Kuşcenneti’nden Maasai Mara’ya… Vahşi Yaşamın Peşinde…

Şehirlerin Bir Sınırı Olmalı…

Şehirlerin bir sınırı olmazsa, doğal döngüyü ve yaşamı ayakta tutan denge sarsılır. Doğal rezervler ve milli parklar sayesinde yer küredeki her santimetre kareye tahakküm etmeye alışkanlık haline getiren insanoğluna bir sınır koyulmuş oluyor. Batılıların “Game Rezerv” dedikleri ve insan müdahalesi engellenmiş bu doğal yaşam alanları sayesinde Afrika’da halen çayırlarda otlayan bizonlar, onları avlayan aslanlar ve aslanların artıklarıyla beslenen leşçiller var. Serengeti, Masa-i Mara, Kuş- cenneti olmasaydı, esir hayvanların sergilendiği hapishaneleri vahşi yaşam diye ziyaret ederdik. Bu, Anadolu’daki kuşcennetinden Kenya’daki Masa-i Mara’ya özgür hayvanların peşinden giden bir vahşi yaşam yolculuğudur.

Afrika’nın ortasında, ekvatora yaklaş- tıkça, hayatın temel belirleyici unsuru “yağmur”dur. Yaşam, yağmurun, dolayısıyla suyun izini takip eder. Göç- men kuşların güneşi takip etmesi gibi, suyun hayat verdiği topraklara doğru akar hayat… Suyun yolunu takip eden hayvanlar, insanoğlunun koyduğu sınırları aşarak, ülkeler arası seyahat ederler. Tabiki sınırlar mayınlar ve dikenli tellerle ölüm tuzağı haline getirilmediyse… Onlar için sınırı otlaklar, meralar ve su kaynakları belirler. Bugün dünyada bunun en güzel örneklerinden bir tanesi Kenya ve Tanzanya arasında yaşanır. Afrika’da, her yıl yüzbinlerce bufalo, Afrika öküzü ve antilop Tanzanya ve Kenya arasında sınır değiştirir. Bu vahşi yaşam rezervinin Tanzanya’da bulunan kısmına Serengeti, Kenya’daki kısmına da Masa-i Mara adı verilir.

NİL TİMSAHLARI VE MARA NEHRİ
Her yıl Mayıs ve Ekim ayları Masa-i Mara’nın yağışlı sezonudur, Ekim ve Nisan ise Serengeti’nin… Ekim ayı itibariyle Serengeti düzlükleri yağmurla buluşmaya başladığında su rezervleri dolar, otlar büyür, bolluk ve bereket gelir. Eş zamanlı Kenya tarafında bulunan vahşi hayvanlar da Serengeti’ye ulaşır. Antilop ve öküz başlı gibi otçul hayvanların gelmesi ile birlikte vahşi yaşam hareketlenir. Bereket, bol yiyecek ve üreme demektir. Her yıl Mart ayında birçok öküzbaşlı antilop ve bufalo Serengeti Milli Parkı’nda doğum yapar. Mayıs ayında yağmurlar dinmeye, su rezervleri bitmeye, otlaklar kurumaya başladığında yeniden yüzbinlerce hayvanın göçü başlar. Antilop sürüleri, bufalolar ve öküz başlı antiloplar sürüler halinde yağmuru takip ederler ve Kenya’da Masa-i Mara’ya doğru yola çıkarlar. Kenya’da Mayıs ayında başlayan yağmur sezonu Ekim ayına kadar devam eder. Besin halkasının alt katmanındaki otçul hayvanlar Tanzanya’dan ayrılırken üst katmandaki yırtıcılar ve Maymunlar Tanzanya’da kalır. Geride kalan yırtıcılar yağ rezervleri ile 6 ay idare etmek zorundayken, gittikleri ülkede ise onları aç yırtıcılar beklemektedir. Yolculuğun en tehlikeli noktası ise Kenya’ya doğru, Mara Nehri geçişidir. Yağmurlar nedeniyle artan nehir debisi ve bu göçü bekleyen aç timsahlar birçok otçul hayvanın bu nehirde telef olmasına neden olur. Mara nehrini sağ salim geçtiklerinde ise oyun başlar. Otçulların kaçtığı, avcıların kovaladı- ğı, avcılardan geriye kalanı leşçilerin temizlediği bu oyun Ekim ayına kadar sürer Maasai Mara savanalarında.

