İĞNE TAKILIR VE TAŞ PLAK USULCA DÖNMEYE BAŞLAR. GRAMOFONUN BU DENLİ CANLI TINISINI DİNLEYENİ İLK DAKİKADAN ETKİSİ ALTINA ALIR. HELE DE MÜZEYYEN SENAR’DAN ‘MEHTAPLI GECELERDE HEP SENİ ANDIM’ ÇALIYORSA…
Mehmet Öztekin, Kapalıçarşı’nın Lütfullah Efendi Kapısı çıkışında tarihin kokusunu sardığı, rafları süsleyen gramofonlarıyla dolu bir dükkânda 55 yıldır gramofon üretimi ve tamiri yapıyor. Gramofon Baba olarak nam salan Mehmet Öztekin, Marmara Life’a 70 senelik ömründe tutkunu olduğu gramofonu anlattı.
Mehmet Öztekin’in gramofonla tanışması çocukluk zamanlarına tekabül ediyor. Daha küçük bir çocukken babasının yanında yaz tatillerinde çırak olarak çalışmaya başlayan Öztekin, sonrasında bu mesleği içre etmek istediğini anlıyor. Gramofonların arasında bir gün geçirmek, onlara dokunmak, tamir ederken ardındaki hikâyeleri dinlemek ona iyi geliyor. Bir gramofonun nerede, kimler için çaldığını düşünmek onu bambaşka diyarlara götürüyor. Bir konağın salonunda mı yoksa küçük bir evin odasında mı çalıyor bu büyülü kutu? Hangi âşıklar için dönüyor bu taş plaklar? Büyük bir tutkuyla anlatıyor işini. Öyle ki bu nasıl bir tutkudur diye sormadan kendimi alamıyorum.
İŞİNİ SEVEREK YAPMANIN NETİCESİ TUTKUDUR “Ben işimi severek yapan şanslı insanlardanım. Çocuklarımı 3 ay görmemek benim için problem değildir ama gramofonlarından 4 gün ayrı kalmaya dayanamam. Haftada bir veya iki gün bu dükkâna geliyorum. Benim bu dükkâna gelmemin nedeni iş yapmak değil, sadece onları görmek… Beni ayakta tutan bu tutkudur. İnsan sevdiği işi yaptığı sürece yaşar. Sevmediği işi yaptığında da çok çabuk yok olup gider.” Diyor. 1877 yılında Edison tarafından icat edilen gramofon, sadece Amerika’nın imalatı olarak kalmadı dünyanın dört bir yanına ulaştı. Girdiği her kültürün esintisini taşıdı. Fransa’da şanson oldu, İtalya’da barok, bizdeyse kanto ve Türk sanat müziği olarak çıktı karşımıza. Dünya değişiyor, teknoloji gelişiyor derken gramofonu evinin çatı katına hapseden, demode diyerek çöpe atan bir kuşağın yerini, değerini bilerek koleksiyon yapan bir kuşak kaldı. Gramofon Baba gramofonun gerçek müzik tutkunları için vazgeçilmez oluşunun nedenini şöyle anlatıyor: “Eskinin doğal gıdaları bugün hormonlu besine döndü, insan ilişkilerindeki nezaket de hormonlandı, yerini maddeye, çıkar ilişkilerine aldı. Müzikte de durum bu. O doğal halinden imitasyon, dijital bir hale girdi, ruhları duygulandırmaz oldu.” Gramofonlarıyla bir ömür geçiren Mehmet Öztekin’in ürettikleri 12 bini geçmiş, tamir ettikleri ise ondan da fazla. Dünyanın bin bir yerinde onun gramofonu çalıyor. Genellikle genç kuşaktan oluşan müşterilerinin en çok aradığı plaklar arasında Müzeyyen Senar, Zeki Müren, Münir Nurettin, Hamiyet Yüceses var. Gramofon Baba 2000’e yakın koleksiyonundan seçiyor bir plak. Beyazlamış saçları, tütünden sararmış sakallarıyla çekiliyor sandalyesine, yakıyor sigarasını. Tatlı bir huzurla dinliyoruz Müzeyyen Senar’ı. Mehtaplı gecelerde hep seni andım…
NOTLAR
“SEVDİĞİM İŞİ YAPMANIN ÖMRÜME KATKISI OLDU” “Doğu Blok ülkesi patladı, komünist sistem çöktü. Oradaki bütün insanlar buraya akın akın ticaret için geldi. Bizim dönemimizdeki Kapalı Çarşı, Bakırcılar Çarşısı, Beyazıt bir anda tekstile döndü. Bu kadar kitlenin içerisinde işini değiştirmeyen azınlık birkaç kişi kaldık. Ama sevdiğimiz işi yapmanın ömrümüze katkısı oldu.”
GRAMOFON PİYASASI NEDİR? “Çok büyük borulu bir gramofon ya bir konakta çalmıştır ya da geniş bir salonda çalmıştır. Bu nedenle gramofonların ebadı da kullanılacağı yere göre ölçülür. Fiyatları 1500-2500 TL arasında değişiklik gösteriyor.”
Marmara Life sayı 92- Eylül/Ekim 2015