“OCEAN WALKER”

TÜRKİYE MİLLİ OLİMPİYAT KOMİTESİ (TMOK) TARAFINDAN BU SENE 27’NCİSİ DÜZENLENEN ‘SAMSUNG BOĞAZİÇİ KITALARARASI YÜZME YARIŞI’NA ONUR KONUĞU OLARAK KATILAN AÇIK DENİZ YÜZÜCÜSÜ ADAM WALKER’I, MARMARA LIFE EKİBİ OLARAK AYAĞININ TOZUYLA SİZLER İÇİN YAKALADIK…

2006 yılında su ısıtıcısı ve tost makinesi satarken, izlediği bir filmden etkilenerek denizleri aşmaya karar veren, 3 omuz ameliyatı geçirmesine rağmen dünyadaki en zorlu 7 okyanus noktasını yüzerek geçmeyi başaran ilk İngiliz, Adam Walker. Sınırlarını görebilmek için kendisini açık denizlere bırakan, Alaska’da köpekbalıklarına yem olmaktan son anda kurtulan Walker’ın hikayesinin kendi ağızından dinledik…

2006 yılında su ısıtıcısı ve tost makinesi satarken izlediğiniz bir filmin etkisiyle denizleri aşmaya karar veriyorsunuz, sizi bu kadar etkileyen ne oldu?                           “On a Clear Day” filmi… Frank adında, 35 yaşında, işini kaybetmiş ve ilham ararken Manş Denizi’ni yüzerek aşmaya karar veren bir adamın hikayesini anlatıyor, filmi belki de 500 kez izlemişimdir. İzledikten sonra ben de yapabilirim dedim. Sınırlarıma meydan okumam için esin kaynağı oldu…

Spor hayatınıza nasıl başladınız?                                                                                               Ailece kriket oynamayı çok severiz, ben de ufak yaşlarda kardeşimle kriket oynamaya bailadım ama spor hayatım sadece kriketle sınırlı kalmadı. Okulda yüzerdim ve koşardım. Aslında iyi bir koşucuydum ancak daha sonra dizimi incittim ve iki ameliyat geçirdim, ameliyatlardan sonra koşuyu bırakmak zorunda kaldım. Yüzme ise tutunabildiğim tek dal oldu benim için. Yüzme tekniklerini öğrenmeye ve nasıl daha iyi yüzebilirim diye düşünmeye başladım. Bütün bu saydıklarımdan sonra kendime has bir teknik olan “Ocean Walker” yüzme tekniğini buldum.

Açık denizlerde yüzmeye karar verdikten sonraki süreçte neler yaşadınız?   Antrenörüm yoktu, hem para kazanmak hem de yüzmek zorundaydım. Bir havuza gittim ve yüzme çalışmalarına başladım, işten sonra ve öğle arası molamda bile yüzmeye giderdim. Sabah 5’te uyanır; 3,5 saat araba kullanır, 6 saat yüzer, eve gitmek için tekrar 3,5 saat araba sürer ertesi gün de işe gitmek için 100 mil yol kat ederdim. Bazen ben bu işi burada bırakmalı ve bir daha denememeliyim diyordum kendi kendime. Sonrasında ise farklı farklı denemeler yaptım ve yüzme saatlerimi arttırdım. Okyanus sularının daha soğuk olduğunu biliyordum ve soğuk suya alışmam gerekiyordu. Şubat ayında 9 derece sıcaklıkta bir gölde yüzdüm. Suya girdiğimde yerde donmuş buzlar ve kar vardı. Suyun soğuk olduğunu düşünmemeye gayret ettim, sadece yüzdüm ve sonunda bir yardım botu beni almaya geldi. Tek hatırladığım donmuş bir halde hala şaka yapabiliyor olmamdı. Göl o kadar soğuktu ki vücudumda morluklar oluşmuş ve kan toplanmıştı ama her şeye rağmen denemekten vazgeçmedim. 14 Temmuz 2008’de Manş Denizi’ni geçmeye karar vererek şeytanın omzuma konmasına müsaade etmedim.

