Acının ve Tatlının Şehri Kahramanmaraş

SÜTÇÜ İMAM’IN, PUL BİBERİN, MARAŞ DONDURMASININ, YAŞAR PASTANESİ’NİN YANİ ACININ VE TATLININ HARMANLANDIĞI ŞEHİRDİR KAHRAMANMARAŞ… ACISINI VE TATLISINI HERKES BİLİR, PEKİ YA ŞAİRLERİNİ? MARAŞ’IN ACISI, TATLISI VE KAHRAMANLIĞI ÇOK ANLATILDI, BİZ SİZE ŞAİRLERİNİ ANLATACAĞIZ… KAHRAMANMARAŞ’IN TAŞ MEKTEP’İNDE YOLLARI KESİŞEN VE EDEBİYATIN TOPLUMUN BELLEĞİ OLDUĞUNU BİR KEZ DAHA GÖZLER ÖNÜNE SEREN ‘YEDİ GÜZEL ADAM’IN HİKÂYESİDİR BU.

Kalesi, kalenin eteklerindeki camileri ve hemen onun yanı başındaki Kapalı Çarşısı, Kahramanmaraş’ın birçok kültürel değerini taşır. Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi ise bu yerlerin tamamını restore ettirmiş ve kalenin içine Maraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunu 20 dk. boyunca anlatan bir maket müzesi kurarak geçmişi geleceğe taşımıştır. Kapalı Çarşı’nın içinde halen canlılığından eser kaybetmemiş bakırcılar çarşısı, çarşıyı geçer geçmez ise Kahramanmaraş’ın dondurmasını dünyaya yaymış olan Mado’nun ilk kurulduğu yer olan Yaşar Pastanesi. Bunlar Maraş’ın acısı, tatlısı ve tarihidir… Ama bir parça hala eksik, o da şairleri… Şiirin Maraş’taki membaı ise Taş Mektep’tir. Belediye tarafından Yedi Güzel Adam Müzesi haline dönüştürülmek için restorasyona alınan bu lise, gelecek kuşaklara Maraş’ın değerli miraslarından biri olan şiir geleneğini aktaracak.

baskan
Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Fatih Erkoç

Yedi Güzel Adam’ın Kahramanmaraş için önemini Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Fatih Erkoç şu sözlerle anlatıyor: “Kahramanmaraş’ın yetiştirdiği edebiyatçılar yakın dönem Türk Edebiyatı’nın en önemli simaları olmuştur. Yedi Güzel Adam olarak bilinen Nuri Pakdil, Erdem Beyazıt, Akif İnan, Rasim Özdenören, Alaaddin Özdenören ve Cahit Zarifoğlu Kahramanmaraş’ın bağrından çıkmıştır. Ayrıca Sezai Karakoç gibi pek çok değerli isim hayatlarının bir döneminde şehrimizde yaşamış ve Kahramanmaraş’ın sanat ruhundan etkilenmiş ve ilham almışlardır. Ünlü şairimiz Necip Fazıl Kısakürek de aslen Kahramanmaraşlı’dır ve bir dönem Maraş’ta bulunmuş ve edebiyat dünyasına katkıda bulunmuştur. Ayrıca bu listeye Âşık Mahsuni Şerif’i de eklersek Kahramanmaraş için kullanılan “Şiirin Başkenti” ünvanının ne kadar doğru olduğunu görürüz. Biz de belediye olarak hem şehrimizdeki bu sanat ve edebiyat ruhunu canlı tutmak, hem de yeni nesiller yetiştiren bu değerli insanların hatıralarını korumak amacıyla çalışmalar yapıyoruz. Şairler için yaptığımız programların yanı sıra, kalıcı bir eser olacak olan Yedi Güzel Adam Müzesi ile de onları sonsuza kadar yaşatmak istiyoruz.”

Şairler şehri denir Maraş’a… Halk şiirinin büyük ustası Karacaoğlan’dan Necip Fazıl’a, Âşık Mahzuni’ye kadar pek çok şair ve yazarı yetiştiren Maraş, sonuna kadar hak eder bu unvanı. Birçok edebiyatçının yolunun kesiştiği bu güzel kent, 1950’li yıllarda edebiyata “yedi güzel adam” daha kazandırır… Dilinden edebiyatı düşürmeyenler bilirler ki yalanın hüküm sürmediği tek yer şiirdir. Ne bir eksik, ne bir fazla; olması gerektiği gibidir.

