Tarihin Seyrini Değiştiren Keşif ‘Göbeklitepe’

Şehirleşmenin Tarihi Göbeklitepe ile mi Başladı?

Dudak uçaklatan arkeolojik gelişme… Şanlıurfa’daki arkeolojik kazı alanı Göbeklitepe için bilim dünyasının tabiri işte bu. Çünkü buz devrinden hemen sonraya rastlayan dünyanın bulunan en eski tapınağına ait bulgular, bilim dünyasının yakın bir zamana kadar kültürel evrimin odak noktasına koyduğu ‘tarım’ olgusunu yerle bir etti ve yerine ‘din’i  yerleştirdi. İngiliz yakın dönem insanlık tarihi uzmanı Dr. Jeffreyı. Rose  Göbeklitepe’yi görünce şöyle dedi ‘muazzam bir şey bu, böylesini hiç görmemiştim.’

Neolitik Devrim ya da Tarım Devrimi, insanoğlunun en önemli keşfi olarak kabul ediliyor. İnsanın toprağı keşfedip, avcılık ve toplayıcılıktan üretmeye başladığı o önemli dönüş noktası ve doğayla olan mücadelesinin başlangıcı. Daha doğrusu kısa bir zaman önceye kadar insanlık tarihi uzmanı bilim insanları, medeniyet algısının temelinin insanoğlunun tarım toplumuna geçişi olduğunu zannediyorlardı. Onlara göre bugün aya çıkışımızın temelleri bundan 10 bin yıl önce, Neolitik Devrim ile toprağı işleyip gıdayı stoklamamız ile başlamıştı. Dünyanın en eski uygarlıklarına ev sahipliği yapan bereketli hilaldeki buluntular, Malta’daki tapınaklar, Mısır piramitleri, İngiltere’deki Stonehenge’deki bulgular yakın dönem insanlık tarihi uzmanlarına hep aynı hikayeyi anlattı. İnsanoğlunun tarım toplumuna geçtikten sonra inşa ettiği bu yapılar klasik kültürel evrim teorisini oluşturdu. Bu teoride “Din”, tarımdan sonra geliyordu. Ama kısa bir süre önce bir arkeolojik kazı alanında yapılan keşif, yıllardır doğru kabul edilen teoriyi yerle bir etti ve medeniyetlerin gelişmesindeki asıl olgunun Din unsuru olabileceğini ortaya koydu. Bu sarsıcı haberin kaynağı Türkiye’de, Şanlıurfa’ydı… Şanlıurfa’nın Örencik köyü yakınlarında, Göbeklitepe’de, ortaya çıkartılan kısımlarının ortalama M.Ö. 10 bin yılına rastladığı sanılan bir tapınak bulundu. Tarih ve arkeoloji gibi birçok bilimin ön kabullerini derinden etkileyebilecek bu keşif için National Geographic’ten BBC’ye birçok televizyon kanalı belgesel yaptı, binlerce bilimsel dergiye hakkında makaleler yazıldı

AMBARI BULUNCA DÜŞÜNMEYE BAŞLADIK

Göbeklitepe’nin önemini anlamak için öncelikle tarihte bir yolcuğa çıkmamız gerekiyor. Göbeklitepe keşfinden sonra soluğu Urfa’da alan Birmingham Üniversitesi Eski Uygarlıklar ve Arkeoloji Enstitüsü’nden erken insanlık tarihi uzmanı Dr. Jeffrey I. Rose insanoğlunun varoluşundan bugüne attığı en büyük adımın tarım olduğunu söylüyor. Jeffrey “Ayda yürümek insanoğlunun attığı en büyük adım değildi. Asıl büyük adım toprağı ekip biçmeyi öğrenip kendi yiyecek ve içeceğimizi yetiştirmeye başlamış olmamız.” diyor. Teoriye göre tarım yerleşik hayata geçmemize, dini öğretiler geliştirmemize ve tapınaklar inşa etmemize olanak sağladı. Küçük yerleşimler şehirleri, şehirler ise güçlü medeniyetleri oluşturdu. Artık her öğün için avlanmak zorunda değildik, düşünmek ve icat etmek için vaktimiz vardı. Düşüncenin ve icatların sonucu olarak da taş devrini, daha önceki binlerce yılla karşılaştırınca, hızlı bir şekilde geçip bugünkü noktaya geldik. “En azından teori böyleydi” diyor Dr. Jeffrey ve devam ediyor “Ama Türkiye’de keşfedilen olağanüstü bir şey, kültürel evrim tarihimizde yepyeni bir sayfa açtı.”

