HASAN KALE: BİR KELEBEĞİN KANADINDA “İSTANBUL”

BİR KELEBEĞİN KANADINDA İSTANBUL’U SEYRETTİNİZ Mİ HİÇ VEYAHUT BİR SALYONGOZUN SIRTINDA İSTANBUL TURU YAPTINIZ MI? MICRO ART SANATÇISI HASAN KALE’NİN FIRÇASINDAN ÇIKAN RENKLERLE YÜZLERCE OBJEDE İSTANBUL’U DOLAŞABİLİR, SEYREDEBİLİR KISACASI İSTANBUL’A DOYABİLİRSİNİZ.

5 yaşındayken renkle ve fırçayla tanışan Hasan Kale, sanatını çağdaş bir gözle yorumlayarak, günlük hayatta karşılaştığımızda önemsemediğimiz objelere minyatür resimler çiziyor. Bir soğan zarına, incir çekirdeğine ya da eriyip gidebilecek bir çikolata tabletine Şehr-i İstanbul’u resmediyor. Bir insan neden incir çekirdeğine İstanbul’u resmeder diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Ben de büyük bir merakla bu soruların cevabını alabilmek için çaldım kapısını…

Mikro Art sanatıyla adınızı son zamanlarda sıkça duyar olduk bir de sizin ağzınızdan dinleyelim, kimdir Hasan Kale?                                                           1959’da Bursa’da doğdum. 5 yaşında renkle, fırçayla, resimle tanışıp sonrasında yanıma hayallerimi ve hedeflerimi alıp bugünlere kadar gelen sıradan bir birey ama yaptıklarıyla sıra dışı biriyim. Kariyerime İstanbul’a minyatür çizerek başladım. Ardından birçok sanat projesine dahil oldum, başka tasarım alanlarıyla da ilgilendim. Resim çalışmalarına ara vermeden mücevher tasarımı yapmaya başladım.

Sizi renkle, fırçayla ve boyayla tanıştıran kimdi?                                                                   Her çocuk gibi bende önüme koyulan kâğıt ve kalemlerle oyun oynayarak başladım resim yapmaya. Sadece Kemal Bey adında zayıf, kravatı, şapkası ve şemsiyesiyle şık bir beyefendinin bana bazı figürler gösterdiğini ve benim onlara 1 hafta çalıştığımı hatırlıyorum. O yıllara dair inanılmaz naif bir insan fotoğrafı kalmış aklımda.

Okul yıllarında resme dair ne yaptınız?                                                                             Okula gittiğimde ben öyle herkesin çizdiği gibi çöp adam ya da cin ali çizmedim. Suratlar çizdim, aklımdaki pazarsa, Pazar yeri çizdim. Okul döneminde bir sürü dersten kalabilirdim, zayıf da alabilirdim ama hiç umurumda olmadı, benim için önemli olan resimdi. En yüksek not kaçtı 10 mu, 5 mi ya da 100 mü onun bir altı geliyorsa okulda olay çıkartırdım. Resim ben de böyle bir tutkuya dönüşmüştü. İlkokulda, ortaokulda ve lisede resim dersi ne kadar verildiyse ben o kadar ders gördüm hayatımda. Akademi okuyamadım 80’li yıllara denk gelmişti. Ama bunu da dert etmedim. Denemeye devam ettim çünkü beni mutlu ediyor…

Micro Art sanatına olan ilginiz ne zaman başladı?                                                               80’li yıllardan sonra minyatür sanatı ile tanıştım ve dersini almak istedim ama olmadı. Başvurduğum kurslardan, şirketlerden vs. geri dönüş alamadım. Ben de kendi hocalarımı geçmişten seçtim. Memt Siyahkalem’den fırçanın kıvraklığını, Levni’den renk ve ahengi, Nakkaş Osman’dan sultan portrelerinin inceliğini öğrendim. Sentezin sonunda kendi çizgimi oluşturdum. Olması gerektiği gibi…

Mücevher tasarımında da adınızdan sıkça söz ettiriyorsunuz…                                     Evet, değişik firmalara farklı koleksiyonlar hazırladım. Çıkış noktam Anadolu’da yaşamış değişik uygarlıkların farklı kültür birikimleri. Yani bizden, bu topraklardan, geçmişten günümüze bir sentez, bir yorum….

