“BİR FANİNİN YAŞAYABİLECEĞİ EN GÜZEL ŞEYİ YAŞADIM”

“DERDİMİZ, SEVDAMIZ; GÖK KUBBEDE HOŞ BİR SADA BIRAKABİLMEK” DİYEREK ÇIKTIĞI YOLDA 4. KEZ BAŞLANLIK KOLTUĞUNA OTURMASINI “BİR FANİNİN YAŞAYABİLECEĞİ EN GÜZEL ŞEYİ YAŞADIM” SÖZLERİYLE İFADE EDEN MURAT AYDIN; BELEDİYE BAŞKANLIĞINI, ÖĞRENCİLİK YILLARINI VE FOTOĞRAF ÇEKMEYE OLAN MERAKINI MARMARA LIFE EKİBİNE ANLATTI…

“Eskiden hanımla yemeğe gitmekti en büyük lüksümüz, durum günümüzde de değişmiş sayılmaz aslında. Koşturmacadan hanımın, çoluğun çocuğun yüzüne hasret kalıyorum kimi zaman. Ama olsun seviyorum işimi, çocukken başladı ben de bu aşk…” diyerek, siyasete girmenin tatlı zorluklarını, çocukluk yıllarındayken başlayan sevdasını Marmara Life okuyucuları için anlattı Murat Aydın… “Derdimiz sevdamız hoş bir sadâ bırakabilmek” bu cümleyi sıklıkla duyuyoruz ağzınızdan… Böyle demeyen ya da düşünmeyen insan var mıdır? Bana kalırsa herkes güzel bir şekilde anılmak, hatırlanmak ister. Ölümsüz olmak isteyenler de vardır elbette ama bence dünya böyle bir durumda sıkıcı olurdu. Yaptığım işlerde adım bilinmese bile hayır dua almak yeterli; benim felsefem budur.

 

Nasıl benimsediniz bu felsefeyi?                                                                                           “Sadaka-i cariye” yani kesintisiz sadaka, bizim kültürümüzün temel felsefesidir bu. Bizler ölüp gitsek bile yetiştirdiğimiz hayırlı evlatlar hayırlı işler yaptığında hedef yerine ulaşmış demektir. Ya da ömrü insandan uzun olan okullar, medreseler, hanlar, hamamlar yaptırdınız, insanlığa hizmet edecek bilim insanlarına ön ayak oldunuz, işte bunların hepsi bir gün gelir bize geri döner.

Eşiniz siyasete atıldığınızda nasıl tepki verdi?                                                                                O beni tanıdığında ben siyasetin içindeydim, ortaokul yıllarında bile her daim toplumsal olaylara ilgiliydim. Evet, bir siyasi partinin üyesi değildim belki ama öğrenci birliklerinin içerisindeydim. Pek bir şey değişmedi aslında, beni tanıdığı haliyle devam ediyorum hayatıma. Eşim eve erken gidersem hayrola ne oldu diye soruyor. Yani siyasete girince de şaşırmadı, zaten aşinaydı bu halime.

Bu çerçeveden bakınca belediye başkanlığının size avantaj sağladığını söyleyebilir miyiz?                                                                                                                                                Elbette, halktan ve diğer kanallardan alınan vergiler ile hoş seda bırakacak işler yapıyoruz. Sadece ben değil vergisini veren, bu dönemde burada çalışan küçücük de olsa katkısı bulunan herkes bu hayırdan faydalanıyor. Normalde bireysel olarak ancak çok zengin olduğumuzda yapabileceğimiz işlerdir bunlar ama biz halkın verdiği bu yetki sayesinde güzel işler ortaya koyabiliyoruz. Tıp bahçesi projemiz de bu bakış açısına örnektir. Projenin doğuşu aslında Merkez Efendi Geleneksel Tıp Derneği’dir. Biz de buradan ilham aldık, ülkemizde 3500 endemik bitki bulunmakta bunu değerlendirmek istedik, geçmişteki değerlerden yola çıkarak bu projeyi başlattık. Burada öğrenciler çalışmalar yapıyor, halka sınırlı miktarda da olsa satış gerçekleştiriliyor. Ülkemiz adına, Zeytinburnu adına güzel, dua ile yad edilecek işler yapmaya çalışıyoruz.

“Doğaya destek sizden, buz pateni biletiniz bizden” sloganıyla hayatlarına güzel bir dokunuş getirdiğiniz sokak çocukları var bir de…                                                                   Evet, topladıkları kağıt, karton vb. ürünleri getiren çocuklara buz pateni yapmaları için bilet verdik. Sonra onlardaki değişimi ve yeteneği keşfedince bir takım kurduk. Şu an aynı takım içerisinde üniversitelisi de var, sokak çocuğu da. Birlikte başarıdan başarıya koşuyorlar. Son olarak Sırbistan’ı kendi evinde yenerek grup ikincisi oldular. Bu spor dalında Zeytinburnu’nun adını duyurmaya devam edeceklerine inanıyorum.

