SICAK YAZ GÜNLERİNİN ARDINDAN, TÜM SOSYAL FAALİYETLERİMİZİ EN SON NOKTASINA KADAR YORULMADAN YERİNE GETİRDİĞİMİZ SONBAHAR TÜM KAÇINILMAZ HALLERİYLE BİR HIRSIZ GİBİ HAYATIMIZA GİRER…
Günler kısalıyor, geceler uzuyor. Karanlık hergün biraz biraz şehri sararken, soğuk hava herkesi biraz daha sıkıca ve yakınında tutuyor. Hal böyle olunca, hareketli halimizi hüznün teslim alması biraz daha kolay oluyor. Özellikle de yanlızlık ve içe kapanıklık dönemlerinin habercisidir soğuk havalar. Sıcak yaz günlerinin ardından, tüm sosyal faaliyetlerimizi en son noktasına kadar yorulmadan yerine getirdiğimiz, Sonbahar tüm kaçınılmaz halleriyle bir hırsız gibi hayatımıza girer… Ve hayat değişir. Hiç bir şey aynı değildir. İnsanlar aynı değildir. Aynı da görünmezler zaten, halleri bir başkadır, hayatın gerçekleri ve rutin işler onları kendilerinden almıştır. Önümüzdeki aylarda ise küçük bir kaçışın sözü bile neredeyse bu günlük ritimden sürgün edilmiştir. Ancak, rüya gibi geçen yaz aylarında bile eksik olan bir şey var ve bunun her yıl yeniden ortaya çıkması, haya içind geçen bu uzun aylardan sonra oluyor. Bir kaç yaz festivali için şehri terk eden müzikli oyunlar, konserler ve turlar. Yaz aylarındaki sıcak hava Avrupa’nın birçok yerinde kıskanılacak boyutlara gelse de, insanlar yılda bir kez de olsa sosyal göç olarak güneye gitmek ve dış mekanlarda olmak için gerekli maddi kaynağı bulsalar da, gösteri sanatları için bu zaman oldukça kısır bir dönemdir. Şehirde geçen yaz aylarında bir kaç yabancı ve yerel sanatçının verdiği konserler dışında pek bir hareket olmaz. Dans gösterileri, tiyatro, sanat galerileri ve benzeri tüm yerler sıcaklık artmaya başlayıp şehir terleyince adeta derin bir uykuya dalarlar. Yaz aylarını dolduran plajlar, geceleri balkonlardaki barlar ve zamanı durduran deniz kenarındaki kasabalar, şehrin tekdüze halinin yanında farklı bir boyut katarken kimse sanatsal elementlerin yokluğunu fark etmez bile. Ortadaki aylarda sızan özlemle birlikte bunun bir yıl daha böyle olması herkes için olağan bir durumdur. Yağmuru, soğuğu ve hiç dinmeyecekmiş gibi görünen karı kucaklamakta sorun yok. Karanlık ve kasveti inkar edemeyiz, ancak şehre gelen en ünlü sanatçı ve müzisyenlerin performanslarıyla ruhumuz bir nebze olsun sakinleşecek. Tüm bu gösteriler ise dünyanın en ünlü mekanları arasında sayılan Salon, Babylon, Nardis, Mitani gibi bir çok yerde yapılacak. Önceleri mantıksız gelse de, yaz ayları Sanat’ın sessiz zamanı. Ancak, işte tam bu nedenledir ki, şehir de sessizleşir. Listesiz, sıcak ve nemin ağırlığıyla ayrışmış ve sakinlerinin toplu göçüyle sessizleşmiş. Herkes kolayca ortadan kayboluyor. Birçokları güneye, geri kalanı ise kavurucu yaz sıcağına beton yığını şehirde yakalanmamak için daha uzaklara gidiyor. Sonuçta gösteriler duruyor. Çünkü izleyiciler gitmiş. Onların şehre geri gelmesiyle mekanlar kapıların yeniden açıyor, takvimleri ünlü sanatçılarla dolduruyorlar ve şehrin kültürel aktiviteye susamışlığını gidermeye çalışıyorlar. Böylelikle de onlar için mevsimlerin en kederlisi bitmiş oluyor. Birçokları için, yılın bu ayları bir çok farklı deneyimle İstanbul’un özünün ve en çok hafızalarda kalan gecelerin yaşanacağı zamanlar. Kış gelsin artık.
Yazı: Cameron Dean (Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi)