Beyoğlu’nun Tarihi Mücevheri: Pera Palas

PERA PALAS YÜZ YILI AŞKIN BİR SÜREDİR ISTANBUL’UN EN NADİDE NOKTALARINDAN BİRİNDE TARİHE TANIKLIK EDİYOR. YILDIZLAR GEÇİDİ GİBİ BİR KONUK LİSTESİNİN YANINDA AGATHA CHRISTIE’DEN AHMET ÜMİT’E BİRÇOK YAZARA VERDİĞİ İLHAMLA EDEBİYAT DÜNYASINDA DA HÜKMÜNÜ SÜRDÜRÜYOR.

Pera Palas’ı sadece bir otel olarak görmek çok zor. Bu bina adeta bir anıt niteliğinde. Doğu ile Batı’nın kavuştuğu bir durak. Bir yandan İstanbul’un ‘belle epoque’ günlerinin izlerini taşıyor, bir yandan da duvarları arasında bir tarihi yaşatmaya devam ediyor. İstanbullu Levanten bir mimar olan Alexander Vallaury’nin tasarladığı yapı 1895’ten bu yana kimleri ağırlamadı ki: Ernest Hemingway, Agatha Christie, Alfred Hitchcock, Birleşik Krallık hükümdarı VIII. Edward, Pierre Loti, Adnan Menderes, Tito…

Pera Palas, II. Meşrutiyet’in ilanı, I. Dünya Savaşı, İstanbul’un işgali, Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet’in ilanı ve II. Dünya Savaşı gibi birçok önemli tarihi olayın da tanığıdır.

PERA PALAS’LA İKİ SU DAMLASI GİBİ BENZEŞENLER
Pera Palas, Lizbon’daki Avenida Palas ile Pekin’deki Grand Hotel Terminus ile çok benzer. Abidin Dino’nun deyişiyle iki su damlası gibi benzeşirler… Bu benzerliğin bir sebebi var. Bu üç otel de Fransız demiryolu işletmesi Uluslararası Yataklı Vagonlar Şirketi’nin (Compagnie Internationale des Wagons Lits) parasıyla yapılmıştır. Doğu Ekspresi seferlerini yataklı ve yemekli vagonlarla başlatan şirket, yolcuların konaklaması için büyük şehirlerde lüks oteller işletmeye başlamıştır. Trenin son durağı olan büyülü İstanbul’da o dönemde Orient Express yolcularının alışkın oldukları yüksek standartları sunabilecek bir otel yoktur. İhtişamlı avizeleri ve yüksek tavanlarıyla Pera Palas da dönemin “Küçük Avrupa”sı diye anılan, Haliç’in enfes manzarasına sahip Tepebaşı bölgesine yapılmıştır. Pera Palas, Osmanlı sarayları dışında elektriğin verildiği, kentin karanlığında parlayan ilk ve tek binadır o zamanlar. İlk elektrikli asansör ile ilk akar sıcak suya sahip banyolar da yine bu otelde kullanılmıştır. Otelin dünya çapında şanına şan ekleyense ihtişamlı çay ve dans partileridir.

