RAHMİ GENÇER; SOKAKLARINDA KOŞUP OYNADIĞI, ZEYTİNİNDEN BALIĞINA, TOPRAĞINDAN DENİZİNE, AŞKLA BAHSETTİĞİ ‘YUVA’SI AYVALIK’I MARMARA LİFE EKİBİNE ANLATTI…
“Ayvalık’a olan vefa borcumu ödemek için belediye başkanlığına adaylığımı koyarak özel dertlerimin önüne öteki insanların dertlerini koydum. Övüneceğim bir şey varsa o da budur” diyor Gençer… Önce demokrasi yürüyüşünde, bir sonraki gün ise motosiklet festivalinde bir araya gelip konuşuyoruz. Konuştukça Gençer’in toprağına, köklerine olan bağlılığını biraz daha yakından keşfediyoruz…
Doğma büyüme Ayvalıklısınız, burası sizin için ne ifade ediyor?
Ayvalık benim yuvam. Aslında annem Selanik göçmeni babam Altınovalı’dır. Altınova doğumluyum. Çocukluğum, gençliğim burada geçti. Ortaokulu ve liseyi de burada okudum. Kısa dönemler için ayrılmış olsam da hep buradaydım, hiç gitmedim. Gitmeyi düşünmedim… Ayvalık’a olan vefa borcumu ödemek için belediye başkanlığına adaylığımı koyarak özel dertlerimin önüne öteki insanların dertlerini koydum. Övüneceğim bir şey varsa o da budur…
Çocukluğunuzdan bu yana neler değişti Ayvalık’ta?
Ben çocukken daha sakindi buralar. Nüfusu 13-14 bin civarındaydı. Hatırlıyorum da babamın traktörünü kullanabilmek için az ısrar etmedim. 14-15 yaşlarındayken ev ahalisine yardım ederdim… Eskiden buralarda küçük şirin pansiyonlar ve birkaç otel vardı. Bilinirliği o zamanlarda da yüksekti ancak şu an imkânlar daha fazla o yüzden misafirlerimizin sayısında da artış var.
Bir gününüz nasıl geçiyor?
Sabah 06.00 gibi kalkıyorum, evden çıkmam saat 08.00’i buluyor. Sonrasında mutlaka mıntıka kontrolü yapıyorum ve daire amirleri ile bir araya geliyorum. Tabii randevuları, yetişmemiz gereken diğer işleri unutmamak lazım. Kimi zaman bir düğüne gidip insanların mutluluklarına, kimi zaman da baş sağlığına gidip acılarına ortak oluyoruz. Ayvalık halkının bu kenetlenmiş halini seviyorum. Koşuşturmacamız elbette bunlarla sınırlı değil. Eğer belediye başkanı iseniz mesainizin ne zaman biteceği belli olmuyor. Sabah 6’da başlayan gün kaçta biter, bunu tahmin etmek genellikle zor oluyor. Zor bir meslek…
Peki, belediye başkanı olmaya nasıl karar verdiniz?
Ben buranın insanıyım ve her daim Ayvalık’ta sosyal işlerle meşgul idim. Futbol takımımız Ayvalık Gücü’nün yönetiminde bulundum, başkanlığını yaptım aynı zamanda 10 yıl boyunca Ticaret Odası Başkanlığını yürüttüm. Çok çeşitli vakıflarda, sivil toplum örgütlerinde başkanlık yaptım. Ben buranın çocuğuyum. Ayvalık’ı, bu toprakları çok iyi bilirim. Ayvalık’a yapılabilecek en büyük hizmetlerden bir tanesi belediye başkanlığıydı, o yüzden siyasete girmeye karar verdim.
Aileniz işinizin yüksek temposundan şikâyetçi olmuyor mu?
15 aylık evliyim, eşim de yoğun bir tempo ile çalışıyor. Ama biz yine de birbirimize vakit ayırmaya çalışıyoruz. Tabii ki bu iş meşakkatli ama işimi seviyorum. Hizmet etmek duygusuyla aday olduk o yüzden de bu yoğunluktan hiç şikâyetçi değilim, eşim de bunların hepsini biliyor o yüzden bir problem yaşamıyoruz.
“Ayvalık’a yıllarımı verdim” dediniz, o yıllardan size miras kalanlar neler oldu?
