Suyla bütünleşen kültür… TÜRK HAMAMI

‘’PAK MEDENİYETİMİZİN BERRAK BAKİYELERİ’’                                                  Geleneklerle bezeli bir simgenin tek kelimelik ifadesidir “Hamam…” Sıcaklığın sembolüdür bir nevi. Suya ve buhara karşı verilen bir mücadeleden öte onlardan faydalanmaktır, hissetmektir. Sıcaktan al al olmuş yanaklarıyla uzanır kadınlar göbek taşına… Börekler açılır, tatlılar hazırlanır akşamdan. Hep bir sebep bulunur bu güzelliği paylaşmaya. Yatılan göbek taşı bir büyüklük ifadesidir aslında. Sırası vardır her şeyin; yaşça büyük olan göbek taşına yatmadan küçük yatmaz. O kalkıp ferahlamadan, yaşça küçük olan yerinden kalkamaz. Hepsi bir dizi saygı sembolüdür bunların. Hamama ilk giren yıkanacağı kurnayı seçer. Onunla birlikte giren ise ona icabet eder…

HAMAMA GİREN TERLER!                                                                                                    Yıkanmaya başlamak için ilk önce terlemek gerekir. Hamamın mantığında da bu vardır zaten; terlemek! Kir, terleyen vücudu terk ederken asıl olan her zaman suyla akıp gitmesidir. Bu yüzden kişi hamamda kaldığı süre boyunca buraya aittir. Serinlemek için dahi olsa ilk terini sıcak su dökünerek atmadan dışarı çıkamaz. Hamamın mantığına terstir soğuk su! Hamam, Anadolu kültürünün önemli parçalarından biri olmakla birlikte tarih sahnesine 6 bin yıl önce Sümerlerle çıkmış, ardından tarihte adı geçen hemen her medeniyetin kültürel bir parçası olmayı başarmıştır. Ülkemizi ziyaret eden veya Türklerle ilgili az çok bilgi sahibi olan yabancılara “Türkiye” veya “Osmanlı” deyince akıllarına ilk olarak neyin geldiği sorulsa, verilecek cevapların arasında “Türk Hamamı” olması gayet muhtemeldir. Bugün artık sayıları parmakla sayılacak kadar azalmış hamamlar ve genelde turistleri eğlendirmek amacıyla tur programlarına ilave edilen hamam ziyaretleri, yüzyıllarca Osmanlı ve dolayısıyla Türk Kültürünün en önemli ve renkli ögelerinden biri olarak var olmuştur. Dört yanı çeviren işlemeli mermerden duvarları ve yüksek kubbeli yapısıyla sadece temizlenilen bir yer değil, toplumsal hayatın vazgeçilmez bir parçasıdır. Tellağı, natırı, külhanbeyi ile yaşayan ve kuşaklar boyu aktarılan bir kültürün simgesidir. Birçoğumuzun çocukluk yıllarında tanıştığı bir hazdır… Bu kültürü gelecek nesillere doğru bir şekilde taşımak isteyen İstanbul Üniversitesi, II. Bayezid Hamam’ını restore ederek yeniden ülkemize kazandırdı. İstanbul’daki 16. yüzyıl Osmanlı hamamları içinde gösterişli mimarisi, boyutu ve çifte hamam oluşu ile dikkati çeken II. Bayezid Hamamı, 1985 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültürel Miras Listesi’ne alınan “İstanbul Tarihi Alanları” içinde yer alır. Osmanlı toplumunda suyun gündelik yaşamdaki yerinin ve öneminin ne olduğu, tarihsel süreçteki değişimin ve dönüşümün nasıl gerçekleştiğinin ziyaretçiye aktarılması hedeflenen müzede Türk hamam geleneğine ait etnografik eserler vitrin içinde sergilenmiş ve bu gelenek görsel materyallerle desteklenerek ziyaretçilerin beğenisine sunulmuştur.

