METROYA RUH VERENLER

METROSTRİNG HER HAFTA İSTANBUL’UN ÇEŞİTLİ METRO İSTASYONLARINDA MÜZİĞİNİ ADETA KONUŞTURUYOR. KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ KONSERVATUAR MEZUNU GRUP ÜYELERİNDEN HÜLYA GÜRKAN VE ERKAN ÖZKAN KEMAN, CEMAL YÖN ÇELLO ÇALIYOR. KONTRBASTA NEBİ TOPAĞ VE KAJONDA GÖNEY BEYDAĞI YER ALIYOR.

İşe gitmek için mahmur bir vaziyette yataktan kalkıp yollara düştüğünüzde İstanbul gibi bir metropoldeyseniz hayatın karmaşası ilk dakikada kucaklar sizi. Kalabalık caddeler, yoğun trafik ve bir yerlere yetişme telaşındaki insanlar… Bazen uzaktan gelen bir ses bütün bu mahmurluğunuzu almaya yeter, sizi bir film karesinde hissettirir. Metrostring’in müziği ile bundan yaklaşık iki yıl önce Osmanbey metrosunda tanıştım. Adeta küçük bir senfoni karşımdaydı… Metrolar kentlerdeki geçiş noktalarıdır, labirenti andıran bir yapının içinde gidiş hedefleriyle donatılan uzun koridorlar, yürüyen merdivenler, son derece ciddi bir ses tonuyla yolcu ikazlarının tekrarlandığı kadın sesi… Ta ki bir müziğin tıngırtısı kulağınıza çalınasıya kadar. Bu, yapay mekanın içine ruh katar, tek başına kendi alanını yaratır. Metrostring’in Kocaeli Üniversitesi konservatuar mezunu grup üyelerinden Hülya Gürkan ve Erkan Özkan keman, Cemal Yön çello çalıyor. Kontrbasta Nebi Topag ve kajonda Göney Beydağı yer alıyor. Geçtiğimiz hafta Osmanbey metrosunun yakınındaki Necdet abinin çay ocağında (Metrostring’in dinlenme yeri diyebiliriz buraya) buluştuk ve bol kahkahalı bir röportaj yaptık. 2013 yılında bir araya gelen grup, Nebi, Cemal ve Hülya’nın çıktığı yola Göney ve Erkan’ın da dahil olmasıyla adını belirler ve metro yaylıları anlamına gelen Metrostring metroda yaylı çalan ilk grup olarak karşımıza çıkmaya başlar. Toplumca metroda veya sokakta müzik yapanlara karşı bir önyargımız olduğu gerçektir. Belki de bu enstrümanların yerinin sadece büyük konser salonlara aitmiş gibi bir algımız olduğundan garipseriz. ‘Ne işleri var burada?’ diye içlerinden geçirenler olur ya da ‘çok mu paraya ihtiyaçları var acaba’ diye düşünenler. Grup bu algıyı doğal karşılıyor ve Göney metroda çalmadan önceki düşüncelerini anlatıyor: “Ben bu konuda çok katıydım. Müzik sokakta yapılmaz, bu kadar kolay ulaşılır bir şey olmamalı diye düşünüyordum bu etkileşimle tanışmadan önce. Binlerce kişinin toplandığı sahnede de çaldım, 10 kişinin geldiği bir kongrenin açılışında da. Aramızda Nebi ve Serdar senfoni orkestrasında yıllarca çaldılar. Ama burasının bir tercih olabileceği burada çalana kadar aklıma gelmezdi.”

İLGİNÇ OLAN MÜZİĞİN METRODA OLMASI                                                       Müzik sokakta da güzeldir, metroda da, tabii ki kaliteli işler yapıldığı sürece. Müziği duyduğunda içleri kıpır kıpır olup dans etmeye başlayanlar, videoya çekenler, ritim tutanlar, hayranlıkla izleyenler… Gruptan Nebi, “Her kitleden dinleyenimiz var. Yaptığımız müzik herkesi orta noktada topluyor. Herkesin bildiği film müzikleri, birilerinin bir yerlerden kulağına çalınmış tınılar var. 80 yaşındaki bir kadın, çocuklar, müziğimizi çok sevip düğünümüzde çalın diyen çiftler…” diye anlatıyor. Belli ki Nebi bu yüzden severek yaptığı metro müzisyenliğinden aldığı tatminle öğretmenlik yaptığı Elazığ’dan her hafta İstanbul’a geliyor, her hafta tüm yorgunluğuna rağmen Elazığ- İstanbul arası mekik dokuyor. Herkesin bir hikayesi var ve aslında onlar müzikleriyle bu hikayelere dokunuyorlar…