KESİK KULAKLAR VE MAASAİ
Belgesel izlemeye meraklı her insan televizyonda en az bir kere Maasai Mara savanalarındaki vahşi yaşam oyununa rast gelmiştir. Maasaililerin yaşadığı yer anlamına gelen Maasai Mara’nın tam göbeğinde Talek köyü bulunur. Bu köyden savanalara doğru baktığınızda yüzlerce öküzbaşlı antilop, zebra, fil ve kuş sürüleri görürsünüz. Maasai Mara’da safariye çıkmak pahalı bir iştir. Kapı girişi için ortalama 100 dolar civarında bir para ödersiniz. Ayrıca tur şirketi, rehber ve araçlar için de para ödemeniz gerekmektedir. Toplamda bir günlük tur ücreti 300 doları geçebilir. Ama Maasaili kölelere cüzi miktarda bir para öderseniz onlar sizi bu alana götürebilir ama bu işten bir tur konforu beklemeyin. (Bu satırların yazarı da bu yöntemi denedi. Ben 50 dolar ödedim ve resmi kapıdan girmeden game rezervde dolaştım.) Ama Maasai köylüleriyle anlaşmak kolay değil. Rengârenk elbise giyen ve halen hayvancılık yapan bu geleneksel kabileler turizmin farkındalar ve fotoğraf çekmek bile ücrete tabii. Halen geleneksel hayatlarını korumaya çalışan Maasaililerin vahşi hayvanları kendilerinden uzak tutmak için kırmızı renkli elbiseler giydiği söylenir. Maasai yerlilerinin diğer ilginç yanı ise kesik kulaklarıdır. Erkeklerin ve kadınların güzellik için kulak memelerini kestiği Maasaililer halen cüzi bir ücret karşılığı sizin için yerli danslarını yapabilirler. Otçul hayvanların, yırtıcı havyanların, göçmen kuşların ve Maasaililerin halen korudukları geleneksel kültürleri ile yağmur sezonunda bir şenlik alanı gibidir Maasai Mara… Yağmurlar gitmeye başladığında ise hayvan sürüleri de Serengeti’ye gitmek için yola çıkarlar ve Kenya tarafı sessizleşmeye başlarken Tanzanya tarafı hareketlenmeye başlar. Büyük Göç adı verilen bu döngü yüz yıllardır devam eder. Dünya koruma listesinde yer alan ve iki ülkeyi birden kapsayan Serengeti ve Maasai Mara dünyanın en büyük doğal yaşam parkıdır. Bu parkın korunması sadece vahşi hayvanların yaşamının değil dünyanın doğal dengesinin korunması anlamına gelir. Çünkü her yaşamın devamı diğer yaşamın varlığının sürdürülmesine bağlıdır. Yağmur çayırları canlandırırken, göç eden hayvanlar toprakları parçalayıp, dışkıları ile tohumların yayılmasını sağlayıp bitkilerin yayılmasını sağlarlar. Ama yoğun otlanma savanaların çölleşmesi demektir. Timsah, aslan, çita gibi yırtıcılar avlanarak otçul hayvan nüfusunu dengede tutar ve fazla otlanmanın önüne geçer. Leşçiler ise doğadaki temizliği sağlar. Bu döngü insan için de iklimin korunması, zararlı haşerelerin engellenmesi ve evcil hayvanlar için de otlaklar anlamına gelir. Büyük göç aslında yer küreye hayat verir. Bu oyun bütün canlı yaşamı için yağmurun, suyun çizdiği bir kader çizgisi, bir hayatta kalma oyunudur.

ŞEHİRLER BÜYÜYOR VAHŞİ YAŞAM KÜÇÜLÜYOR
Amma velakin, Afrika da her geçen gün küresel rekabetten payını alıyor. Afrikalı ülkeler dünyanın gelişmiş ülkelerine toprak satıyor veya kendileri tarım alanlarını ve şehirleri büyütüyor. Artan şehir ihtiyaçları ise doğal yaşamı tehdit ediyor. Yakın zamanda Kenya’da Mara nehrinde timsahların toplu ölümlerine şahit olunmuş. Yapılan araştırmalarda Mara nehrinde tarım ilaçlarından kaynaklı yoğun kirlenme kaydedilmiş. Timsah nüfusunun azalışının ise, otçullar da nüfus patlamasına ve otlakların kurumaya başlamasına sebep olduğu anlaşılmış. Plansız şehirleşme, yoğun insan nüfusunu doyurmak için her geçen gün genişletilen tarım alanları ve kimyasallarla yapılan konvansiyonel tarım her geçen gün vahşi hayatın sınırlarını daraltıyor. Bu da üst yırtıcıların yok olmasına sebep oluyor ve kuşlardan çekirgelere, sürüngenlerden arılara kadar birçok türü tehdit eden bir süreci başlatıyor. Sonuç bildiğimiz, yaşamımızı sağlayan evrenin bitmesi demek. Bu nedenle dünyada insanoğlunun sınırlarını belirleyen vahşi yaşam rezervleri ve milli parklar belirleniyor.

