ZAGROS DAĞLARI’NDAN, ANADOLU’YA, MI SIR’DAN ÇİN’İN KAYIP ASKERLERİNE, MEZARLIKLARDA GEÇEN BİR ÖYKÜ…
Bir turist olarak mezarlık dolaşmak için seyahat eder misiniz?
2014 yılındaki Latin Amerika yolculuğum esnasında Buenos Aires sokaklarında gelişi güzel dolaşırken heykellerle bezenmiş ilginç bir yer görmüştüm. Tesadüfen içeri girdiğimde biraz ürkütücü, biraz etkileyici bir alanla karşılaştım. İrili ufaklı, hepsi birer küçük mabet gibi olan yüzlerce yapı…Bazıları tek başına küçük bir kiliseyi andırıyordu. Bazılarının tepelerinde etkileyici kartal figürleri, savaş tasviri bulunan heybetli heykeller ve daha birçok süsleme… Burasının bir mezarlık olduğunu mum yakan insanlar sayesinde anladım. Bir mezarlıktan çok antik bir Roma şehrinde dolaştığınız hissini uyandıran bu yerin, dünyanın en meşhur mezarlıklarından bir tanesi olan Buenos Aires Recoleta Mezarlığı olduğunu Lonely Planet kitabıma bakınca öğrendim. İçerisi ise mezarlık ziyaretine gelmiş yaslı akrabalardan çok, boyunlarındafotoğraf makineleri olan Uzakdoğulu turistlerle doluydu. Onları görünce tekrar aynı soru aklıma düşüyor: Turist olarak mezarlık gezmek için bir sürü para harcar mıydınız?
Sizi bilmem ama bunu yapanlar var. Dünyadaki yüz milyonlarca insan her yıl milyarlarca dolar harcayıp mezarlıkları ziyaret ediyor. Dünyada dolaştığım yerler
gözümün önüne gelince benim de bir mezarlık gezgini olduğumu anladım. Dünyanın birçok farklı noktasına beni çeken unsurların en önemlileri arasında mezarlık vardı. Mısır Piramitleri, Taç Mahal, Şah Cihan ve daha niceleri…
M.Ö. 40 BİN… İRAN DAĞLARI
Buenos Aires seyahatimden tam bir yıl önce yine dünyanın en ünlü mezarlığını ziyaret etmiştim. Hakkında yüzlerce belgesel çekilen, binlerce dergiye konu olan, yüz binlerce makale ve bilimsel çalışma yapılan ve Google’un hakkında yaklaşık 8 milyondan fazla araştırma sonucu verdiği Mısır’ın ünlü Giza Piramitleri…
Şayet bütün bilim dünyası ve gezginler, bastırılmış bir nekrofili ile mücadele etmiyorsa, bu ilginin başka bir nedeni olmalı? Asıl cevap bir medeniyeti ve onun ürettiklerini keşfetmek olabilir mi? Çünkü Mısır Piramitleri, yazı dilinden, yönetim aşamasına, inanç sisteminden, tıp bilimine kadar antik Mısır Medeniyeti’nin ipuçlarını taşıyor. Zira ölüm duygusu inancı, inanç toplumsal normları, bu normların toplulukta kabul görmesi için ortaya koyulan ritüeller de kültürü şekillendirdi. İnsanoğlunun ölüme karşı duyduğu korkuyla karışık saygıyı ifade eden ritüelleri avlanmak kadar eskidir.
Ölülerimizi seromoni ile gömme alışkanlığımıza dair elde edilen kalıntılar bundan tam 40 bin yıl öncesini işaret ediyor. Tarım toplumuna geçişten neredeyse 30 bin yıl öncesi. İran’ın Zagros Dağları’nda yer alan Şanidar Mağarası’nda bulunan bir mezarlıkta, av aletleri, insan fosilleri ve çiçek polenleri bulunmuştu. 40 bin yıl öncesine ait bu kalıntılar, insanoğlunun Paleolitik Çağ’da bile ölülerini ritüellerle gömdüklerini gösteriyor.
ANADOLU’NUN MEZARLARI
Ölüm ve yaşam… Ölüm, soğuk gerçekliği ile nesilden nesile aktarılırken toplumsal hayata çeki düzen vermiş. Şanlıurfa Göbeklitepe’de yapılan kazılar, insanın henüz toprağı ekip biçmeye başlamadan inanç ve ölüm üzerine tapınaklar yaptğını ortaya koydu.