İsveç Kralına bile eser göndermişsiniz?                                                                                   Evet, çalıştığım firmanın yurtdışı bağlantıları vardı. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ilgili bir takım projeler yaparken krala özel bir minyatür eser yapılması istenmişti. Bizde bu eseri hayata geçirdik, çok şık bir sunumla da kendilerine ulaştırdık.

Eserlerinizde İstanbul’u resmetmenizin özel bir nedeni var mı?                             İstanbul minik detaylarda saklı; minik detaylarda görüp ona bağlı olarak yaşamaya devam edersiniz İstanbul’un gerçek kimliği ortaya çıkar. Yani İstanbul’un içinde gizem var, sakladığı sırlar var, keşmekeş var, trafiği var, koşturmacası var, saat yaşayan bir şehir. İnsanların Türkiye’ye geldiklerinde de uğramadan gitmedikleri tek yer burası, çünkü İstanbul’un dili evrensel. Ben, beni mutlu eden eserleri ortaya çıkartıyorum. Mutlu olduğum zaman ise bu eserlerime yansıyacak…

Eserlerinizi ne kadar süre zarfında ortaya çıkartıyorsunuz?                                         Oturup kahve içerken yapılacak bir şey değil. En az uykusuz geçen 3 gün yaklaşık 1 ay, 1 buçuk ay kadar süren eserler var ve şu an 300’den fazla obje üzerinde çalışma gerçekleştirdim.

Mikro minyatür sanatını tablolarınızda da görmek mümkün mü?                             Farklı tekniklerini tablolarda kullandığım da oluyor.

Müze açmak gibi bir hayaliniz var mı?                                                                         Kesinlikle, gücüm yettiğince ve nefes aldığım sürece bunun için çabalayacağım… Müzenin satılacak ürünlerini dahi tasarladım. Müze açmak güç bir meseledir, sanatçıların bu alanda yeterli destek görmediğinin düşünüyorum. Ülkemizi daha iyi tanıtmak, çok iyi sanatçılar çok iyi tasarımcılar var dedirtmek için mücadele ediyorum.

NOTLAR

MÜZE AÇMAK HAYAL OLMAKTAN ÇIKMALI!                                                                 Marmara Life ekibi olarak Micro Art sanatında 300’ün üzerinde eser veren Hasan Kale’yi ziyaret edip, sanatını ve hayallerini konuştuk. En büyük arzusu, eserlerini bir müze açarak halka sunmak. Sanatçı gerekli desteği gördüğü taktirde hayal olmaktan çıkabilecek bu proje için şimdiden çalışmalara başlamış bile.

MİKRO ART TEZ KONUSU BİLE OLDU                                                                                “Mikro art yaklaşık olarak 10 öğrencinin tezine konu oldu, telefon ve mektuplar alıyorum. Mutlu oluyorum, şaşırıyorum. Sadece bunlar için bile mikro art yapmaya devam edebilirim.”

GECENİN BİR YARISI AFRİKA’DAN GELEN TELEFON                                           “Afrika’dan gecenin bir yarısı telefon geldi. Genç bir arkadaş istanbula geldiğinde benimle görüşüp teşekkür etmek istediğini söyledi. Rica ettikten sonra konunun ne olduğunu sordum, anlattı. Sevdiği bir kız varmış okulda resim öğretmenliği okuyor, genç arkadaşın ise resimle alakası yok o yüzden bir türlü iletişim kuramıyor. Sosyal medyadan beni takip ediyor ve bir gün sohbetin ortasında “Siz mikro artı biliyor musunuz?” diye sor yöneltiyor, kız “hayır” diye cevap verince mikro artı anlatmaya başlıyor, yakınlık kuruyor. Şu an evlenmek üzereler. Düşünsenize ben bu güzel hikayeye dünyanın bir ucundan eserlerimle dahil oldum, mutluluk işte bu!”

MİCRO ART SANATÇISI “HASAN KALE”                                                                         İstanbul siluetleri ve Osmanlı padişahlarının portrelerini mercimek, pirinç, fasulye üzerine; sinek ve arı kanatlarına çizeni bir sineğin kanadına Galata Kulesi’ni diğer kanadına Kız Kulesi’ni sığdırmayı başaran Kale, çıplak gözle çalışıyor. Eserlerini yaparken kedi kılı ve öküz kulağından yapılan fırçalardan kullanıyor.

Yazı: Dilara Gülşah Azaplar/ Fotoğraf: Yağız Karahan

 

Marmara Life sayı 92- Eylül/Ekim 2015

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s