BİENVENİDA KERİDA “HOŞGELDİN SEVGİLİM”

AVRUPA’NIN EN BÜYÜK 3. SİNAGOG’U, YASMİN LEVY’NİN MEŞHUR ETTİĞİ ADİO KERİDA ŞARKISININ EŞLİĞİNDE GEÇTİĞİMİZ YIL EDİRNE’DE AÇILDI. 109 YIL SONRA RESTORE EDİLEREK YENİDEN İBADETE AÇILAN EDİRNE SİNAGOGU’NUN İÇİNDEN İLK FOTOĞRAFLARI İSE MARMARA LİFE DERGİSİ ÇEKTİ…

“Adio Kerida” bir ayrılığın şarkısı o… Savaşlar ve sürgünler yaşanırken aşklar da hep hüzünlü olurmuş. Sefarad’lar da İspanya’dan sürülürken geride evlerini, arkadaşlarını ve aşklarını hüzünle bırakmışlar. Her göçün, her ayrılığın kısacası her hüznün şarkısı olur, işte Yasmin Levy’nin dünyaya duyurduğu Adio Kerida’da bu göç esnasında yaşanan bir aşkın öyküsünü anlatırmış ve zamanla Sefaradların ayrılık parçası haline gelmiş. Geçtiğimiz yıl Edirne’de Avrupa’nın en büyük 3. Sinagogu açılırken söylenen şarkılar, bu defa farklı sözlerle “Bienvenida Kerida”, yani hoş geldin sevgilim olarak yankılandı duvarlarda…

SELİMİYE’NİN ETEKLERİNDE KARDEŞ YAŞAMLAR                                                           Edirne Sinagogu’nun öyküsü nedir? Oraya nasıl dikildi? Nasıl harabe haline geldi ve yeniden nasıl hayata geri döndü? O zaman yeniden tarihe geri dönelim ve Yahudilerin sürgün hikayelerinin devamını anlatalım. İspanya, Portekiz ve İtalya gibi güney Avrupa ülkelerinden sürülen Yahudiler dünyanın farklı ülkelerine göç ederler. Zamanın en güçlü devleti Osmanlı, Sefarad Yahudilerine topraklarını açar ve onları Anadolu’ya getirip farklı şehirlere yerleştirir. Bu şehirlerden bir tanesi de imparatorluğun “Paye-i Taht”larından Edirne’dir…

OSMANLININ “PAYE-İ TAHT”I EDİRNE                                                                         Sefaradlar Edirne’ye geldiklerinde bu şehirde yıllardır yaşamaya devam eden diğer Yahudi ailelerle kaynaşırlar ve Edirne’de yüz yıllar boyunca Osmanlı’nın sancağı altında farklı inançtan insanlarla barış içinde yaşarlar. Selimiye’nin eteklerinde iki Bulgar kilisesinin yanı sıra Yahudi havraları ve Sinagogları yükselir. Ama savaşlar ve yangınlar ne Osmanlı’nın ne de Sefaradların peşini bırakmaz, 1905 yılında çıkan büyük Edirne yangını ile şehirde bulunan 13 Sinagog (havra) harap hale gelir. Bu 13 sinagog yerine II. Abdülhamit’in 6 Ocak 1906’daki fermanı ile hazine kasasından bugünkü büyük Edirne Sinagogu yaptırılır. Balkan savaşları ve yaşanan göçler yüzünden zamanla Yahudi cemaatinin Edirne’deki nüfusu azalır. Sinagog 1983 yılında kaderine terk edilir. Sahipsiz kalan Sinagog zaman içinde harabeye döner ve Avrupa’nın 3. Büyük Sinagogu’ndan geriye sadece girişteki sütunlar ve ön duvarlar kalır. Mülkiyeti 1995 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne geçen Sinagog’un kaderi ise 2010 yılında yeniden değişmeye başlar… Büyük Edirne Sinagogu Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilir ve 26 Mart 2015’te ibadete yeniden açılır. Bu defa yarı hüzünlü lakin umut dolu şarkılar söylenir…

RESTORASYONDAN SONRA İLK KARELER                                                                               Biz ise Edirne’ye açılıştan bir hafta önce gitmiştik. Marmara Life Dergisi için Vakıflar İl Müdürlüğü’nün verdiği özel izinle Sinagog’un fotoğraflarını çektik. Sinagogun sütunları yenilenmiş, ön cephe süslemeleri yapılmış ve ahşap kapıları yeniden can bulmuştu. Sinagogun içinde ve dışında bulunan on emir, ışıl ışıl parlayan mavili pembeli rengarenk camlar; güneş ışığını andıran renkteki duvarları ve görkemli kubbeleriyle adeta küllerinden yeniden doğmuş gibi ihtişamla ve gururla yıllar önce uğurladığı misafirlerini bekliyordu…