VAHŞİ HAYVAN FİGÜRLERİ

Şanlıurfa’nın 20 km. uzağında bulunan Göbeklitepe’nin keşfini uzun yıllar Anadolu’nun farklı yerlerinde birçok kazı gerçekleştiren ünlü Alman arkeolog Prof. Klaus Schmidt yaptı. 1995’ten beri bölgede kazı çalışmalarını yürüten Klaus Schmidt, lazer çalışmalarında Göbeklitepe’nin 20 futbol sahasına eşdeğer bir alana yayılmış geniş bir tapınak bölgesi olduğunu keşfetti. Peki buranın Tapınak olduğu nasıl anlaşıldı ve buranın tapınak olması neden önemli?

BU DÜNYADAN DEĞİLLER

Prof. Schmidt, kazı çalışmalarına başladığında T şeklindeki büyük sütunların arasına taş örülerek daireler oluşturulduğunu gördü. Her dairenin ortasında da iki dikili taş bulunuyordu. Kolları, elleri, kemerleri olan bu dikilitaşlar insan görünümlüydü ama suratları yoktu. Ayrıca kazılarda çok sayıda insan kafası iskeletleri bulunmuştu. Bütün bunlar insan yerleşimi için yapılamazdı. Tapınak olduğuna dair diğer kanıt ise taşların üzerindeki vahşi hayvan rölyefleriydi. Bu rölyeflerden bir tanesinde bir leopar kaburga kemikleri belli olacak şekilde çizilmişti. Dişlerinin saldırgan duruşu ile bir muhafız gibi görünüyordu. Üzerine vahşi hayvanların işlendiği, kafasız insanların resmedildiği, iskelet kafalarının bulunduğu bir ölüler şehri tapınak dışında ne olabilirdi? Kanıtlar onların bu dünyadan olmayan varlıklar olarak resmedildiğini ortaya koyuyordu. Göbeklitepe Stonehenge’den 6000 yıl, Mısır piramitlerinden ise 7000 yıl eski. Göbeklitepe tapınağı inşa edilirken insanoğlu henüz hayvanları evcilleştirmemişti, ateş yakmayı biliyorduk, tekerleği henüz keşfetmemiştik. Göbeklitepe’yi ziyaret eden Dr. Jeffrey I. Rose bu durumu göz önüne koyup şu kritik soruyu soruyor: “Bu şartlar altında böyle devasa yapı nasıl inşa edilmiş olabilir? Şayet insanoğluna yardımcı olan yük hayvanları henüz evcilleştirilmediyse, böylesi devasa yapı nasıl inşa edildi? Bunun için muazzam bir örgütlenme gerekir. ”

VE TEORİ YERLE BİR OLUR

Kazılar esnasında ortaya çıkan bazı hayvan kemiklerini yorumlayan Ludwing Maximilian Üniversitesi’nden Prof. Joris Peters kalıntıların yaban domuzları, ceylanlar, yaban koyunlarına ait olduğunu söylüyor. Peters’e göre bu kalıntıların hepsi yabani hayvanlara ait… Otçul besi hayvanlarına ait bir bulgu yok. Buluntular insanların avcılık ve toplayıcılıkla yaşadıklarını ortaya koyuyor, yani tarım öncesi bir toplumla karşı karşıyayız. İşte bütün teoriyi yerle bir eden bilgi bu… Bilim dünyasının şimdiye kadar kabul ettiği ve yazının başında da bahsettiğimiz teoriye göre insanlığın tapınak inşa edecek bir seviyeye geçmesi için önce tarım toplumuna geçmiş olması gerekiyordu. Ancak göbekli tepede bulunan kemikler, tapınağın inşaatında emeği geçenlerin çiftçiler değil, avcılık ve toplayıcılıkla geçinen insanlar olduğunu gösteriyor.

ELİMİZDE NE VAR?