Bu yüzdendir ki “Bu insanlar dev midir?/ Yatak görmemiş gövde midir?” diye başlar Zarifoğlu’nun “Yedi Güzel Adam” adlı şiiri. Şiirin bölümlerinde yedi güzel adamdan her birinin farklı bir şey gördüğünü ve gereğini yaptığını anlatır. Biri kan görür, biri aşk, biri yar, biri bela, biri dağ diğeri de sofra görür ve gereğini beller… 7.si ise ‘diğerlerini’ görür. Her biri ayrı güzeldir. “Yedi güzel adamdan biri / Bir gün bir dağ göreni / Durdu sevmeden bilmeden devinirken / Durdu durdu seyreyledi” mısraları kalır akılda…

PEKİ, KİMDİR 7 GÜZEL ADAM?
Sezai Karakoç, Nuri Pakdil, Akif İnan, Rasim Özdenören, Alaaddin Özdenören, Erdem Bayazıt ve Cahit Zarifoğlu’nun Maraş merkezli başlayan ve sonraki yıllarda devam eden birliktelikleri; Diriliş, Edebiyat, Mavera ve daha onlarca dergi gibi Türk edebiyatının unutulmaz dergilerinin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Türkiye’nin siyasi olarak kriz yaşadığı yıllarda lise talebesi olan bu yedi genç, hayata karşı bir duruşları olmasını ister. Dö- nemin siyasi havası karşısında kalemleri ile konuşmaya karar verirler. Ve edebiyata meraklı bu Yedi Güzel Adam yazdıkları şiir ve hikâyelerle bir duruş sergilemeyi başarırlar. Bir süre sonra aralarında edebiyatla kurulan özel bir dostluk gelişir. Yedi Güzel Adam lise sıralarında Hamle Dergisi’ni çıkarmaya başlar. Üniversitede farklı şehir ve okullarda eğitim alan bu yedi adam şiirlerle kurdukları bağı hiçbir zaman koparmaz. Yedi hayattan bir şiire, bir şiirden bir dizeye, bir dizeden milyonlara uzanır hikâyeleri…

yedi-guzel-adam-ve-onculer-kutuphanesi-aciliyoracc9e8e4407526bd1e18

Cahit Zarifoğlu (1940-1987) BİR ‘ZARİF’ ÇOCUK
‘Halk aşksızsa sokaklar banka dükkânlarıyla doludur’
Güzel adamların dünyadan en erken göçüp gidenidir Zarifoğlu… Kendisine Abdürrahim adını vererek “ismimin baş harfleri acz tutuyor” diyebilen zuhurat insanıdır. Kayıp bir gezegen gibidir adeta. “Düştümse sana bakarken düştüm” der, zarifliğini dizelerden taşırır. Kısa ömrüne rağmen giderken arkasında döne döne okuduğumuz yüzlerce şiir, yüzlerce deneme, hikâyeler, çocuk oyunları, romanlar ve Mavera Dergisi’ni bırakan yedi güzel adamın isim babasıdır. 1967’de çıkan İşaret Çocukları kitabıyla büyük yankılar uyandıran Zarifoğlu, sırasıyla Yedi Güzel Adam, Menziller ve Korku ve Yakarış şiir kitaplarıyla Türk şiiri içinde kendine mahsus bir alan açabilen şairlerden biri olmayı başarmıştır.

Adil Erdem Bayazıt (1939-2008) “YOK GİBİ YAŞAMAK”
‘Büyüyen elimin üstüne koy elini / sana bir yürek vuruşu gibi belirli / gelen zamanı haber veriyorum’
Sezai Karakoç’u saymadığımız zaman Nuri Pakdil’den sonra Yedi Güzel Adam’ın yaşça en büyüğü olan Erdem Bayazıt, Maraş doğumludur. Onun şiiri sessiz okunmaya yatkındır. Sessiz okuduğunuz zaman içiniz kaynar. Şiirlerinde hüzünlü bir melodi dolaşıyormuşçasına sarıp sarmalar insanı, acele etmeden yavaş yavaş okuduğunuzda ‘yaşam’a dair ipuçlarını kendine has bir naiflikle sunar Bayazıt. Kitabının kapağını açtığınızda “Okuyucuma! Şiir diye bir ömür tüketerek yazdıklarım iki saatte okunuyor, bundan ucuz ne olabilir havadan başka?” der ve niye yaşadığımızı sorgulatır bir kez daha… Sebep Ey, Bayazıt’ın ilk şiir kitabıdır. İlk şiirleri mahalli gazetelerin sanat edebiyat sayfalarında yayınlanmış daha sonra yayınlanan bu ilk kitap, Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat ve Yeni İstiklal ‘de yayınlanan şiirlerden seçtiklerinden oluşmuştur. Bayazıt, İran, Afganistan, Pakistan ve Hindistan’a yaptığı yolculukları da İpek Yolu’ndan Afganistan’a gezi-anlatı kitabında toplamıştır.

Alaeddin Özdenören (1940-2003) “SESSİZ HÜZNÜN ŞAİRİ”
‘Gülüm gülüm / Bu kentin koynuna girdiğim günden beri / Cebimde ölümüm’
Lise yıllarında ikiz kardeşi Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu ve Erdem Bayazıt ile Maraş’ta çıkardıkları Hamle Dergisi ile edebiyata başlayan Alaeddin Özdenören, Cemal Süreya’nın ‘şiir geldi kelimeye dayandı’ dediği yerde az şiir yazmış ama her şeyi şiir olmuş bir başka güzel adam. Şiir ve yazılarını, Yeni İstiklal, Diriliş, Edebiyat, Mavera ve Ay Vakti gibi dergilerde yayınlayan Özdenören’in Güneş Donanması ve Gide Gide Yalnızlık adlı şiir kitaplarının yanı sıra Batılılaşma Üzerine ve Devlet ve İnsan gibi deneme kitapları da bulunuyor.

