MEDENİYET ŞEHRİ MARDİN’DE DOĞDU, SAVUR’LUYDU… HAYAT ONU ANKARA, İSTANBUL VE AMERİKA’YA SAVURDU… O İSE BİLİMİN PEŞİNDEN GİTTİ, İNSANLIĞA HİZMET ETTİ. DNA ONARIMI ÇALIŞMASI YAPTI VE KİMYA DALINDA NOBEL ÖDÜLÜ KAZANDI. SIRADA KANSER TEDAVİSİ VAR…
Öznemiz de, yüklemimiz de, fiilimiz de, belirtili ve belirsiz nesnemiz de bir cümleye ait ne varsa hepsi Aziz Sancar… O bir insanlık kahramanı ama bunu ön plana çıkarıp böbürlenmeyecek, kendi kimliğinden ve mütevazılığından bir şey kaybetmeyecek kadar önemli bir değer ve figür. Bize 7 Ekim 2015 tarihinden önce “Aziz Sancar’ı tanıyor musunuz?” diye sorsalar yakın dostu ve akrabası dışında onu bilmemiz ve tanımamız pek mümkün değildi. Zaten anlatılsa da, basında yer alsa da hafızamızda kalmazdı… Çünkü o ne reyting uğruna yapılan yarışmalarda yarışmacıydı, ne de günümüzün vazgeçilmezi haline gelen dizilerin başrol oyuncusu. 7 Ekim’den sonra “Aziz Sancar” bize kimliğini, bilimini ve her şeyden önemlisi insanlığını ispat etti…
PEKİ KİMDİ BU AZİZ ADAM?
Aslında o bizim unutmaya yüz tuttuğumuz, değerlerini her geçen gün kaybettiğimiz dünümüzün, Anadolu’muzun, yoksulluğumuzun ve aynı zamanda savaşçı, mücadeleci ruhumuzun ta kendisi… En büyük farkı ise insani bakışı ve insanlığa hizmeti… Gelin hep birlikte bu aziz insanı tanıyalım ve azmin, inanmışlığın, disiplinli çalışmanın, dürüstlüğün özüne bakalım… 1946’da dünyaya geldi. 10 kardeşi var (Üvey olan 2’sini söylemeyi unuttuğunda hicap duyuyor)… Ayakkabı ile mecburi olduğu için okul sayesinde tanıştı. Onun dışında yalın ayaktı… Ama günümüzün marka takıntılı ve neden mutlu olacağını bilmeyen neslin tam karşıtı bir zamanın çocuğuydu. Arap kökenli ama o dil, din ve ırk ayrımına karşı… Etnik kimliğin ön planda tutulmasına çok tepkili… “Mardinliyim ve Türk’üm der, detaylarına inilmesine ve oralarda bir şeyler aranmasına kızar”. Hala da öyle… Annesinin “Babanız gibi çiftçilik yapmak istemiyorsanız okuyun başka bir meslek bulun” sözünü diğer kardeşleri gibi hayata geçiriyor. Ailede emekli generali de, binbaşısı da, esnafı da, makine mühendisi de, araba tamircisi de var… Ailesine çok bağlı ve senede bir kez mutlaka yüz yüze görüşüyor. Onda Köy Enstitüleri mezunu idealist öğretmenlerin etkisi çok büyük. Nasıl olmasın ki! Kendisi o dönemde aldıkları eğitimin şu anda ABD’de bile olmadığını savunuyor. En büyük hobisi futboldu. Galatasaray’ın efsane kalecisi Turgay Şeren hayranıydı. Lise yıllarında amatör takımlarda refleksleri güçlü olduğu için kalecilik yaptı… (Ve ödül alması sonrası bilinen bu özelliğinin ardından Galatasaray takımı ona imzalı forma yolladı) Lisede hem tıp hem kimya sınavını kazandı. Kimyacı olmak istedi ama arkadaşları “Beraber hareket edelim” diyerek onu ikna etti, İstanbul Tıp Fakültesi’ne kaydoldu. Üniversitede ülkücüydü. 1960’larda yaşanan sağ-sol kavgalarına şahit olduktan sonra asla ve asla bir gruba dahil olmayı tasvip etmedi… TÜBİTAK desteğiyle bilim çalışmaları için ABD’ye gitti. Biyokimya çalışmaları yaptı. 1.5 yıl sonra uyum sorunu çekti ve Türkiye’ye döndü.
HASTALARI İÇİN KÜRTÇE ÖĞRENDİ
Yıl 1973… Doğduğu Savur’da doktorluk yapmaya başladı. Kürtçe bilmiyordu. Hastalarla aynı dili konuşmak adına Kürtçe öğrendi. Maaşından sadece ihtiyaçları kadarını aldı, gerisini annesine teslim edip yardıma muhtaç çocuklara verilmesini istedi. İçindeki bilimsel çalışma aşkı onu tekrar ABD’ye çekti. Dallas Texas Üniversitesi’nde moleküler biyolojide çalışmalar yapmaya başladı. Yatacak yeri yoktu. Laboratuvarda kaldı. Yangın hortumları ile duş aldı. Yakalandı, hocasına durumu anlattı, burs ayarlandı ve arkadaşları ile yaşamaya başladı. Dallas Texas Üniversitesi’nde doktora eğitimini tamamladıktan sonra, Yale Üniversitesi’ne kabul edildi ve DNA onarımı dalında doçentlik tezini tamamladı. Daha sonra DNA onarımı, hücre dizilimi, kanser tedavisi ve biyolojik saat üzerinde çalışmalarını sürdürdü.