Yani elimizde, avcılık ve toplayıcılığa devam eden, henüz tarım devrimini gerçekleştirmemiş ama yerleşik hayata geçerek tapınak inşa etmiş bir topluluk var. Dr. Jeffrey I. Rose’a göre bu Göbeklitepe’yi inşa eden topluluğun tarımdan önce stokçuluğa başladığının kanıtı. Buna göre insanlar toprağı ekmemelerine rağmen doğadan topladıkları buğdayları ve av hayvanlarını stoklamışlar, bu sayede yerleşik hayata geçmişler ve daha geniş topluluklara dönüşmeye başlamışlardı. Prof. Klaus, henüz Göbeklitepe’de çok az yapının gün yüzüne çıkarıldığını söylüyor ve ekliyor “Diğer yapıların bunlardan daha eski olduklarını sanıyoruz. Tahminen bu daireler 14 ya da 15 bin yıllık.” Yani tarıma dayalı yerleşik düzenden neredeyse 5 bin yıl önce! Demek ki, insanlar önce tarım devrimini yapıp, yerleşik hayata geçip, dini kurgulayıp tapınaklar inşa etmemişler. Yerleşik hayata geçip, tapınak inşa etmek tarım devriminden önceye dayanıyor.

DİN Mİ, TARIM MI?

Smith’e göre insanları tarım hayatına sevk eden asıl neden “Din” olgusu olmuştu. Oysa bugüne kadar dinlerin ortaya çıkmasına tarım hayatının neden olduğu sanılıyordu. Dr. Rose, Göbeklitepe’nin bilinen insanlık tarihini yerle bir ettiğini anlıyor. Dr.Rose’a göre Göbeklitepe ölüler diyarıydı. Çünkü yapılan kazılarda, başsız insanlar, duvarlara işlenmiş akrepler ve yılanlar bulunmuştu. Kısacası Göbeklitepe ürkütücü bir dini seremoni alanıydı. Kafataslarının bedenlerden ayrıldığı, gösterişli taş sütunların altında insanın artık vahşi hayvanlara hükmettiğini ilan eden ölüler diyarına açılan bir kapı… Kültürel devrimi tetikleyen, hayvanlardan üstün olduğumuzu tetikleyen olgu “Din”di. Göbeklitepe, insanların medeniyetleri oluşturmasına zemin hazırlayan unsurun ibadet olduğunu ortaya koyuyor.

GÖBEKLİ TEPEDEN NOTLAR:

» Göbekli Tepe dünyanın en eski tapınağı.

» Tanrı figürünün taşlara işlendiği ilk yer.

» Göbeklitepe’de tamamlanmış dairesel odaların çapı 10 ila 60 metre kare arasında değişiyor.

» Bu odaların sayısının 16’civarında olduğu tahmin ediliyor.

» Göbeklitepe’de henüz ortaya çıkarılmayan dairesel tapınakların tarihinin M.Ö. 14 bin yıla kadar uzanabileceği belirtiliyor.

NEREDE?

Göbekli Tepe Şanlıurfa’nın 20 kilometre kuzeydoğusundaki Örencik köyü yakınlarında, yaklaşık 300 metre çapında ve 15 metre yüksekliğinde geniş görüş alanına hakim bir konumda yer alıyor.

TARİHE NOT:

Göbeklitepe bulunan en eski tapınak. İnsanlık devam ettiği sürece kazılar ve buluntular da devam edecektir. Her kazı ve buluntu tarihi ve bilginin temelini etkileyecektir. O nedenle Göbeklitepe sadece “bugün” için dünyanın en eski tapınağı diyebiliriz.

MALTA TAPINAKLARI, STONEHENGE VE GÖBEKLİTEPE

Şekil itibari ile Göbeklitepe’ye ençok benzeyen yapı İngiltere’deki Stonehenge… İki tapınağın benzer yönleri ise T şeklindeki taşlar ve dairesel görüntü. Stonehenge’nin tarihi M.Ö. 2500’lü yıllar. Tarihleri 3.600 ile 3200’lü yıllar arasında değişen dünyanın en eski üç tapınağı ise halen Malta’da bulunuyor. Bunlar, Hypogeum, Ggantija ve Hagar Qim Tapınakları. En eski Mısır piramidi olan Djoser’in tarihi ise M.Ö. 2670… Göbeklitepe’nin bundan 14 bin yıl önceye dayanan tarihi, tarım toplumundan sonra yerleşik hayata geçildiği teorisini yerle bir eden şu an için tek dayanak.

Yazı: İlyas Yıldız

Marmara Life sayı 90- Mayıs/Haziran 2015

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s