DAHA ÇOCUKKEN HASTALANIR İBRAHİM HASTANEYE GİDER. ‘İŞİTME ENGELLİ, NASILSA DERDİNİ ANLATAMAZ’ DİYE BÖBREĞİ ÇALINIR. O ÇOCUK BÜYÜR İŞİTME ENGELLİLER DERNEĞİNİ’NİN BAŞKANI OLUR. OĞLU İSE BİR KODADIR VE ENGELLİLERİN SORUNLARI İÇİN KENDİNİ ADAR. BU İKİ GENÇ İSE ENGELLİLERE YARDIM İÇİN BİR IŞIK YAKAR, ÇIĞIR AÇAR. 1’LER 10’LARA VE 100’LERE DÖNÜŞÜR ENGELLER HEP BİRLİKTE AŞILIR VE DÜNYADA İLKE İMZA ATILIR: MACHBET, İŞİTME ENGELLİLER DİLİYLE SAHNELENİR. VE BUNUN ARDINDAN SABANCI VAKFI, FARK YARATANLARI ÖDÜLLENDİRİR.
Karanlık; kimsenin sizi anlayamadığı dünyadır. Üzüntülerinizi, heyecanlarınızı, kırgınlıklarınızı anlatamadığınız vakit içinize kapanırsınız, yalnızlaşırsınız. Oysa her sağlıklı birey bir engelli adayıdır, lakin buna rağmen sıradan yaşamımızda bu gerçeği unuturuz ve hayatımızın ne kadar engellilere açık olduğu ile ilgilenmeyiz hatta onlarla iletişim kurmayı bile denemeyiz. Zira bazen anlaşılamamak öyle bir karanlıktır ki, ancak size yaşanmış bir olay ile bunu anlatabiliriz. Yıllar önce işitme engelli bir çocuk hastalanır ve doktora gider. Ve engelli olduğu için derdini anlatamaz. Zaten ‘organ’ anlamında mafyavari bir durum da söz konusudur. Derdini anlatamayacağı düşünülerek vicdansızlar tarafından sağlam böbreği alınır. Ve bu operasyonu yapanlar (doktor başta olmak üzere) kayıplara karışır. O çocuk bugünün Denizli İşitme Engelliler Derneği başkanı İbrahim Çelebioğlu’dur. Ve Çelebioğlu’nun oğlu Kudret Çelebioğlu, babasının yaşadığı zorluklardan etkilenerek Denizli’de İşaret Dili Eğitimleri başlatır. İlk gönüllüsü ise Anaokulu Eğitmeni olan Selma Yıldız ve arkadaşı Pamukkale Üniversitesi öğrencisi Selinay Karaoğuz’dur. İki arkadaş işitme dilini öğrendikten sonra İbrahim Bey’in eli ayağı olmaya başlarlar, Ankara’ya giderler. Mecliste ona tercümanlık yaparlar, okullarda, hastanelerde işitme engellilere yardım etmeye başlarlar. Bütün bu süreçte yaşadıklarından çok etkilenirler ve onların karanlık dünyalarına ışık tutmaya karar verirler.
AMA PARA LAZIM
Sosyal sorumluluk projesi başlamıştır ve yaptıkları iş kartopu gibi büyür, Pamukkale Üniversitesi’nden birçok öğrenci işaret dili öğrenmeye başlar, bazı gönüllüler görme engelliler için organizasyonların içine katılırlar, Çanakkale gibi tarihi yerlere geziler bu işi takip eder. Ama iki arkadaş için burası yeterli değildir. Engellilerin toplumla ilişkisi daha iyi kurulmalıdır.
İŞİTME ENGELLİ TİYATROSU
Bir sonraki proje engellilerin oynayacağı bir tiyatrodur. Selinay, Shakespeare’in ünlü tiyatro eseri Macbeth’i işaret diline çevirir. Günlerce, gecelerce hatta bazen sınavlarından bile feragat ederek çalışır ama bir sorun vardır, duyguların işaret dilinde karşılığı yoktur. Çünkü işaret dili tamamen somut kavramlar üstüne kuruludur ve yoğun duygu barındıran bir tiyatro eserini engellilere nasıl anlatacaktır? Hadi anlattı onlar bunu nasıl oynayacaklar? Gönüllü bir yönetmen bulunur, aylarca süren dersler ve provalar sonunda her engel aşılır ve oyunun sergilenme zamanı gelir ama bir şey unutulmuştur. Peki ya, işitme engeli olmayanlar oyunu nasıl anlayacaklar, çünkü bütün oyun işaret diliyle oynanacaktır. Bunun da çözümünü sahnenin arkasına seslendirme sanatçıları yerleştirmek de bulurlar ve böylelikle dünyada ilk defa işitme engellilerin oynadığı ve hem işitme engellilerin hem de işiten insanların izleyebildiği bir tiyatro eseri çıkar ortaya.
