayan ve bilgiye dayanmayan hiçbir şeye tenezzül etmemekte kararlıyım.

Öğrenciliği veya geleceğe dair plan defterinde ‘belediyecilik’ olmayan ancak başarılı bir yerel yönetimci haline gelen bir başarı ve hayat hikayesi… Marmara Belediyeler Birliği’nin yeni Genel Sekreteri M. Cemil Arslan… Edebiyat tutkunu, deyim yerindeyse ‘kitap kurdu’ ve Avrupa’nın bir çok kentini gezme fırsatı bulan M. Cemil Arslan ile yeni görevini, vizyonunu ve hedeflerini konuştuk… Çok pozitif mesajlar veren Arslan’ın bir sözü aslında geleceğe ve ülkeye dair önemli bir mesaj içeriyor: “Heyecanını kaybedenler İstiklal’de (Taksim) gençlerin gözlerinin içine bakmalı.”

M. CEMİL ARSLAN KİMDİR?
1972 yılında Elazığ’da doğdu. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi lisans mezunu. Yüksek lisanslarından bir tanesini Marmara Üniversitesi Yerel Yönetimler Bölümü’nde, ikincisini ise Beykent Üniversitesi Uluslararası Ekonomi ve Politik İşletmecilik Bölümü’nde yaptı. Doktorasını yine Marmara Üniversitesi’nde yerel yönetim alanında gerçekleştirdi. Doktora sonrasında bir süre İngiltere’de finans ve dil eğitimine devam etti. Çalışma hayatına 1995 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde başladı. Orada sırasıyla müdürlük ve daire başkanlığı yaptı. Daha sonra da MBB’de görevlendirildi. Bir oğlu ve bir kızı var. Kızı 17 yaşında, oğlu ise 15. İkisi de başak burcu. Roman dilini en sevdiği yazarlar A. Hamdi Tanpınar, Ahmet Altan ve Elif Şafak. Hikâyede Mustafa Kutlu… Şairler Cemal Süreyya, Sezai Karakoç ve İsmet Özel. Köşe yazarı olarak en sevdiği yazarlar Ethen Mahçupyan ve Ali Bayramoğlu. Yabancı yazar olarak da Dostoyevski’yi seviyor.

Geçiyoruz sıcak ve samimi sohbete…

Nasıl başladı?
Ankara’da kamu yönetimi bölümünde okurken ‘yerel yönetimler’ diye bir dersimiz vardı. O zamanlar ilgimi çekiyordu. Ama öğrenciliğiniz sırasında bir belediyede çalışmayı hiç düşündünüz mü diye sorarsanız, “hayır”. 1995’te İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sınavına girdim ve belediyecilik maceram  başladı. Ankara’dan mezun olanların İstanbul’da çalışmak akıllarına gelmez. Fakat şimdi de, İstanbul’dan ayrılamam diye düşünüyorum. Çünkü İstanbul, kolay ayrılabilinecek bir şehir değil, kader.

Peki, yerel yönetimlerde çalıştığınız için mutlu musunuz?
Son derece mutluyum. Çünkü ürettiğinizi çok kısa sürede görebiliyorsunuz. Bir önemli tarafı da, karar oluşturma, karar alma, sonuçlandırma ve iş üretme süreçleri oldukça kısa ve de aktif.

Vatandaş ve belediyeci gözüyle İstanbul’a bakışınız?
Hepimizin diline pelesenk olmuş bir şey vardır. “İstanbul’u sevmezse gönül, aşkı ne anlar” diye. Ben buna yürekten inanıyorum. Atatürk’ün sık sık telafuz edilen bir sözü vardır. ‘İstanbul, Türk tarihinin genel olarak özetidir.’ İstanbul gerçekten öyle bir şehirdir. Bu şehirde Türkiye’nin hemen her şehrinden, her sosyolojik katmandan, her dinden insan var. Bunlar barış içerisinde yaşıyorlar. Tabiat olarak muhteşem bir güzelliğe sahip. Bütün çirkinleştirme çabalarımıza karşın böyle bir güzelliğe sahip. Diğer taraftan da müthiş bir potansiyeli var. Son yıllarda özellikle dünya finans devlerinin yöneldiği üç beş şehirden bir tanesidir İstanbul.

Peki Avrupa şehirlerine göre İstanbul’u kıyaslar mısınız?
İstanbul temizlikte Londra’dan da, Paris’ten de ve pek çok şehirden de çok daha iyidir. İstanbul’a gelen turist sayısına, İstanbul’a olan ilgiye, İstanbul’daki altyapı çalışmalarına baktığımız zaman bunu zaten görürsünüz. Fakat yapmamız gereken milyon tane iş var. Mesela 2014’te henüz İstanbul’un bazı mahallelerine, bazı semtlerine, bazı ilçelerine metro ile gidilmemesi bir ayıp olarak ortada duruyor. Şehir şantiyeciliğini bir türlü başaramadık mesela. Biz 50 sene, 100 sene önce yapmamız gereken işleri yapmadığımız için bu problemler var.

Bu noktada en büyük görevler belediyelere düşüyor sanırım.
Evet, kesinlikle. Belediyeler uzun bir süre ikinci sınıf kurumlar olarak görüldü, belediye personeli de keza öyle. Fakat özellikle son 10 yılda yerel yönetim alanında müthiş  ilerleme oldu. Eğitimden çevreye kadar belediyelerin hemen hemen ilgilenmediği bir alan kalmadı.

Anlayış mı değişti?
Aynen öyle. Bunu bir örnekle daha iyi anlatabiliriz; mesela merkezi yönetimin yaptığı Bolu Dağı Tüneli, aşağı yukarı 17 yılda bitmiştir. Ama ondan daha kısa olmayan Bomonti, Dolmabahçe ve Kâğıthane Tüneli, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından iki yıldan daha kısa bir sürede bitirildi. Ve bu, İstanbul gibi bir şehrin ortasında yapıldı.  Hem daha kısa sürede hem daha ucuza…

Çalışma felsefeniz?..
Rahmetli Turgut Cansever’in sürekli tekrarladığı bir sözü prensip edindim. “Bilgiye müracaat esastır.” Kaliteyi rehber edinmekte, kaliteli olmayan ve bilgiye dayanmayan hiçbir şeye tenezzül etmeme konusunda kararlıyız.

Mesajınız var mı?
Bazı alanlarda, dünyanın gelişmiş bazı şehirlerinin gerisindeyiz. İstanbul’un kaderi biraz da diğer şehirlerin kaderine bağlı, ya da tersi. Ama bu sizi umutsuzluğa sevk etmesin. Dünyanın hiçbir yerinde İstiklal Caddesi’ndeki kadar gözleri parlayan, heyecanlı insanlar göremezsiniz. Umutsuzluğa kapılanlar İstiklal’e gidip gençlere bakmalı.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s