NAM-I DİĞER “PATRONA HALİL” HAMAMI                                                            İstanbul’daki en büyük hamamlardan bir tanesi olması nedeni ile Hamam-ı Kebir ve Patrona Halil İsyanının çıkış noktası olduğu için Patrona Halil Hamamı olarak da bilinen Beyazıt Hamamı, Sultan II. Beyazıt tarafından 1501 1506 yılları arasında yaptırmış olduğu külliyenin bir parçası olarak inşa edilmiştir. Roma sarayının zafer takı gibi bir çok Roma ve Bizans kalıntılarının temel taşı olarak kullanıldığı hamamda restorasyon ile bu parçalar gün ışığına çıkarılmaya çalışılmıştır. Hamamın erkekler girişi eski divan yolu olan Ordu caddesinde, kadınlar girişi ise Kimyager Derviş Paşa sokağında, Hasan Paşa Medresesi’nin hemen yanında bulunmaktadır. 1930’lu yıllarda hamamın kapanmasının ardından depo olarak kullanılan yapı, günümüze kadar oldukça hasar görmüştür. Oluşan kot farkı nedeni ile arka cephesi yer altında kalan hamamın bugün tamamı toprak altından çıkarılmış vaziyettedir. Fakat buna rağmen uzmanlar halen zeminin olması gereken düzeyden 2-2,5 metre daha yüksek olduğunu söylemektedirler, bundan dolayı da kazı çalışmaları titizlikle sürdürülmüştür. Hamamın arka bölümünde kalan küçük kubbeler, toprak altında kalması nedeni ile çökmüş ve hasar görmüştür. Restorasyon çalışmaları ile gün ışığına çıkan kubbeler onarılmıştır. Hamamın arka bölümü altında dev bir bakır kazanın bulunduğu su deposu vardır. Kazılar ile çıkarılmış bu dev kazanın sergilenebilmesi için üzeri cam ile kaplanmıştır. Söz konusu kazan dış cephede yakılan fırın ile ısınmakta ve depodaki suyu ısıtmaktadır. Depoya su ise derinliği yaklaşık 20 metreyi bulan kuyudan sağlanmaktadır. Restorasyon öncesi tamamı çöp ile dolmuş vaziyette bulunan kuyunun tamamı toprak altında kalmıştır. Türk hamam kültürünü yaşatabilmek adına restore edilerek yeniden topluma kazandırılan yapı daha sonraları Prof. Dr. Nurhan Atasoy’un yoğun çalışmaları ve İstanbul Üniversitesi’nin de katkılarıyla hamam müzesi haline getirilmiştir. 8. Osmanlı padişahı olan II. Bayezid, bildiğiniz gibi Fatih Sultan Mehmet’in oğlu, Yavuz Sultan Selim’in de babasıdır. Böyle bir ismin yaptırdığı hamamın içinde gezmek, tarihe dokunmak ister misiniz? Eğer isterseniz, müze Pazartesi günleri kapalı olup, haftanın diğer günleri 09.30- 16.30 saatleri arası ziyaretçilere açıktır.

NOTLAR

2.BAYEZİD TÜRK HAMAMI                                                                                                          2. Bayezid Türk Hamam Kültürü Müzesi, Derviş Mehmed Sokak, Edebiyat Fakültesi yanındadır. Müze’de Osmanlı’dan kalma hamam eşyaları sergileniyor. Müzede hamam kültürüne ait; iç gömlek, peştemal, yazma kumaş bohça, kıldanlık, şamdan, bakır ve pirinç hamam tasları, seccade, tülbent, peşkir, ponza taşı, hamam otu, kahve değirmeni, bakır tepsi, katlanır kahve kavurma tavası, takunya gibi eşyalar sergileniyor.

İSTANBUL’DA FAALİYET GÖSTEREN EN BÜYÜK TARİHİ HAMAMLARI;          Sultanahmet meydanındaki Ayasofya Hamamı, Çemberlitaş Hamamı, Cağaloğlu Hamamı, Gedikpaşa Hamamı, Edirnekapı’daki Mihrimah Sultan Hamamı, Üsküdar’daki Valide Atik Hamamı, Üsküdar’daki Çinili Hamam’ı sayabiliriz. Tabii tarihî olmak vasfını taşıyan daha başka çifte hamamlarımız da var: Nişancı Paşa Hamamı, Kadırga Hamamı, Bostan Hamamı, Çarşamba’daki Mehmed Ağa Hamamı, Kasımpaşa’daki Büyük Hamam, Yenikapı taraflarındaki Davutpaşa İskele Hamamı gibi…

40 DUT AĞACI                                                                                                                                         Bir rivayete göre; “Bayezid Meydanı’nda 40 adet dut ağacı varmış. Bu dutlar olgunlaşınca, Bayezid medresesinde okuyan kırk hafız çocuk, hocalarının nezaretinde işte bu hamama götürülürmüş. Bir güzel yıkanan genç hafızlar sabah namazını Bayezid Camii’nde kıldıktan sonra dut ağaçlarına – besmeleyle – çıkarlarmış. Kırk hafızın silkelediği, kırk dut ağacından dökülen o güzel dutlar, gümüş kaşıklarla İstanbul halkına ikram edilirmiş. Böylece Bayezid-i Veli’nin ruhu şad edilirmiş.”

BAYEZİD HAMAMI                                                                                                               Araştırmacı-yazar Akif Kuruçay: “ Bayezid hamamı, klasik dönem Osmanlı mimarisinin ilk önemli yapılarından birisi. Bayezid II.’nin karısı Gülbahar Hatun adına yaptırılmıştır, yapı Bayezid külliyesinin bir parçası olarak da kabul edilmektedir. Kitabesinin bulunamayışı sebebiyle camiinin yapım yılları esas alınarak tahmini bir tarihlendirmeye gidilmiştir, buna göre hamamın yapım yılları 1500’lerin hemen başına tekabül eder. Bugün rahatlıkla gözlemlenebileceği gibi, hamamın Ordu Caddesine bakan yüzeyinin temele yakın kısımlarında Roma dönemi kalıntılarından devşirme sütun parçalarına, rölyeflerine rastlamaktayız.”

Yazı: Dilara Gülşah Azaplar

 

Marmara Life sayı 93- Kasım/ Aralık 2015

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s