“T” şeklindeki dikili taşlar, üzerlerinde vahşi hayvan kabartmaları olan anıtları
ile Göbeklitepe’nin bir kült merkezi olduğu tanımlaması yapılıyor. Göbeklitepe ile başlayan bu taşlar üzerine yapılan kabartmalar Anadolu’nun antik kentlerine de yayılarak devam etmiş.
Çatalhöyük’te yapılan kazılarda Neolitik Çağ’da evlerin altında mezarlıklar
bulunmuş. Açılan bir mezarda bulunan saplı çakmaktaşı hançeri ise insanoğlunun ölülerinin yanına değerli eşyalarını gömme alışkanlığının cilalı taş devrine
kadar uzandığını gösteriyor. Burdur Hacılar’da yapılan kazılarda ise Çatalhöyük’ten farklı şekilde mezarlık alanlarının yerleşim yerinin dışına yapıldığı ortaya çıkmış.
KRALLAR YÜKSEKTEN BAKAR
M.Ö. 3000’li yıllara gelindiğinde Anadolu’da artık krallıklar, devletçikler görülmeye
başlanır. Toplumlar geliştikçe sosyal hiyerarşi ve yönetim anlayışı da gelişir. Bu sosyolojik ve kültürel değişim de hemen mezarlara yansır ve kral mezarları görülmeye başlanır. Bugün Dicle Barajı’nın kıyısında bulunan Asur Kral Kaya Mezarları, bu çağdan kalmadır.
Asur Medeniyeti devam ederken Anadolu’ya hakim bir medeniyet kurmuş olan Hitit’ler (M.Ö. 1750-1200) farklı kültürlerin ölü gömme geleneklerini harmanlayarak mezarlık kültürünü devam ettirdi. Son yemek, değerli eşyalar, taş sandık ve diğerleri…Ama onlar
Asurlulardan farklı olarak kralların cesetlerini yakmayı tercih ediyorlardı, bu nedenle onlardan geriye kral mezarları kalmadı. Hititlerin gerilemesi ile birlikte tarih sahnesinde yerini alan Frigyalılar (1200-700) ise mezarlık ve kral mezarları anlayışını ileri taşıdı. Bugün turistlerin uğrak yeri olan Frig Vadisi kayalara oyulmuş çok sayıda mezara ev sahipliği yapmakta.
Frigyalılar Orta Anadolu’da krallarını kaya oyuklarına gömerken, Anadolu’nun Güney Batı’sında da krallar için kaya mezarları inşa edilmekteydi. Bazı tarihçilere göre kökenleri M.Ö. 3000’li yıllara dayanan Luvi’lerin çocukları olan Lidyalılar Girit’ten gelen göçlerle kaynaşmışlardı. Genellikle Dağlık bir bölgede yaşadıkları için çoğu zaman bağımsız yaşam sürmekte ve hatta korsanlıkları ile bilinmekteydiler. Frigler gibi onlar da krallarını dağların eteklerine oydukları kaya mezarlara gömmekteydiler. Likyalılar da kaya mezarlarını kullanan halklardandı. Bugün Türk turizminin en bilinen eserlerinden, Fethiye ve Demre civarındaki kaya mezarları onlardan kalmadır. Fethiye’ye çok yakın Dalyan’da da Kral Mezarları meşhurdur. Yapı itibariyle neredeyse aynı olmasına rağmen, Dalyan Kaya Mezarları tarihsel olarak farklı bir krallığın ürünüdür. Mezarların bulunduğu Kaunos antik kenti, Karya ve Likya
krallıkları arasında kalmıştır. Bu mezarların ortak özellikleri şehrin yüksek bir yerinde kayalara oyulmuş olmaları ve şehre tepeden bakmaları. Antik krallar yüksekte oturup şehirlerini gözlemeye devam ediyorlar.
AYNI ZAMANDA MISIR’DA
Çiçekler, süs eşyaları, değerli mücevherler, son yemek, kayaya oyulmuş mezarlar, hediyeler…Her bir cenaze aslında ölenler için değil kalanlar için bir mesajdı. Mezopotamya topluluklarının sosyal ve inançsal yapıları, Hint Avrupa topluluklarını, onların ürettikleri ise Mısırlıları etkiliyordu. Yoksa Mısırlılar mı diğer ulusları etkiledi dersiniz?