Çocukluğum, anılarım ve arkadaşlarım. Ayvalık’ın tarih kokan sokakları, zeytini, balığı, taşı, limanı. Ayvalık deyince aklınıza ne geliyorsa hepsi bana mirastır. Görünen o ki köklerinize çok bağlısınız… Evet, sadece ben değil buranın yerli halkı da köklerine çok bağlıdır. O yüzden de birçok konuda merkezi nokta olmayı başarmıştır.
Bu başarıyı neye borçluyuz?
Çabaya, toprağa, tarihe değer vermeye… Sızma zeytinyağı denildiğinde akıllara bu topraklar gelir mesela… Çünkü halk bu konuda duyarlı ve istikrarlı. Zeytini ve ağacını seviyor buranın halkı. Kimi zaman para kazanamasa bile bu kültürü unutturmamak adına çabalamaya devam ediyor.
Peki, Ayvalık’a gelen insanlara nereleri görmelerini tavsiye edersiniz?
Her yeri ayrı güzel, o yüzden zaman ayırsınlar ve her yerini gezmeye çalışsınlar derim. İsteyen Pateriça Koyu’na gider, Güvercin Adası manzarası eşliğinde yüzer, isteyen Şeytan Sofrası eteklerinde, isteyen de Ortunç’ta… Cunda’nın ve Ayvalık’ın dört bir yanına dağılmış olan kilise ve manastırlar da içindeki kâşifi uyandırmak isteyenleri bekler. 22 tane adası, Cunda’daki Âşıklar Tepesi, Gelin Kayası, Sarımsaklı Plajı, Altınova sahili, tarihi kiliseleri, camileri daha sayacak çok yeri var. Kesinlikle gelip görmeliler. Ayrıca zengin yemek kültürünü de es geçmemek lazım. Ara sokaklardaki lokantalarında, balık restoranlarında ve zeytinyağlı ev yemeği yapan esnaf lokantalarında bir yemek yemelerini tavsiye ederim. Çünkü hiçbir yerde bulamayacakları sebzeleri ve Ayvalık’a özgü yemekleri oralarda bulabilirler.
İlerleyen zamanlarda Ayvalık’a dair gerçekleştirmeyi planladığınız projeler var mı?
Tabii ki birçok projemiz var. Mesela; Altınova’da kurulacak olan Altınova Gıda İhtisas Organize Sanayi Bölgesi projesi sayesinde ilçemizde büyük bir istihdam yaratarak işsiz gençlerimize iş kapısı açacağız. Altınovamızın bereketli topraklarında yetişecek olan ürünler işlenerek, ilçe ekonomimize de büyük katkı sağlayacaktır. Bir diğer projemiz ise 19. yüzyılda 20.000 m2’lik bir alana inşa edilen Kırlangıç fabrikasıdır. 100 yıl boyunca sabunhane olarak kullanılmış bu alanı dönüştürerek halka, sosyal hayata kazandıracağız hem de şehrimize nefes alacak bir yer yapacağız. Türkiye’ye örnek olacağına inandığım bir dönüşüm projesi bu… Özünü bozmadan, kimliğini bozmadan bu tarihi yapıyı insanlarla buluşturacağız. Burada alışveriş yapılacak yerler, küçük bir otel ve sinema olacak. Ayvalık’ın sosyal ve kültürel yaşamına önemli katkılar sunacağına inanıyorum. Şu an Kırlangıç’ın Fikir-Konsept-Avan projesi hazır. Önümüzdeki günlerde ihalesini yapacağız. Spor yapmayı sevdiğinizi duydum… Evet, gençliğimden bu yana spora ilgim vardı. Basketbol oynarım, yelken ve serbest dalış yaparım. Hatta sene 1983 ben 22 yaşlarında iken Barbaros Sefa Kulübü ile beraber Ayvalık’ta basketbol kulübü kurdum. 3-4 yıl da yöneticiliğini yaptım. 2 yıl öncesine kadar hala hobi olarak oynardım tabii artık koşturmaktan ona da pek zaman ayıramıyorum.
