“Büyük eserler insana, İstanbul’un yalnızca yüzünü gösterir. İstanbul’un kalbi ise küçük mimarlık eserlerinde; daha mütevazı camilerde, medreselerde, çeşmelerde, bahçe zannedilecek kadar küçük mezarlıklarda, çeşmelerin aynalarında, kapı kollarında atar.”
1901-1962 yılları arasındaki ömrü en büyük değişimin içinde geçti; kaybolmakta olanla belirmekte olan arasında yaşanan bocalamanın derinleştirdiği çocuklardandı Ahmet Hamdi Tanpınar. O da, gitmekte olanla gelmekte olana müsavi bir iştiyaktan, yani geçmişe ve geleceğe aynı değerde bir özlemden bahseder. Yüzyıllarca hüküm sürmüş bir imparatorluk yıkılıyor; kentin sureti bu yıkılışın alıp götürdüğü, onu büyüten, ona bütün alışkanlıklarını, anılarını, hayallerini veren geçmişin izleriyle doluyken; gelecek de çağının ışığını, bilgisini, yolunu yordamını getiriyor.
Ahmet Hamdi, memleketin en hızlı ve keskin değişiminin içinde doğdu, büyüdü, yaşlandı ve öldü. Çocukluğu, İstanbul’u kıyaslayacağı birbirinden farklı memleketleri gezmekle, gözlemekle geçti. Çocuklukta gözlem, erişkinlikte olduğundan farklı, saf ve dolaysız bir tecessüs haliyle gerçekleşir.
Onun İstanbul’a bakışında, günümüz oryantalistlerininkinden daha yalın ve gerçek bir hüzün-umut bulutu vardır. Ahmet Hamdi’ye göre asıl İstanbul, büyük eserlerden ziyade sürprizlerle dolu küçük köşelerde gizlidir. Büyük eserler insana, İstanbul’un yalnızca yüzünü gösterir. İstanbul’un kalbi ise küçük mimarlık eserlerinde; daha mütevazı camilerde, medreselerde, çeşmelerde, bahçe zannedilecek kadar küçük mezarlıklarda, çeşmelerin aynalarında, kapı kollarında atar. Buralarda zevk ve sanat kadar, ihmalkarlık bile İstanbul’a çehresini kazandıran ustalardan biridir.
Tanzimat’tan sonraki yıllarda, meşhur hale gelen ahşap konak yangınlarıyla şehrin büsbütün yeni bir çehreye bürünmesini, hatıraların son kalelerinin olağanüstü hızla düşmesini de aynı sitemle yazar Ahmet Hamdi.
UMUTLA KARIŞIK HÜZÜN
Ahmet Hamdi için, İstanbul’un olmazsa olmazlarından biri de kahvehanelerdi. Dergah mecmuasından arkadaşları başta olmak üzere edebiyat çevresinden pek çok ahbabı ile buluştuğu Nuruosmaniye’deki İkbal, edebiyat kulübü gibidir. Hemen her büyük yazar, oradadır. Ahmet Haşim, Yahya Kemal, Abdülhak Şinasi Hisar, Hasan Ali Yücel… Kahvehaneler, İstanbul’da işsizlerin vakit öldürdüğü yerler değil; dönemine göre tiyatroyla, akademiyle, lokallerle eş değer buluşma, sosyalleşme noktalarıdır.
Bugünün İstanbul’unun mizacı, eskisinden pek de farklı değil. Yaşanan onca yıkıma, değişime, kaybetmelere rağmen, İstanbul’da baki kalan bir haslık, eşsizlik ve umutla karışık hüzün var.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde öngörüldüğü gibi kibrit kutuları değerlendi ve her yer kibrit kutusuna benzer yapılarla doldu; ama İstanbul hala küçük köşelerin, sürpriz peyzajların şehri ve hala ya hiç sevilmiyor, yahut çok sevilen bir kadın gibi seviliyor; her haline, her hususiyetine ayrı bir dikkatle çıldırarak.
KAHVEHANE DEĞİL, EDEBİYAT KULÜBÜ
Ahmet Hamdi, İstanbul’u anlatıyor: “Bütün Şarkın gözü milli hayatın en küçük pas lekesi değmemiş aynası olan ve zevkiyle tamamiyle milli olan İstanbul’da idi. Bütün modalar, zarafetler, ferdi ve içtimai hayatta her türlü yaratıcı hamle, etrafa oradan gidiyordu. O kadar her cüzü birbirini tutan hayatımız vardı; bu hayatın arkasında öyle bir şuurlu ruh yaşıyordu ki bu terkipte en küçük bir çatlağa hiç kimse razı olamazdı. Dışarıdan gelecek bir tesire sadece Garp için değil, Şark için de kapalıydık. Skolastik tahsile, dini tesirlere rağmen Arap zevki imparatorluğa girememişti. Kaldı ki edebiyatımıza üç asır örnek olan İran bile bizden ayrı ve uzak telakki edilmeğe başlanmıştı. İmparatorluk İklim-i Rum idi. Milli olmadığı yerde mahalli kalmak biricik düsturu idi. Bununla övünürdü.”
AHMET HAMDİ TANPINAR’IN ESERLERİ:
Şiir: Şiirler (1961 – Bütün Şiirler)
Hikaye: Abdullah Efendi’nin Rüyaları (1943), Yaz Yağmuru (1955).
Roman: Huzur (1949), Saatleri Ayarlama Enstitüsü (1962), Sahnenin Dışındakiler (1973), Mahur Beste (1975), Aydaki Kadın (1987).
Deneme: Beş Şehir (1946), Yahya Kemal (1967), Edebiyat Üzerine Makaleler (1969), Yaşadığım Gibi (1970).
Tarih: XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi (1949), Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Mektupları (1974 – Der. Z. Kerman).