Mehmet Akif İnan (1940-2000) ‘EYLEM’ ŞAİRİ
‘Kim demiş her şeyin bitişi ölüm, destanlar yayılır mezarımızdan’
1940 yılında Şanlıurfa’da doğan İnan’ın yolu aziz dostlarıyla Maraş Lisesi’nde kesişir. 1960 yılında yine Maraş’ta Necip Fazıl’la tanışmış ve bu tarihten dokuz yıl sonra da Nuri Pakdil’le birlikte Edebiyat Dergisi’nin kuruluşunda yer almıştır. Hicret ve Tenha Sözler adlı şiir kitaplarının yanında Din ve Uygarlık, Edebiyat ve Medeniyet Üzerine adlı deneme kitaplarıyla da düşünce yolculuğunu sürdüren İnan, ayrıca Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen sendikalarının da kurucu başkanlığını yaparak bir eylem adamı olarak anılmıştır.

Nuri Pakdil (1934) PAK DİLLİ ŞAİR
‘Kuşkusuz en etkili ve evrensel silah kelimedir, okumadığın gün karanlıktasın’
1934 yılında Maraş’ta doğmuş, pak dilli bir şair, eyvallahı olmayan bir eylem adamı olarak anılmıştır. Bir elinde hüznü, diğerinde direnişi taşımıştır. Birçok eserinde insanın en çok kalbinin temiz olması gerektiğini yineler durur. “Kalbin gereksinimlerine dikkat edilmedi mi emek de, ekmek de yitiriverir anlamını. Ne emek, ne ekmek; önce kalbimiz bozuluyor çünkü.” der ve sadece kendi kalbini düşünmez, Edebiyat Dergisi Yayınlarını kurarak onlarca önemli şair ve mütefekkirin yetişmesine de vesile olur. Oyun, çeviri, deneme, gezi-izlenim ve şiir türünde de eserler veren Pakdil’in; Batı Notları, Klas Duruş, Sukut Suretinde ve Derviş Hüneri kitapları görülmesi gereken eserleri arasındadır.

Sezai Karakoç (1933) “MONNA ROSA”
‘Senin kalbinden sürgün oldum ilkin, bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği, bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında, sana geldim”
Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde doğan Karakoç’a göre; şairde kendi olabilmesinin biricik yolu, değişmek, başkalaşmaktır. Kendisi fikir ve sanat akımının kurucusu olarak anılır. Ona göre evren, şaire bir fildişi kule olmalı; şafakta kaybettiği güvercinleri, şair, bir ikindide bulabilmelidir. Birçoğunu gençlik yıllarında kaleme aldığı başta “Monna Rosa” olmak üzere aşk ve sevda şiirleri O’nu edebiyatımızda silinmez bir isim kılmaktadır.

Rasim Özdenören (1940) YUMURTAYI HANGİ UCUNDAN KIRMALI?
‘Derdi olan insan okur, derdi olmayan da okuyarak dert sahibi olur.’
Denemeci ve öykü yazarı Rasim Özdenören de Türk edebiyatının Maraşlı isimlerinden. Çözülme, Hastalar ve Işıklar ve Toz gibi hikâyelerinin yanı sıra Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı, Müslümanca Yaşamak ve Yeni Dünya Düzeninin Sefaleti gibi onlarca düşünce kitabıyla yakın dönem Türk edebiyatının kalemlerinden birdir.

NOTLAR
Cahit Zarifoğlu’nun ”Bu insanlar dev midir / yatak görmemiş gövde midir” mısralarıyla başlayan ünlü şiiri, nice edebiyatçının yetiştiği Maraş’ın Taş Mektep’inde vücut bulan bir dostluğu ve başlayan yol arkadaşlığını anlatır. Ancak edebiyatımıza damga vuran Yedi Güzel Adam’ın kim olduğunu açık açık yazmamıştır Zarifoğlu. Fakat kendisinden başka Mehmet Akif İnan, Erdem Beyazıt, Rasim Özdenören, Alaaddin Özdenören neredeyse herkesin üstünde anlaşmaya vardığı isimler. Diğer iki ismi ise kimi Hasan Seyithanoğlu ve Ali Kutlay olarak sayar, kimi Nuri Pakdil’i ekler, kimileri de Sezai Karakoç’u telaffuz eder. Son iki ismin zamana göre değişiklik gösterdiği söylenir.

Yazı: Dilara Gülşah Azaplar

 

Marmara Life sayı 96 – Mayıs/Haziran 2016

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s