Manş Denizi’ni geçiş süreciniz nasıl gerçekleşti?                                                                 Hava çok iyi değildi ama pozitif düşündüm ve “Manş denizini geçeceğim.” Dedim kendi kendime. İlk iki saat boyunca her şey gayet yolundaydı. 2,,5 saat sonra ise kendimi çok hasta ve halsiz hissetmeye başladım. Sanki bir çamaşır makinesinin içinde dönüyormuşum gibi hissediyordum, 3 saat boyunca bu şekilde yüzmeye devam ettim. Gözlerim her kapandığında aklıma babamın bana söyleyeceği şeyler ve destek verdiğim yunusları koruma derneği geliyordu.  Bunu onlar için yapmalıydım. Teknenin orada olmadığını varsayarak yüzdüm çünkü eğer o tekne orada olmasaydı ben hayatımı kurtarmak için yüzecektim. 8 saat sonra bota yaklaştığımda bottaki kişi bana 3 mil kaldığını söyledi. Bir yüzücüye o söylenebilecek en kötü şeydi. 3 milim vardı ve ben zaten iyi hissetmiyordum kendimi. 1,5 saat içinde bitirebileceğime inanıyordum. 1,5 saat sonra tekrar bota yaklaştım ama bottaki görevli bana hala 3 milimin olduğunu söyledi. Bana söyleneni unutmaya çalıştım ve yüzmeye devam ettim. Sudan ilk çıktığım anda Fransız bir aileyi gördüm. O kadar yorgun ve şaşkındım ki beni karşılamaya gelen adamın karşısında dik durmakta güçlük çekiyordum, kaslarım ağrıyordu. Manş Denizi’ni geçtikten sonra kendime bir daha böyle bir şey yapmayacağıma dair söz verdim. 1 hafta sonra sözümü bozdum ve İspanya’dan Fas’a yüzmeye karar verdim.

Bir dönem aksilikler peşinizi bırakmamış, evinize haciz gelmiş, eşinizden ayrılmışsınız ve çok sevdiğiniz köpeğiniz ölmüş ama siz yine de yüzmeye devam etmişsiniz. Bu azmi neye borçlusunuz?                                                                                     Hayatta bir şeyleri kaybettiğiniz zaman bu kaybetmeye devam edeceğiniz anlamına gelmez. Beni hayata bağlayan tek şey yüzmeydi, yüzerken dünyadan kopuyordum ve her şeyi unutuyordum. Önümde bir amacım vardı ve ben bunu gerçekleştirecektim. Suda olmak karada olmaktan daha iyi. Beni hayata bağlayan şey yüzmek oldu.

İstanbul Kıtalararası Yüzme Yarışı’na katıldınız, nasıl buldunuz?                                 Zordu diyebilirim çünkü çok iyi yüzücülerle yüzdüğüme inanıyorum. Ayrıca çok güçlü bir akıntı ve dalga vardı. Ama ben her zaman zorluğu seven ve yılmayan biri oldum. İstanbul Boğazı’ndaki yüzme deneyimi benim için unutulmaz bir anı oldu. Gerçekten çok zevk aldım. Benim için birinci olmak değil yüzmek daha önemli…

İstanbul’a dair planlarınız var mı?                                                                                       İstanbul çok hoş bir şehir, güzel insanlarınız ve hoş yerleriniz var. Bence dünyadaki en güzel yerlerden biri. Eğer her şey istediğim gibi olursa ileriki yıllarda bu güzel şehirde iş yapabilirim.  Yüzme dersleri ve koçluk desteği veren bir merkez açmak istiyorum.

