Hey Yürüyenler! Durun ve Dinleyin

Sokak sanatı, İstiklal ve kalbe hitap denince dinleyenler için Light In Babylon gelir. 3 kişilik farklı etnisiteden gelen grupta İran asıllı İsrailli Michal Elia Kamal’a ayrı parantez açmak gerekir. O tüm dünyayı gezip dolaşsa da son ikametgah adresi olarak İstanbul’u verir.

İstiklal Caddesi’nin tüm kalabalığı ve koşuşturmacasıyla, sislerle dolmuş ve ışıklarla donatılmış bir festival alanı olduğu konusunda hemfikirsek, aklımıza gelecek ilk şeylerden biri sokak müzisyenleri olacak. Sokak müziği tartışmasız bir şekilde Beyoğlu’nun son yıllarda yükselen değeri. Belki şimdi, en kıymetlisi. Ruhun gıdası, sağda solda birbiri ardına kendiliğinden kurulmuş ve önündeki kalabalık tarafından korunmak suretiyle kaybolmuş sahneciklerde size ikram ediliyor. Gönlünüzden kopan, sizin ona biçtiğiniz değer oluyor.

ONLARIN SESİ EVRENSEL
Bir akşamüstü, günün stresinden henüz kurtulmuş, dalgın ve koşuşturmacalı halde yürürken birden bire bir şey durdurur bizi. Ete, kemiğe bürünmemiş ama etten kemikten daha güçlü bir ruh yolumuzu keser. Görmüş geçirmiş dünyanın merkezinde olduğumuzu belki de hiçbir şey bu kadar kuvvetle hissettiremez. Çünkü hayatımızda tümüyle evrensel olduğunu iddia edebileceğimiz nadidelerden biri olan müzik, evrenin hemen her yerinden bu caddeye taşınan ve bu ruhu aynı anda yakalayan herkesi bürür. Sözünü ettiğimiz ruh, İstiklal Caddesi’nde çığlık çığlığa şarkı söyleyen bir kadının, kadim ve çileli topraklardan tüm dünyaya saçtığı ışıktır. O da buna, Babil’in Işığı diyor.

BABİL’İN IŞIĞI
Caddenin meşhur ve büyüleyici sesi Light In Babylon’un en fark edilir özelliği, fertlerinden üçünün de farklı ülkelerden gelmesi. Kimileri ‘etnik’ tabir etse de, Light In Babylon’un müziği etnik değil; çünkü herhangi bir etnisiteye yahut coğrafyaya atfedilecek kadar yerel bir baskınlık yok. Light In Babylon, dünyanın tamamına ait ve o, dünya müziği yapıyor.

GRUP NASIL KURULDU?
İran asıllı bir İsrailli olan Michal Elia Kamal, İsrail’de doğmuş ve çocukluğu boyunca İran’ı hiç görmemiş olsa da, İran geleneklerini koruyan bir ailede büyümüş. Durmaksızın çalkalanan toprakların, müzik yoluyla barışı ve sevgiyi kutsamak üzere yollara düşen bu güzel seferi çocuğu, İstanbul’a gelmeden önce Hindistan’da ve Avrupa’da şarkılar söyledi. Elia düştüğü yollarda, şimdi grubun gitaristi olan Fransız müzisyen Julien Demarqe ile karşılaştı ve onunla birlikte ilk kez 2009’da kısa bir süre İstiklal Caddesi’nde müzik yaptı. Ardından ikili ayrıldı. 2010’da tekrar buluştular. Metehan Çiftçi’nin santuruyla, grup son halini aldı.

İstiklal’de yoldan geçerken Elia’nın sesini duyanlar, adımlarını yavaşlatıp, hatta zaman zaman az önceki acelelerine rağmen durup uzun bir süre grubu dinliyorlar. Tabii grupta en dikkat çekici isim, solist Elia. Dinleyici yalnız kulaklarını değil, gözlerini de Elia’dan uzun süre ayıramıyor. Görüntüsü ve sesiyle oluşturduğu nefis bütünlük, onu başka kimseye benzetemeyeceğimiz kadar otantik kılıyor. Dağınık, uzun saçları, giyimi kuşamı, duruşu ve vecd hali ile bir abideye dönüşen Elia, şarkılarını antik İbranice dilinde söylüyor. Belki köklü ve zengin yapısıyla anlamları dışında edebi ve felsefi bütünlüğü olan eski Türkçeyi, taze ve gelişmekte olan günümüz Türkçesi’nden daha fazla kullanmamıza benzer bir rahatlık nedeniyle, Elia antik İbranice şarkı söylerken ruhunu bir kuş gibi özgür bırakmış görünüyor.

Vokal ve Darbuka, Michal Elia Kamal (İsrail)
Vokal ve Darbuka, Michal Elia Kamal (İsrail)

“HEPİMİZ BİRİZ” HİSSİYATI
Çoğunluğun bilmediği, anlamadığı bu dilde söylenen bu şarkılara, bu denli ilgisinin nedeni aşikâr. Bu cadde sayısız kültürün mirası olmakla kalmayıp, hala yedi iklimin ayak izlerini taşıyor. Farklı inançları, kültürleri ve alışkanlıklarıyla dünyanın dört bucağından koşup gelenlerin, sınırlara hapsolmayı reddetmiş, dünyanın tamamını tek memleket bellemiş ezgileri anlamaları için İbranice bilmeleri gerekmiyor. Bilakis, ana dili müzik olan üçlüden biri, bilinmeyen bu dilde şarkılar söylediğinde dünyanın ucu bucağı bu caddede birleşmiş oluyor. Duyan herkes, duyması gereken en estetik, mucizevi gerçeği iliklerine kadar hissediyor; hepimiz biriz…

Elia, bundan sonra yolunun nereye düşeceğini soran herkese, son durağının İstanbul olduğunu söylüyor. Aslında, Babil’in Işığı yalnızca İstiklal Caddesi’nde değil, İstanbul’da belediyelerin organize ettiği festivallerden Anadolu’daki turlara kadar yurt içinde, üçüncü dünya ülkelerinden sanatın yuvası Fransa’ya kadar yurt dışında konserler veriyor; ancak bütün kontrastı ve bütünlüğüyle İstiklal Caddesi ile Babil’in Işığı birbirine çok yakışıyor. Düşününce, gerçekten de bu müziğin dünyaya buradan salınmasından daha yakışıklı bir karar verilemez gibi görünüyor. Elia, Babil’in Işığı’nı dünyanın her yerine götürüyor. Yine de tüm yolları uzun yıllar boyunca, eninde sonunda İstanbul’a, kendisi gibi çeşitli, çok kültürlü, özel bir ruha sahip bu caddeye varacak gibi görünüyor.

Light In Babylon’un en beğenilen sokak performanlarından biri olan “Hinech Yafa”yı da sizlerin beğenisine sunuyoruz.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s