Fotoğraf çekmeye olan merakınız herkesin dilinde, ne zaman başladı bu serüven?Üniversite yıllarının sonunda başladı. Fotoğraf çekmeyi ne zaman öğrendiniz diye soracak olursanız son 10 yılda öğrendi diyebilirim. Önceleri kursa gitme imkanım olmamıştı, daha sonraları usta fotoğrafçılarla karşılaştıkça tüyolar almaya başladım, kendimi geliştirdim. İlk fotoğraf makinamı üniversite 2. sınıftayken aldım. Basit, ucuz bir şeydi, okulu bitirince daha iyisini aldım. 1985 yılında video çekimi yapan bir makine aldım, video çekimine merak salmıştım. Sonra tekrar fotoğraf çekmeye devam ettim. Tam anlamıyla 94 yılından sonra üzerine düşmeye başladım. 2000 yılından sonra fotoğraf çekmeyi öğrenmeye başladım.

Fotoğraf çekmek sizin için neyi ifade ediyor?                                                                     Fotoğraf çekmek benim için aktif bir dinlenme aracı, makinam her daim yanımdadır. Yurtdışında toplantılara gittiğimde bile çekim yaparım. Bu benim için bir hobi, sonuçta ekmeğimi buradan çıkarmıyorum. Ama amatör bir fotoğrafçıyım diyebilirim artık, hatta “Yeryüzünden Portreler” isimli bir sergi bile açtım. Her şeyi çekerim ama insan ve mekan ilişkilerine ilgim daha fazla.

Kitaplarla aranız nasıl?                                                                                                                   Birkaç bin kitabım vardır. Kitap okumaya merakım ortaokulda başladı. En çok hatıraları okumayı severim. Kalemi güçlü olan yazarların eserlerini okurum, sanat değil gerçeklik ararım, toplumsal ve kültürel gerçekliklere dokunabilmek önemlidir benim için.

NOTLAR

“AŞIK VEYSEL’IN YERİ BENDE AYRIDIR”                                                                              Müzik; güzel sözlerin güzel nağmelerle bir araya gelmesidir. Kulağıma hoş geleni dinlerim ama Aşık Veysel’in yeri bende ayrıdır. İçli, derinden tabiatla barışık, insan hikayesine yer veren etkileyici sözleri olan bir üstadımız. Müzik dinlemek için anlamını bilmeme gerek yok, müziğin tınısı evrenseldir. Zeki Müren’i de dinlerim Cat Stevens’ı da. Sözü ve müzikleri gerçekten değerli olan her şeyi dinlerim…

“GÖÇLE GELEN İKİ KÜLTÜRLÜ OLUR”                                                                         Zeytinburnu Belediyesi olarak politikamız kim olursa olsun ilgilenmek ve dertlerini inimize etmeye çalışmak. Bu anlamda kente uyum servisi ve göç bürosu kurduk. Şu an semtimizde Suriye, Afganistan, Doğu Türkistan, ve Asya’dan insanlar var. Tabii bu durum bazı sosyal alanlarda daha dikkatli olunması gereğini doğuruyor. Zorunlu olmamak kaydıyla kontrollü göç bence olması gerekendir. Ekonomi, kültür vb. alanlarda ülkeye katkısı olacağına inanıyorum. Her şeyin zorluğu da var kolaylığı da, ama unutmamak gerek ki göçle gelen iki kültürlü olur. Tutunabilmek için üretir. Dolayısıyla ürettiklerini bu ülkeye bırakır.

TIP BAHÇESİ                                                                                                                            Türkiye’nin tek tıbbi bitkiler bahçesi Zeytinburnu’nda 14 dönümlük alanda kurulmuş, 2005 yılında açılmıştır. Zeytinburnu Belediyesi ile Merkezefendi Geleneksel Tıp Derneğinin birlikte yürüttüğü bu projede ekili ve etiketli tıbbi bitki sayısı 700’ü aşıyor. Bitki atıkları doğal gübre olarak değerlendiriliyor. Sentetik gübre ve ilaçlardan kaçınılıyor. Su israfının önüne geçmek için damlama ve yağmurlama yöntemleri kullanılıyor.

“HER ŞEY HAYIR DUASI İÇİN!”                                                                                                            Bir gün bir vatandaşımız “Allah sizden razı olsun” diyerek yanıma geldi. Hatırlayamadım ve haliyle sordum ne olduğunu. Cenazeleri olduğunda yanlarına gitmişim, bunun onlarda uyandırdığı duygu beni duygulandırdı. Manevi bir yardım, yapacağınız maddi yardımlardan daha güçlü bir bağ kurulmasına neden oluyor. Hayır duası aldığım zaman mutlu oluyorum.

*Marmara Life sayı 93- Kasım/ Aralık 2015

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s