 DOĞU EKSPRESİ YOLCULARINDAN İTTİHAT VE TERAKKİ FEDAİLERİNE
Agatha Christie’nin Doğu Ekspresi Cinayeti kitabındaki muhteşem dedektif karakteri Hercule Poirot, Tokatlıyan Oteli’nde banyolu bir odayı tercih etmiş olsa da yazar resmi kayıtlara göre hep Pera Palas’ta kalmayı yeğlemiştir. Rivayete göre kitabını da bu otelde kaleme almıştır. Oteldeki 411 numaralı oda Agatha Christie odasıdır. Ahmet Ümit de 2014 yılında Agatha Christie’ye komşu oldu. Nasıl mı? 410 numaralı odaya Ahmet Ümit’in adı verildi. Otelde, Mustafa Kemal Atatürk’ün müze odası başta olmak üzere, cumhurbaşkanları İsmet İnönü ve Celal Bayar ile yazar Ernest Hemingway’in de odası var. Ahmet Ümit ile birlikte ilk kez yaşayan bir yazarın adı bir odaya verilmiş oldu. Ümit, 1996 yılında yayınladığı ilk polisiye romanı ‘Sis ve Gece”nin tanıtımını da Pera Palas’ta yapmıştı. Ümit’in yakın zamanda çıkan, 1889’daki kuruluşundan 1906’da orduyla buluşup büyük güce dönüşmesine ve 1926’da İzmir Suikasti’yle bitişine kadar İttihat ve Terakki’nin tarihini anlatan “Elveda Güzel Vatanım” kitabında da Pera Palas’a rastlıyoruz. Bir zamanların İttihat ve Terakki fedaisi, etrafında amansız bir entrika dönen Şehsuvar Sami, evini bırakıp Pera Palas’ta kalıyor. “Tutuklanırsam birileri beni görsün, öldürülürsem birileri fark etsin diye. Ölmeyi göze aldım ama onursuzca olmasın istiyorum bu iş” diyor. İttihat ve Terakki’nin yıkılması ile Talat, Enver ve Cemal Paşa yurt dışına kaçtıktan sonra işgal altındaki İstanbul’unda İttihatçılar İngilizlerin hedefi haline gelir. Bazı ittihatçıların Mustafa Kemal Paşa’ya İzmir’de suikast yapmayı planladıkları öğrenilince Şehsuvar Sami’nin cemiyetten pek çok muhalif ahbabının idam edilmesi veya intihar süsü ile ortadan kaldırılması da bu korkuyu besler. Bu noktada Pera Palas’ta daha ileriki bir dönemin konuklarından birinin adını anmakta fayda var. Soğuk savaş döneminin en önemli çift taraflı casusu, Cicero kod adıyla ajanlık yapan İngiliz ve Sovyet ajanı Kim Philby de Türkiye’ye geldiğinde Pera Palace’da kalmıştır.

POLİSİYENİN KRALİÇESİNİN KAYIP 11 GÜNÜ PERA PALAS’TA MI GEÇTİ?
Agatha Christie’nin yolu Pera Palas ile nasıl kesişti? 1926 yılında Agatha Christie’nin kocası Archie Christie başka bir kadına aşık olduğunu söyleyip boşanmak ister. Bunun üzerine yaptıkları bir tartışma sonucu kocası evi terk eder, Agatha Christie de aynı günün akşamı sekreterine Yorkshire’a gideceğini belirten bir mektup bırakıp ortadan kaybolur. Arabası yolda terk edilmiş halde bulunmuştur ve sürücüsünden, süresi dolmuş bir ehliyet ve kıyafetleri dışında en ufak bir iz yoktur. Agatha’nın ortadan kayboluşu kamuoyunda büyük yankı bulur. İçişleri bakanı polise baskı yapar, binden fazla polis, on beş bin gönüllü ve birkaç uçak kırsal araziyi tarar. Sherlock Holmes’un yaratıcısı Sir Arthur Conan Doyle güvendiği bir medyuma Christie’nin eldivenini verir ve medyumdan “Çarşamba günü haber alacaksınız” müjdesini alır. Çarşamba değil ama Salı günü, kayboluşundan 11 gün sonra Agatha bulunur. Mrs. Neele ismiyle bir otelde kalmaktadır. Trajik olan, kocasının kendisini uğruna terk ettiği kadının soyadının Neele oluşudur. İki doktor bu kayboluşun ardından Christie’ye geçici hafıza kaybı tanısı koyar. Ama Christie’nin otobiyografisi bu kayboluş hakkında tek kelime dahi etmez. Bu kayıp 11 güne dair pek çok teori vardır. Bunlardan biri de o sürede Agatha Christie’nin Pera Palas’ta kaldığıdır. Ancak biyografiye bakılırsa Christie, Şark Ekspresi ile 1926’da İstanbul’a gelir. Trende genç bir Hollandalı mühendisle tanışır. İstanbul’u sıklıkla ziyaret eden mühendis Christie’ye kalacak yer önerisinde bulunur. Christie bu anekdotu şöyle aktarıyor: “Hollandalı mühendis benim İstanbul’da nerede kalacağımı öğrenmek istedi ve benimle ciddi ciddi ilgilendi. Kentteki tehlikelere karşı beni uyardı. Adam, ‘Dikkatli olmalısınız. İnsanların size söylediklerine inanmamalısınız. Nereye götürüldüğünüzü bilmeden çeşitli eğlence yerlerine gitmekten de sakınmalısınız’ dedi. Adam beni tehlikelerden korumak için İstanbul’a vardığımız zaman yemeğe davet etti. ‘Tokatlıyan Oteli çok iyi bir oteldir. Orada güvende olacaksınız. Ben sizi saat dokuza doğru arayacağım ve güzel ve iyi bir lokantaya götüreceğim’ dedi. Ertesi gün mühendis söylediği saatte beni aradı ve İstanbul’un bazı görülmeye değer yerlerini gezdirdi. Güzel bir akşam geçirdikten sonra mühendis beni tekrar Tokatlıyan Oteli’ne getirdi. Mühendis kapının eşiğinde , ‘Acaba’ dedi. Soran gözlerle bana baktı. ‘Acaba şimdi.’ Sorunun niteliği daha da belirginleşmişti. Sonra adam içini çekti. ‘Hayır bu soruyu sormamak daha akıllıca olur’ dedi.” Doğu Ekspresi ile Pera Palas’ın seyahat acentesi olan Cook şirketi Christie için Pera Palas’ta 411 numaralı odayı ayırtmış, yazarın neleri istediğini yönetime bildirmiştir. Yazar ise otobiyografisine göre küçük bir kaçamak yapıp kimseye haber vermeden Tokatlıyan’da vaktini geçirmiştir. Bu hikayelerden hangisine inanacağınız ise tamamen size kalmış.