EN GÜZEL ÖVGÜ: “SİZİN YÜZÜNÜZDEN HEPİMİZ GİDECEĞİMİZ YERE GEÇ KALDIK.”                                                                                                                Metrostring metroda bu zamana kadar yapılanlardan farklı bir müzikle ve duruşla yolcularını karşılıyor. Unutamadıkları tepkilerden birini Cemal şöyle anlatıyorlar: “Aldığımız en güzel övgülerden biri de bir kadın “ Sizin yüzünüzden hepimiz geç kaldık” dedi. Bizim için mükemmel bir ifadeydi. O kadar büyük bir samimiyetle söyledi ki bunu nereye gidiyorsa, nereye yetişmeye çalışıyorsa hepsinden vazgeçip bizim evrenimize bir zıplayıp orada bir süre yaşadıktan sonra kendi evrenine dönmeye devam ediyor. O an için akan şeyden bir an için kopuyorlar.” Çaldıkları günden bu güne önlerine koydukları çantadaki bozuk paralardan daha çok anı biriktirmiş Metrostring. Soğuk kış günlerinde biraz olsun içlerinin ısınması niyetiyle kahve ikram edenler, evinden kek yapıp getirenler bile var. Bu paylaşımlar o kadar mutlu ediyor ki onları… Bazen de çok ilginç anlar, hiç beklemedikleri durumlar olabiliyor. Grup tam konsantre olmuş çalarken geçen bir adamın müziği durdurup gideceği adresi sorması kadar beklenmedik. Bazen de videoyu başlatmayı unutmuş izleyicinin tekrar baştan çalabilir misiniz demesi kadar sempatik. Merostring’in başlarına gelen güzel tatlı olaylar anlatmakla bitmeyecek türden. Eğer hala bir metro istasyonunda Metrostring ile karşılaşmadıysanız bir an önce hangi metroda çaldıklarını öğrenmenizi ısrarla tavsiye ederim…

NOTLAR

FARKLI İSTASYONLAR                                                                                                 Metrostring haftanın belirli günleri farklı istasyonlarda çalıyor. Bunu da İBB Ulaşım A.Ş. belirliyor. Metroda çalmak isteyen müzisyenler belli periyodlarla kura çekildikten sonra çalabiliyor. Fakat bu sisteme de bir düzenleme getirilmesi söz konusu. Artık her isteyenin müzik yapmasından çok, kaliteli müziğin yolculara ulaşmasının önemsendiği ve bunun da sınavdan geçerek belirleneceği bir uygulama olacağı haberini aldık. Avrupa’da bu işi icra eden metro müzisyenlerine duyulan saygının Türkiye’de de oluşması ve yapılan müziğe önem verilmesi anlamında sevindirici bir haber olarak değerlendirebiliriz.

*Metrostring’in de dediği gibi bir günü, o zevki yaşamadan anlamak biraz zordur. Dinleyici ile direkt temasın kurulduğu, etkileşimin en üst seviyede olduğu bir yerde çalmanın tatmini Metrostring’e göre bambaşkadır. “Sen çalarken yanına gelip bir anda sarılabiliyorlar. Hiçbir duvar yok önünde. Tabi bunları yaparken nazik olmaları çok daha güzel oluyor. Bazen çalarken rahatsız edecek boyuta gelenler de oluyor. Artık seni metronun bir nesnesi olarak görüp çalarken araya geçip fotoğraf çekilmek isteyenler oldukça fazla.”

*Metro, müzisyen ile dinleyicinin bağının kopmadığı tam tersine müziği dinlemeye başladığınız ilk andan itibaren bağın yapılandığı geçiş yerleridir. Bu yapıyı Göney şöyle anlatıyor: “İstasyonlar, trenler soğuk nesnelerdir, duyguları olmaz. O istasyonda duygu olarak yapılabilecek tek şey müziktir ya da duvara asılan bir tablo belki de. Bu tip şeyler içinde duygu ve sıcaklık barındırır. O yüzden de insanlar bütün o keşmekeşin içinde pause’a basma ihtiyacı hissediyorlar.” Diyor ve devam ediyor; “Müzisyenle dinleyenin bağının kopması aslında kötü, prodüksiyon ne kadar büyürse aslında bu ara açılıyor. Pink Floyd’un meşhur The Wall konserinin teması odur. Roger Waters da orada seyirci ile çekilen duvarı anlatmaya çalışmıştır. Biz bu duvarları tamamen dışarıda bırakıyoruz.”

BORAN FIRTINASI                                                                                                       Metrostring’i kimi zaman “Boran Fırtınası” kimi zaman “Devrim Yürüyüşü” çalarken duyabilirsiniz. Onlar çantalarına paradan çok anı biriktiren, biriktirdikçe çoğalan bir grup…

Marmara Life sayı 90-Mayıs – Haziran 2015

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s