Kapıda, bacada, balkonda, kantinde, bahçede, vapurda, yol ortasında; aşkta ve ayrılıkta; dikkat , her yerden çaydanlık çıkabilir ! Neden mi? Çünkü Anadolu’nun neresinde olursanız olun, her şartta ve ortamda çay bulabilirsiniz.
Türk toplumunun damak tadını, yeme içme kültürünü anlat deseler; önce kendime bir çay söyler, sonra anlatmaya başlarım… Çay, bu topraklarda öylesine büyük bir yer edinmiştir ki, fakiri de zengini de onun tadını almadan gününü geçirmez, geçiremez. Çünkü esnafın, mahallede gün yapan teyzelerin, eve yorgun giren babaların, tanışma faslını ‘bi çay içelim mi?’ diyerek taçlandıranların, kahvaltıda olmazsa sofraya oturmayanların demini almış lezzetidir çay…
‘Çayın demini veren muhabbet / Muhabbete tadını veren uhuvvet / Uhuvvete tadını veren hakikat / Hakikate tadını veren liyakat’tır… Bu yüzdendir ki bir bardak çayın çözemeyeceği dert yoktur bu topraklarda. Dertleşmeye can atanlara, başı ağrıyanlara, yorgunluğuna çare, mola vermeye sebep arayanlara; ilaçtır, muhabbettir, henüz her şey bitmedi demektir çay!
İkramlarımızın baş içeceği, tiryakilik nedenimiz bu içeceğin geçmişi ise 5000 yıl öncesine dayanır. İlk kez Çin’de yetiştirilmeye başlanan çay; kültürlerle özdeşleşerek her ülke için farklı bir simge haline gelmiştir. Taoistler çayı ebedilik iksirinin bir parçası olarak, Budistler uzun süren meditasyon sırasında uykuya karşı dayanma amacıyla içerler. Ülkemizde ise çoğumuz için güne başlamanın ilk simgesidir…
5000 YILLIK EFSANE
Çaya dair en eski efsane Çin’e aittir. M.Ö. 2700’lü yıllarda tıp bilimine meraklı olduğu bilinen Çin İmparatoru Shen Nung, bir gün kendi sıcak suyunu hazırlarken, demliğine birkaç yaprak düşer ve bu suyun buharından mistik ve rahatlatıcı bir aroma yükseldiğini fark eder. Bu sıcak içecekten bir bardak içer. Demliğine düşen bu yapraklar tabi ki bir çeşit yaban çay ağacına aittir…
Rivayet odur ki bizim topraklarımızda ise 16. yüzyıldan itibaren ıtriyat olarak kullanılır. 1839’da Tanzimat’ın ilanından sonra başlayan dönemde yavaş yavaş kahvaltılarda boy gösterir. Tarih 1910’ları gösterdiğinde ise Rize Ziraat Odası reisliğini yürüten Hulusi Karadeniz, Batum ile Rize’nin iklim şartlarının benzerliğini fark eder ve 1912’de oradan Rize’ye tohum getirir. Bahçesine ektiği çay tohumları kısa bir süre sonra netice verir ve çay filizleri yükselir. Ancak Birinci Dünya Savaşı’nın çıkması ve Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa girmesi, çay tarımı teşebbüsünü yarıda bırakır. Rize’nin Ruslar tarafından işgali üzerine Hulusi Bey göç eder ve şehrin işgalden kurtulmasından bir süre sonra, 1919’da Rize’ye geri döndüğünde çay meselesin tekrar el atar. Hulusi Bey ve Halkalı Ziraat Mektebi hocalarından Ali Rıza Bey (Erten) çay konusunda incelemeler yapar ve bu konuda bir rapor hazırlar. İşte bu rapor modern çaycılığın kurucusu Zihni Derin ile cumhuriyet hükümetinin çay politikasının ilham kaynağı olur… Yani sizin anlayacağınız her anımıza eşlik eden bu bitkiyi ilk kim bulmuş, yapraklarını sıcak suyun içine atıp demlemek ilk kimin aklına gelmiş, dünyayı nasıl ele geçirmiş anlat anlat bitmez. Rivayetler bol, mevzu derin. Sohbete daldık unuttum; “Hadi, iç de çay koyayım”
“Gel bize gidelim unut dertleri bugün / belki yoluna kor bir demli çay her şeyi” diyenlerdenseniz; ya evde çay kalmamışsa korkusuyla her daim bir paket fazladan yedeklersiniz. Demleyecek kadar gücüm olmaz belki diye de poşet çaylar, değişik kupa ve bardaklar, iyi demlenirmiş diye alınıp saksı yapılan porselen çaydanlık ile mutfağı süslersiniz… Ama yine dayanamaz, kalkar, eski usul bir çay demlersiniz. Eskilerin tekke çorbası dediği bu kırmızı su; okul kantininde sınav öncesi gerginliğe plastik bardakla, esnafın ‘düşeş’li kahkahalarına kahveci altlığıyla eşlik edendir. Yurt odasında sallamasını demleyince ‘bi’çay koy da içelim’ diyen annenin sesine hasret, kışın iki elle avuçlanınca ısıtandır. Çay bu topraklarda; misafirperverliktir, memlekettir, ‘tavşan kanı’dır…
NOTLAR
İYİ ÇAY NASIL DEMLENİR?
Nemden korunmuş çay, iyi su ile porselen demlikte yapılır. Su tam kaynama noktasında iken, kaynamanın durması, 100 C’den birkaç derece aşağı sıcaklıkta olmasına dikkat edilmelidir. Demleme esnasında demlik kati surette sallanmamalıdır. Çayın demlenme süresi yabancı çaylarda 5-7 dakika Türk çaylarında çayın kalitesine göre 10-15 dakika arasında olmalıdır.
AJDA BARDAĞI
Süper Star Ajda Pekkan bardağın hikayesini şöyle anlatıyor: “Küçük bardakla çay içemediğim için büyüğünü çizdim. Sonra Paşabahçe’ye verdim. Ancak seri üretim yapabilecekleri söylediler. Ardından kolilerce bardak gönderdiler. Bardaklarımı aldıktan sonra aynılarını piyasada görünce çok şaşırdım…” Pekkan, 10 yıl önce marka kanunu olmadığı için bardak tasarımını kendi adına tescil ettirmediğini, ancak Paşabahce’nin bu bardakları daha sonra Ajda’ markası altında piyasaya çıkarttığını söyledi.
NOT
Çay, çalının yapraklarının fermantasyonu, ısıtılması, kurutulması ve bazen diğer meyve veya bitkilerle karıştırılması sonucu hazırlanır. Türkiye’de çay, sadece Gürcistan sınırından başlayan ve Fatsa’ya kadar uzanan alan içerisinde yetiştirilebilmektedir.
Yazı: Dilara Gülşah Azaplar
*Marmara Life sayı 99
👍👍👍
BeğenLiked by 1 kişi