Anadolu’daki kral mezarları gibi Mısırlılar da kralları için dağın eteğine kayaların içine mezarlar yaptılar. Bugün dünyanın en çok turist çeken yerlerinden Luksor’da olan Krallar Vadisi’dir. Krallar Vadisi, bir yönetim yeri değil, şehrin dışına inşa edilmiş, I.Tutmose ve II. Ramses gibi Mısır’ın en efsanevi krallarının gömüldükleri mezarlık bölgesiydi. II. Ramses, Hititlilerle yapılan ve tarihin ilk yazılı anlaşması olan Kadeş Savaşı esnasında Mısır Firavunuydu. Savaş kadar yakın bir etkileşim olduysa, ölüm de bundan etkilenmiş olabilir mi? Mısır’daki mezarlara da değerli eşyalar bırakılırdı, onlar da tıpkı Anadolu’dakiler gibi zaman içinde yağmalandı ve bugüne çok az şey kaldı. Ama bir tanesi, efsaneye göre lanetli olduğu için hazineleriyle birlikte bugüne geldi. O da çocuk kral Tutankhamun’un mezarıydı. 1922 yılında keşfedilen mezarda Tutankhamun mumyasının çok az bozulduğu görülmüştü. Bugün Kahire Müzesi’nde sergilenen mumya, Mısır tarihi ve tıbbına dair de birçok veriyi sağladı.
Mısır’ın en önemli mezarlığı ise kuşkusuz Giza Piramitleri’dir. M.Ö.2700 ila 1700 yılları arasına tarihlenen Giza Piramitleri Keops, Kefren ve Mikerinos piramitlerinden oluşur. Piramitlerin Kahire tarafında yer alan aslan bedenli, insan başlı sfenks ise Mısır ile diğer kültürler arasında bağ kurar. Anadolu’da yapılan kazılarda, Frig, Hitit ve Lidya uygarlıklarının da sfenks kabartmalarına rastlanılmıştır. Yunan Mitolojisi’nde ve Mezopotamya kültüründe de benzer sfenkslere bolca rastlanır.
TOPRAK ASKERLER VE TAÇ MAHAL
Ama dünyadaki bütün mezarlar buradakiler gibi birbirinden izler taşımıyor. En farklılarından bir tanesi ise Çin Xi’an şehrindeki Terakota Ordusu. Aslında buraya mezarlık demek yerine mezar demek daha doğru olur. M.Ö. 210 tarihinde yapılan Terrakota Ordusu’nun Çin’in ilk imparatoru Qin Shi Huang’ın mezarını koruduğuna inanılıyor. Çin’in en güçlü imparatoru ölümden çok korkuyormuş. Dünyanın en ünlülerinden olan başka bir mezar ise ölüm korkusu nedeniyle değil, aşk için yapılmış. O da Hindistan’daki Taç Mahal.
TÜRKLER VE MEZARLIK…
Cenaze ve ölüm, diğer toplumlarda olduğu gibi Türklerde de çok önemliydi. Türkler İslamiyetten önce de ölümden sonra yaşama inanırlardı. Orta Asya’dan Analodu’ya getirdiğimiz en önemli mezarlık ritüeli ise mezar taşları ve mezarlık ziyareti. Bayramlardan önce mezarlığa gitmek, ölü adına yemek dağıtmak bir Orta Asya geleneğiydi. Lakin bu gelenek eski Türklerde ölünün kabrine yemeği bırakmak olarak uygulanırmış, İslamiyetten sonra ise biraz form değiştirmiş, kabre konulan yemeğin
ölüye bir faydası olmadığı düşünülerek, yemek “sevap” düşüncesi ile kalanlara
dağıtılmış. Ama bütün bunlarla birlikte Anadolu da dahil bütün Ortadoğu’da İslamiyetten sonra Mısır Piramitleri gibi görkemli mezarlar inşasına pek rastlanmamış. Taç Mahal dışında buna alternatif olarak gösterilebicek örneklerden bir tanesi de Pakistan’ın Lahor kentindeki Cihangir Türbesi.