NOTLAR

“BENİ KÖPEK BALIKLARINDAN YUNUSLAR KORUDU”                                                   “Yeni Zelanda’da geçiş denemesi yaparken köpek balıkları gördüğümü sandım ama aslında onlar yunus balıklarıymış. Toplamda 12 yunus balığı bana eşlik ediyordu. Daha sonra birkaç metre altımda bir köpek balığı fark ettim, yunus balıkları 2,5 saat boyunca benimle yüzerek beni köpek balığından korudular. Hatta bazen su içmek için durduğumda bile o yunusların orada beni beklediklerini fark ettim. 7 yıldır yunusları koruma derneğinde yunuslar için bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Sanırım ben onları koruyorum ve destekliyorum diye, o gün onlar da beni destekleyip korudular… Onlarla yüzerken kendimi çok güvende hissettim ve çok rahat yüzdüm. Bu benim için unutulması zor duygusal bir deneyimdi.”

YÜZMEK İÇİN “1” DAKİKA                                                                                               Hawai’deki Molokai kanalını geçmeye karar verdim. Öğrendiğim kadarıyla orada yüzmek çok tehlikeliydi. Çünkü “portuguese man who wars” ismini verdikleri bir yılan zehrinin %70’i kadar zehirli olan denizanaları vardı. Öldürebilir veya zehri bütün organlarınız felç edebilir. Yüzme esnasında denizanaları vücuduma yapıştı, karın bölgemdeki ağrı ve yanmayla birlikte kızarıklıklar oluştu. Beynimin bir kısmı devam etmemi bir kısmı da durup bırakmamı söyledi. Kendi kendime “1 dakika daha yüzebilirim, herkes 1 dakika yüzebilir ki” dedim. Geçişi bitirmeme 1 saat kalmıştı ve ben hep 1 dakika daha, 1 dakika daha diyerek bitirmeye çalıştım. Böylelikle o bir dakikalardan bir saat yarattım. Ama akıntı ters yöne estiği ve ayağımı bir kayaya çarpıp kanattığım için toplamda 17 saatte geçişi tamamlayabildim.

“MANŞ DENİZİ’Nİ KOPUK TENDOMLA GEÇTİM”                                                               Manş Denizi’ni geçtikten sonra omzum çok kötüydü, bir cerraha göründüm. Röntgen sonucunda omzumda bir şey olmadığı söylendi ama ağrılarım gittikçe artıyordu. Doktora tekrar gittiğimde omuzumdaki tendomun yırtıldığını öğrendim ve ameliyat oldum. Yani Manş Denizi’ni kopuk bir tendomla geçmiştim. Daha sonraki ağrılarımda kopan tendomdan dolayı olmuş. Ameliyat sonrası doktorum bana asla açık denizde yüzmememi söyledi. Sadece diğer insanlar gibi yüzmemi önerdi. Kısacası artık okyanuslarda yüzemeyecektim…

“OCEAN WALKER” TEKNİĞİ                                                                                             “Tendom ameliyatından sonra yüzemeyeceğimi söyleseler de pes etmedim. Karada yaptığımızı suda yapsam nasıl olur diye düşündüm ve yeni bir teknik buldum. Göğüs kaslarını kullanmak ve omuzları yukarıdan suya sertçe vurmak yerine, göğüs kaslarımı hiç kullanmamaya ve sudaki dönüşlerimi ise kalça dönüşlerimle yapmaya başladım. Kendimi suyun üstüne fırlattım hareket etmektense ellerimi olabildiğince derine atıp ve az kaldırıp suda hareket etmeye başladım. Bütün bunları yaparken kafamı da olabildiğince düz tutmaya çalışıyordum. Çünkü kafamı kaldırmam demek daha çok yorulmam demekti. Bunun yerine kafamı kaldırmadan yandan nefes almayı tercih ettim ve kendimi bu tekniğe adadım. Zamanla gördüm ki ameliyat olduğum omuzla daha hızlı yüzüyordum. Daha yavaş hareket ediyor, daha hızlı mesafe kat ediyordum. Artık insanlar yüzdüğümde bir yunus balığına benzediğimi söylüyorlar.”

Yazı: Dilara Gülşah Azaplar

 

Marmara Life sayı 92- Eylül/Ekim 2015

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s