KURTLAR BİR DEREYE HAYAT VERİR Mİ?
İnsanoğlu yaşamın devamı için ülkeler arasına değil vahşi yaşamla arasına sınır çekmeli. Doğal yaşam rezerv alanları bu bilince erişilmesi açısından önemli bir gelişme. Koruma alanı, ulusal park mantığının başlangıcı ise Amerika… İlk olarak 1872 yılında sıcak su kaynaklarını korumak için Yellowstone ulusal park statüsü kazanmış. Ama bu karar avlanmaya engel olmamış ve Amerika’da çiftçiler ve çobanlar vahşi hayvanları avlamaya devam etmişler. 1900’lü yılların ortasında vahşi hayvan nüfusu hızlı bir azalma göstermiş ve 1990’lı yıllarda dünyanın ilk ulusal parkının kurumaya başladığı görülmüş. Bunun üzerine 1995’te kurtlar Yellowstone’a geri getirilmiş ve avlanma yasaklanmış. Kurtların gelişi ile birlikte geyikler açık alanlardan uzak durmaya başlamış, buralarda ağaçlar yeniden büyümeye başlamış ve bitki örtüsü yeşermiş. Ağaçlar ve bitki zenginliği bölgeye kuşları çekmiş. Ağaç dalları sayesinde kunduzlar dere yataklarına yeniden küçük barajlar yapmaya başlamışlar. Bu göletlerde kazlar, su kuşları, su samurları, sürüngenler ve balıklar büyümeye başlamış. Dere yataklarının yeniden bitki örtüsüne sahip olması ise erozyonu engellemiş ve Yellowstone yeniden eski günlerine dönmeye başlamış.

MANYAS’A AVRUPA DİPLOMASI
Belki de dünyanın ilk ulusal parkının başına gelenler diğer ülkeler için ders olabilir. Denenmişi bir daha denemek aptallara özgü bir davranıştır. Peki, bizde durum ne? Türkiye’nin en ünlü parklarından bir tanesi ise 1959 yılında ilan edilen Manyas Kuşcenneti Ulusal Parkı. Balıkesir sınırları içinde bulunan Manyas Kuşcenneti Avrupa Konseyi tarafından çok iyi korunan ve kıta ölçeğinde değer taşıyan doğal koruma alanlarına verilen A sınıfı Avrupa Diploması’na sahiptir. 17.058 hektarlık bir alana yayılan Manyas Kuşcenneti, Anadolu’dan Avrupa’ya geçen kuşların göç yolu üzerinde bulunur. Ayrıca Kaçkar Dağları Milli Parkı ve Sarıkamış Allahu Ekber Dağları Milli Parkları vahşi yaşam açısından çok önemli parklardır.

SERENGETİ’NİN ÖKÜZBAŞLILARI
Peki koruma? İşte burada hem bizim ülkemizde, hem de dünyada çok ciddi sorunlar var. Artık şehirlerimiz devasa büyüklükte ve şehirlerin ihtiyaçlarını karşılamak için daha çok kaynak kullanmak durumunda kalıyoruz. Hem enerji ihtiyaçları, hem gıda ihtiyaçları ve hem de maden ihtiyaçları için gün geçtikçe daha çok ulusal park koruma statüsünü kaybediyor. Kaybetmeyenlerin ise gerek dere yataklarının kirletilmesi, gerekse ulaşım sorunun giderilmesi için yapılan inşaat çalışmaları ile yavaş yavaş alanları daralıyor. Bilim adamlarının yaptığı çalışmalara göre dünyada vahşi hayvanların sayısı hızla tükeniyor. Şuan belki farkında değiliz ama doğal yaşamın kaybı, insan yaşamının kaybı demektir. Ülkelere değil, vahşi hayvanlarla aramızdaki topraklara sınır çekmezsek, önce et- çiller, sonra otlaklar, sonra otçullar ve en son insan yaşamı son bulacak. Yaşamın devamı için bırakalım Büyük Göç’ler devam etsin. Manyas’tan Avrupa’ya kuşlar uçsun, Serengeti’nin öküzbaşlıları, özgürce Mara nehrini geçip, aslanlara ve timsahlara yem olsun. Mara savanaları Maasaililerin kesik kulakları ve renkli elbiseleriyle yaptıkları dansları ve çitaların koşularıyla şenlensin.

Dünyanın En İyi Milli Parkları

  • Mercan Denizi Doğal Yaşam Parkı / YeniKaledonya (Fransa / Pasifik Okyanusu)
  • Yellowstone Ulusal Parkı / ABD
  • Okavango Delta / Bostvana
  • Kruger Ulusal Parkı / Güney Afrika
  • Bialovieza Ulusal Parkı / Polonya
  • Bandhavgarh Ulusal Parkı / Hindistan
  • Vancouver Adaları / Kanada
  • Khao Sok Ulusal Park / Tayland
  • Amazon Yağmur Ormanları / Güney Amerika
  • Küre Dağları Milli Parkı / Türkiye 

Fotoğraf ve yazı: İlyas Yıldız

 

Marmara Life sayı 95- Mart/Nisan 2016

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s