DÜNYADA MEZARLAR
Değişen sosyolojik yapılar, yerleşen demokratik kültür ve tanrı krallığın son bulması nedeniyle dünyada mezarlık formları bir hayli değişmiş durumda. Hint Avrupa kökenli uluslarda bile artık büyük kral mezarları yerini burjuva mezarları aldı. Paris’teki Pere Lachaise Mezarlığı dünyadaki en ünlü son dönem mezarlarından bir tanesi. Ahmet Kaya ve Yılmaz Güney gibi Anadolu topraklarının meşhur çocuklarını da toprağında barındıran mezarlık, 1803 yılında yapılmaya başlanmış. Yaptığı en kötü işlere bile turist çekmesini iyi bilen Paris Belediyesi, 1817 yılında Moliere, Jean de La Fontaine gibi ünlü isimlerin mezarlarını buraya taşıyarakMezarlığı popüler hale getirmiş. Buenos Aires’teki Recoleta Mezarlığı gibi her biri mabet gibi yapılarla bezenen Paris Mezarlığı bugün turist akınına uğramaya devam ediyor.
DÜĞÜN VE CENAZE
Şehir ve yaşam deyince ölümü nasıl görmezlikten gelebilirsiniz? Bir şehri kurunca, ona yakın bir yere mezarlığı da düşünmelisiniz. İşte bütün dünyayı dolaştık, Çin’in toprak askerlerinden, Mısır’ın krallarına, Fethiye’nin Kaya Mezarları’ndan Şah Cihan’ın Hindistan’daki mozelesine. Şimdi siz karar verin, bir sürü para harcayıp mezarlık turisti olur musunuz? Şayet insanoğlunun medeniyetinin kültürel izlerini takip edecek ipuçları arıyorsanız, dünya üzerinde yolculuğunuzu merak ediyorsanız, mezarlıklar sizin için en iyi verileri saklıyorlar. Sadece ölümün değil, inancın, toplum yönetiminin, sınıfsal rekabetlerin ve daha nicelerinin…
NOTLAR
TÜMÜLÜS
Yığma mezarlık olarak tabir edebileceğimiz Tümülüs’ler Anadolu’ya Frigler vasıtasıyla gelmiştir. Makedonya ve Arnavutluk’ta benzer kral mezarları görülmüştür. Aynı mezar mantığının Anadolu’da devam ettirilmesi Frigler’in bu bölgeden göç ettiğinin kanıtıdır.
Paleolitik çağ nedir ?
Günümüzden yaklaşık 2 milyon yıl önce başlamış, M.Ö. 10 bin’de son bulmuş yontma taş
devridir. İnsanoğlunun medeniyet evrimini merak edenler içinde en sağlam kaynaklar
tabiatıyla mezarlıklar olduğu için ziyaret ediliyorlar.
Kaç çeşit mezar var?
Yüzlerce ama antik çağlardan itibaren Anadolu’da bilinen 7 çeşit mezarlık var. Bunlar, toprak mezarlar, Kaya aralığı mezarlığı, küp mezarlar, sandık mezarlar, oda mezarlar, kuyu mezarlar, yığma mezarlar.
Sky BURİAL nedir?
Dünyanın her yerinde maalesef ölüler gömülemiyor. Tibet’in dağlık bölgesi yılın tüm zamanı soğuk olduğu için toprağa gömülen cesetler çürümüyor. Bu nedenle bu bölgedeki Tibetliler ilginç bir ölüm seronomisine imza atmışlar. Bir evde biri öldükten sonra, rahipler eşliğinde düzenlenen bir törenden sonra cenaze dağın bir eteğinde, bir ölü yakıcı tarafından parçalara ayrılarak akbabalara atılıyor. Akbabalar kısa sürede cesedi tüketerek geriye sadece kemikleri bırakıyorlar. Buna ölü yakma deniyor.
TAŞ KESİLMİŞ İNSANLAR
Dünyanın en ürkütücü ve belki de en ilginç mezarlıklarından bir tanesi ise İtalya Napoli
yakınlarındaki Pompei’dir. Anlattığımız bütün mezarlar ve mezarlıklar insanoğlu tarafından inşa edilirken, Pompei ademoğlunun sadece kurban olduğu bir mezarlıktır. Roma’nın zengin tüccarlarının yerleşik olduğu Pompei aynı zamanda sadece İtalya’nın değil, Akdeniz havzasının en büyük geneleviydi. M.S.79’da bir gece yarısı Vezüv Yanardağı önce zehirli gazını şehre gönderdi. Uykularında bu gazdan zehirlenen Pompei halkı, daha sonra yanardağın lavları arasında kalarak taşlaştı. Çin’in yapma toprak askerlerinin aksine, Pompei tamamen insanların taşlaşması ile oluşan “turistik” bir mezarlıktır.
Yazı: İlyas YILDIZ
*Marmara Life Sayı 99