KOCAMAN MİNİK KODALAR
Serüven bununla bitmez. Selma Yıldız hep içinde anne ve babası işitme engelli olan ve bu nedenle konuşmayı ve toplumun diğer kesimleriyle sağlıklı iletişim kurmayı beceremeyen KODA’ların acısını çekmektedir. KODA tıp dilinde, anne ve babası işitme engelli olan ama bu yetileri kullanabilen çocuklara verilen addır. Selma, KODA’ların sıradan bir çocukluk geçirebilmeleri için kolları sıvar ve Kocaman minik KODA’lar isimli bir proje hayata geçirir. Projenin kapsamında, Pamukkale Üniversitesi öğrencileri ile birlikte işitme engelli fertleri olan aileler ziyaret edilir, çocuklarla oyunlar oynanır, onlara dersler verilir. Önceleri bir kaç kişiyle başlayan bu proje bir müddet sonra Denizli’de toplumsal sosyal sorumluluk projesine dönüşür, gönüllüleri çığ gibi büyür. Bütün bunları yaparken, Denizli’de 20’li yaşlarındaki bu gençler hiç bir karşılık beklemezler. Bu işten ne para kazanırlar, ne de bir ün, sadece kalplerinden geçeni yaparlar. Ve bir gün, Selma’nın arkadaşı Sabancı Vakfı’nın “Fark Yaratanlar Projesi”ni öğrenir ve Kocaman Minik KODA’lar projesini buraya gönderir. Selma bir “Fark Yaratan” olarak Sabancı Vakfı tarafından ödüllendirilince tüm Türkiye onların yaptıklarından haberdar olur. Bütün yapılanlar sayesinde Denizli’de engelliler yeniden keşfedilir, iki kişiyle başlayan bu proje sayesinde şimdi Denizli’de yüzlerce kişi işaret dilini öğrenerek onların dünyasına açılır. Doktorlar, çocuğu işitme engelli olan aileler, öğretmenler ve yüzlerce üniversite öğrencisi. Elbette Engelliler için ilk sorumluluk devlet kurumlarında ve belediyelerdedir. Ama bazen sadece büyük bir elin karanlığı aydınlatmasını beklemek yerine, kalkıp kapıyı aralamak gerekir. Selma ve Selinay’ın hikayesi de bu mottonun vücut bulmuş halidir.
SELMA YILDIZ:
GURURLANDIRAN ALKIŞ
“Sabancı Vakfı Fark Yaratanlar Programı’na gittiğim zaman orada bir işitme engellinin benimle konuşmak istediğini söylediler. İnternette görmüş, ‘bununla görüşmek istiyorum’ diye fotoğrafımı göstermiş. Sırf işaret dilini bildiğim için benimle konuşmak istemiş. Kendine çok yakın hissettiği için sanırım. Tüm Sabancı Center’ı gezdirdi, oradaki yetkililerle tanıştırdı ve işaret dilini onların da öğrenmesini istedi. Program boyunca gözlerimin içine bakarak beni alkışladı. Bu benim için inanılmaz gurur verici bir durumdu.”
SELİNAY KARAOĞUZ:
TİYATRODAN SONRA
“İşitme engelliler benim işitme engelli rolü oynadığım bir tiyatro oyununa gelmişlerdi. Tercüman da yoktu. Bütün oyunu benim oynadığım bölüm haricinde sadece izlemek zorunda kaldılar ve anlamadıkları için çok sıkıldılar. Onların o durumuna çok üzüldüm ve ‘neden işaret diliyle tiyatro oynanmasın’ diye araştırmaya başladım. Sadece bir müzikal vardı ve o zaman işaret diliyle tiyatro oyunu çıkarmaya karar verdim. Sonrasında Machbet’i yaptık. Hem işitme engelliler hem de normal insanlar tiyatroyu izledi ve bir çok insan o oyun sonrası başka bir dünyayı görme fırsatı buldu ve işaret dili kursuna başladı.”
Yazı: Samih Taylan