Bölgenin adını spor festivalleriyle sık sık duyuyoruz artık…
Evet, bundan son derece memnunum. Ayvalık Atletizm alanında çok sporcu yetiştiriyor. Antrenör Sabahattin Tatar’a buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. Bu yıl Rio Olimpiyatlarına Ayvalık’tan Mert Atlı kardeşimizi yolladık. 20 km yürüyüş dalında Ayvalık’ın gururu olarak Ülkemizi temsil edecek. Bütün bu başarılarda Türkiye Atletizm Federasyonunun 2015 Spor Toto Türkiye Yürüyüş Şampiyonasını Ayvalık’a getirdi. Türkiye Windsurf Ligi’nde Ayvalık Etabı bizler için heyecan vericiydi. Milli sörfçülerimiz katıldı. Önümüzdeki yıllarda daha fazla katılım bekliyoruz. Sizin de katılma şansı yakaladığınız Motosiklet Festivali Cunda Adasında yapıldı. Hatta en uzun Motosiklet konvoyu ile Guinness rekorlar kitabına da girdik. Hoş bir an yaşandı.
“GÜZEL TOST YAPARIM”
Ayvalık’a gelenlere tavsiyeniz nedir?
Bir kez gelip kısa bir süre kalıp Ayvalık’ı öğrenme şansları yok. Ancak Ayvalık’a defalarca gelip yazını, kışını, baharını yaşamanız lazım. Hepsinin ayrı keyfi var. Yazın ayrı, kışın ayrı ürünleri var. Koruk suyu, lor tatlısı, Girit leblebisi, Boşnak Böreği böyle özel ürünlerle dolu burası…
Siz mutfağa giriyor musunuz ?
Ben güzel tost yaparım. Onun dışında mutfakla aram yoktur. Fakat tostta iddialıyımdır. Zeytinyağlı, bol malzemeli tostumun üstüne tanımam…
Film izlemeye, kitap okumaya zamanınız kalıyor mu?
Yok, kitap okuyacak zamanım kalmadı maalesef ama güncel siyaseti ve güncel hayatı sıkı takip ediyorum.
Siyasetçiler arasında sosyal medya pek bir revaçta, sizin aranız nasıl?
Sosyal medyayı elimden geldiği kadar takip etmeye çalışıyorum fakat onda da zayıfım desem yeridir. Hepsini kullanıyorum. Aktif olmak konusunda orta halliyim. En azından sorulara kendim cevap veriyorum.
En sevdiğiniz müzik türü nedir?
Türk sanat müziğinden batı müziğine yelpazesi geniş bir müzik alanım var. Enstrüman çalamıyorum ama dinlemeyi çok seviyorum. Ha bir de çok kalabalık olursa sesim ortaya çıkmayacaksa şarkıya eşlik etmeyi severim.
TIMARHANE ADASI
Gençer; “Çamlık Koyunun tam karşısında, şöyle kocaman bir kayalık ve bu kayalığın dibinde küçük bir bina görünen ada… Bu yarımada Sarmısak’tan başlar, Ali Bey Adası’nın, yani Cunda’nın önündeki Dalyan Boğazına dek uzanır. 1922-1923’e kadar burasını bilen Türkler ‘Taşlı Manastır’derlermiş, şimdilerde ‘Tımarhane Adası’ olarak anılıyor. Rivayet odur ki; Agia Paraskevi (Tımarhane Adası), mucizeleri nedeni ile Anadolu’da Kayseri’ye kadar ünlenmiş. Balıkesir’den, Soma’dan, Kınık’tan, Bergama’dan, Midilli’den, Limmi’den gelen hasta insanlar sağlıklarına kavuşurlarmış. Adaya zincirlerle bağlı olarak çıkarlar, akılları başlarında inerlermiş… Adı gibi kafa dinlenmelik, sakin güzel bir yerdir, fırsat bulursam mutlaka giderim…”
“SUYUN ALTINDA ENGELSİZ BİR DÜNYA VAR”
Dünyanın en keyifli sporlarından bir tanesidir yelken sporu. Bu sporu yaparken hayatı da öğreniyorsunuz. Suyun üstü de altı da keşfe değerdir benim için. Bu yüzden elimden geldiğince serbest dalış yaparım. Çünkü suyun altında engelsiz bir dünya var…
TÜRKİYE’NİN İLK BOĞAZ KÖPRÜSÜ
Ayvalık ile Cunda adası arasında yer alan köprü, İstanbul’daki boğaz köprüsünün açılmasından 9 yıl evvel hizmete girmiş. Ege Denizi kıyısındaki önemli turizm merkezlerinden Ayvalık ile Cunda adası arasında 1964 yılında yapılan 54 metre uzunluğundaki “Türkiye’nin ilk boğaz köprüsü”nden özellikle yaz aylarında yüz binlerce araç geçiyor.
*Marmara Life sayı 98