Edirne Sinagogu gibi nice mekanı bünyesinde barındıran bu topraklarda, toplumlar arası ilişkileri yeniden diriltecek çalışmaları görmek herkesin arzusu. Gerek İslam dünyasında, gerekse Batı toplumlarında inanç farklıklarından doğan sürtüşme ve gerilimlerin önlenmesinde, Türkiye’nin Osmanlı’dan miras aldığı tecrübenin çok önemli katkılar yapabilecek bir derinliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz. Buna en iyi somut örnek ise Edirne Sinagog’u oldu. Yıllar sonra dua sesleri yükseldi, nefret söylemlerini, kötü anıları derinden sarstı Edirne…

KALBİM EDİRNE’DE KALDI

Pesah’tan tam bir hafta önce yola koyulan Yahudi cemaati, otobüslerine binip yola çıktı. Edirne’deki Büyük Sinagog’un restorasyon sonrası açılış günüydü ve yıllar sonra ilk kez dualar tınlayacaktı duvarlarında. Bu mutluluk ne yazık ki kısa sürecekti ertesi gün yine sessizlik çökecekti tarihi mabede, çünkü Edirne’de artık minyan yapacak cemaat kalmamıştı… Her şeye rağmen güzel  başlangıçlara hasret kalan toplumların mutluluğu görülmeye değerdi. Farklı değerleri paylaşan insanların ‘ortak’ sevinçlerine tanık olmak, bu topraklarda yaşanabilecek güzel sahnelerin habercisi oldu.  Biz de Marmara Life dergisi olarak yıllar önce bu topraklardan ayrılmak zorunda kalan insanların bazı sözlerine yer verdik. Bu topraklara hasret kalanların sözlerinin sadece birazına yer verebildik ama biliyoruz, o açılışa katılanların belki de hepsinin söyleyecek çok sözü vardı…

NE DEDİLER?                                                                                                                                   Şalom gazetesi yazarı Mois Gabay: “Bir Müslüman için Selimiye Camii ne kadar önemli ise bizim için de Edirne’nin anlamı budur.”

Riva Hayim: ‘‘Ben hayatımda hiç sinagog açılışı görmedim. Sinagoglar, terör saldırılarından sonra yenilenir bilirdim. Yani yeni koltuklar, badana kokusu, yeniye dair sinagogda bir şey görmek benim için kötü anıları canlandırır. Polis kontrolünden terör saldırılarına korunaklı duvarlardan geçerek ibadetimi ederim.”

İda Benromano: “ Kalbim her zaman Edirne’de kaldı benim”

YÜKSEK MİMAR RUBİ ASA’DAN NOTLAR:                                                                                 Çatı yıkıldıktan sonra restorasyon kararı aldık, binanın ön cephesi, arka cephesi ve iki yan cephesinin bir kısmı sağlamdı. Tarihçi Oral Onur ile beraber yerinde tespitler yaparak kimyasal analizler sonucu duvar renklerinin orijinaline sadık kaldık. Sinagogların kuralcı bir mimari anlayışının olmaması Sinagogun duvarlarına yansımış, sarı tonlarındaki renk dönemin ve bölgenin mimari anlayışını gözler önüne sermekteydi. Edirne Sinagogu 1900’lerin başında özellikle dini yapılar mimarisinde Neoklasik tarzda bir yapı, orta Avrupa da çok fazla örneği bulunmakta, Budapeşte Büyük Sinagogu ile bazı benzerlikleri var. İç mekanda mavi rengi kubbede gökyüzü imajını desteklerken, sarı renk ise dış cephede çevre uyumu için kullanılmış olabilir. Kadınlara ait olan üst kısım 450-500 kişilik kapasiteye sahip, erkeklere ait olan alt kısım ise 750- 800 kişilik. Camları, ahşap oymaları, duvar rengi, sandalyeleri hemen hemen her şey orijinaline sadık kalınarak yapıldı. Açılışta, 16.yy’da Edirne’de Yahudi mistiklerle Sûfilerin etkileşiminden doğan, Türk tasavvuf müziği formu ve enstrümanlarıyla icra edilen Musevi ilahileri seçkisi olan Maftirim’in yanı sıra, Sefarad Yahudilerinin İspanya ve Portekiz’den kovulmalarının hüzünlü şarkısı Adio Kerida (Hoşçakal sevgilim) söylendi. “Hoşgeldin Sevgilim” demek istercesine…

NOTLAR                                                                                                                                       Sinagog 1905’te yaşanan yangında yok olan 13 sinagogun yerine II. Abdülhamid’in 6 Ocak 1906’daki emriyle yaptırılmış. Tarihi yapının mimarı France Depré, binayı Viyana’daki Leopoldstädter Tempel adlı sinagogdan esinlenerek projelendirmiş.

Edirne Büyük Sinagogun bir benzeri olan Viyana Büyük Sinagogu, 1938’da Kristal Gece’de Nazi Partisi taraftarlarınca geri döndürülemez bir şekilde yok edilirken, onun bir benzeri olan Edirne Büyük Sinagogu, Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Türk Musevi cemaatinin çabalarıyla 26 Mart 2015 tarihinde yeniden ibadete açıldı…

Fotoğraflar/Yazı: Dilara Gülşah Azaplar

 

Marmara Life sayı 90-Mayıs – Haziran 2015

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s