ABD’DE TÜRK GÜNLERİ
Kendisi gibi biyokimya profesörü ve öğretim üyesi olan Gwen Sancar ile evli olan Aziz Sancar, Amerika’ya geldiği ilk günlerden beri hayalini kurduğu Türkiye-Amerika ilişkilerini geliştirme projesini, Aziz&Gwen Sancar Vakfı’nı kurarak hayata geçirdi. Vakfın ABD’nin Kuzey Carolina eyaletinde ‘Carolina Türk Evi’ isimli bir öğrenci misafirhanesi bulunuyor. Sadece bilime değil insanlığa ve ülkesine de hizmete devam eden Sancar, Carolina Türk Evi’nde öğrencileri misafir ediyor, Türk gelenek ve göreneklerini sürdürüyor, Türk günleri düzenliyor. Ve doğudaki insanlara özellikle kız çocuklarını okutmaları konusunda mesaj gönderiyor… Aksi takdirde insan gücünün yarı yarıya ineceğini işaret ediyor.
‘İŞİMİ YAPAMIYORUM’
Tıp alanında Nobel ödülü beklerken kimya dalında ödül alan Aziz Sancar, 2015 Nobel Kimya Ödülünü, DNA onarımı çalışması nedeniyle ABD’li Paul Modrich ve İsveçli Tomas Lindahl ile birlikte kazandı. Ve bu alanda ilk Türk olarak tarihe adını yazdırdı. Çalışmalarına aynı zamanda vatandaşı da olduğu ABD’de devam ediyor ve şu mesajı veriyor: “Çalışmalarımız DNA onarımı üzerine ve DNA onarımı hem kanseri önlemek bakımından hem de kanser tedavisinde önemli uzun vadede etkisi olacak.” Son olarak; Türkiye’den gelen ödül davetleri ve tebriklerden o kadar bunalmıştır ki hepsine toplu teşekkür etti “İşimi yapamıyorum” dedi. TEŞEKKÜRLER AZİZ İNSAN…
ADAM OLACAK ÇOCUK!
Sancar’ın, ilkokul ikide Kenan Abisi (General) evlenir. Ankara’ya yanına gider, eğitimine orada devam eder… Ankara Yenimahalle’de okurken arkadaşları şivesinden dolayı dalga geçer… ‘Kürtoğlu, Arapoğlu’ der. Bu nedenle hiç konuşmaz. Mahallede çocuklarla oynar ve sömestr tatilini şivesini düzeltmeye ayırır. O utanan sıkılan çocuk ikinci dönem şakır şakır konuşur. Öğretmeni, ağabeyini çağırır… Ve ona der ki “Bu çocuk özel. Siz bunun üzerinde durun bir yerlere varacak.” Ve o çocuk vardı…
‘AZİZ!, HOCA KİM?’
ABD’ye ilk gittiğinde hocasına her gün yeni bir fikirle gider… Bir gün hoca ona döner ve “Aziz! Hoca kim, öğrenci kim? Benim sana ne yapacağını söylemem lazım ama sen bana söylüyorsun” der… Sancar bu konuda özeleştiri de yapıp “Biz Türkler herkesten üstünüz” kompleksi vardı” der.
‘TOPKAPI OTOBÜSÜ’
İstanbul Üniversitesi’nde tıp okurken gezmeye fırsatı olmamıştır. Bir gün Mardinli arkadaşları ile Topkapı Müzesi’ne gitmek isterler. Her gün Sultanahmet’ten geçmelerine rağmen “Topkapı Müzesi’ni göreceğiz” diye “Topkapı” otobüsüne binerler. İndiklerinde oradaki adama “Topkapı Müzesi nerede?” diye sorarlar, geri dönerler… Fatih’te okurken VEFA’yı dünyanın öbür ucunda sanar. İçinde kalan uhdesi İstanbul’u yaşayamamaktır.
ÖDÜLLERİ VE BAŞARILARI
- ABD Ulusal Bilim Vakfı (National Science Foundation) Genç Araştırmacı Ödülü (1984)
- Amerikan Fotobiyoloji Derneği (American Society for Photobiology) Ödülü (1990)
- ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü (National Institutes of Health) Ödülü (1995)
- TÜBİTAK Bilim Ödülü (1997)
- ABD Fen ve Sosyal Bilimler Akademisi (American Academy of Arts and Sciences) Ödülü (2004)
- ABD Ulusal Bilimler Akademisi üyesi (2005)
- TÜBA (Türkiye Bilimler Akademisi) üyesi (2006)
- Vehbi Koç Ödülü (2007)
- Nobel Kimya Ödülü (2015)
Yazı: Burçak Öksüz Doğan
Marmara Life sayı 94- Ocak/Şubat 2016