NOTLAR
Otelin tarihiyle özdeşleşmiş ünlü isimler Jacqueline Onassis, Greta Garbo, Ernest Hemingway ve Sarah Bernhardt’ın bu oteldeki favori lezzetleri:

– Jacqueline Onassis’inki armut turşusu, avokado ve rezene soslu, marine kerevit ve tartar.

– Garbo’nunki trüf krema soslu tagliatelle hamuruna sarılı somon.

– Hemingway’inki demirhindili kereviz püreli ve bakla yahnili istiridye mantarına sarılı kuzu.

– Bernhardt’ınki çilekli dondurmalı çilek crumble.

Polisiye romanların unutulmaz yazarı Agatha Christie,’nin soluk soluğa okunan ünlü “Orient Express’te Cinayet” romanını Pera Palas’ta yazar.

İSTANBUL’UN MASAL SAHNESİ: PERA PALAS
Pera Palace Hotel, İstanbul’un en ihtişamlı yapılarından biri olarak açıldığında, birçok ilkleri barındırıyordu; İstanbul’da Osmanlı sarayları dışında elektriğin verildiği, ilk elektrikli asansörün ve ilk akar sıcak suyun bulunduğu binaydı. Türkiye’nin Avrupa standartlarındaki ilk oteli olan Pera Palace Hotel, kuruluşundan itibaren tarihi olaylara tanıklık ederek kent kültürünün çok önemli simgelerinden biri haline geldi.

BİR HAYAL
Ermeni asıllı üç Türk vatandaşı olan sermayedar, lüks otel ihtiyacını farkedip 19. yüzyılın sonunda büyük çabalarla Bayezid- i Sanayi Vakfı’na ait araziyi üstlerine geçirmeyi başarır. Ancak hisse alıp satmakla uğraştıklarından otelin inşaatına girişemezler. Bu arada La Compagnie International des Wagons-Lits, yani Uluslararası Yataklı Vagonlar Şirketi, o meşhur Orient Express seferlerine başlar. Bir tür hayal satmakta ve Avrupa’dan yolcular lüks, yataklı trenlere binerek Doğu’nun egzotik diyarlarını keşfe çıkmaktadırlar… İstikametlerden biri olan ve hem gelişmişliği hem de sanatsal, mistik, estetik güzelliğiyle en özeli İstanbul’da onların beklentilerini karşılayacak konforlu bir otel yoktur. Böylece 1894’de tren kumpanyası kendi otel işletmesini kurar. Otelin işletmecisi İstanbullu Georges Nagelmackers, hemen inşaata başlar. Avrupa’daki benzerleriyle yarışacak kertede lüks bir otel inşa edecektir ve bu hiç te kolay değildir. Osmanlı Bankası’nın arşivinde Nagelmackers’in şirketinin otelinin 1894’de durma noktasına geldiği ve bankadan 30 bin lira kredi alarak tamamlayabildiğinin belgesi hala duruyor.

Yazı: Hatice ERKAN

 

Marmara Life sayı 95- Mart/Nisan 2016

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s