“Hayat bir yolculuksa eğer ; bavulunu aç , elinden gelenin en iyisini yap, bavulunu düzenle ve yola çık. Yoluna çıkan her şeyi ve herkesi sevgi ile kabul et, en ufak bir şüphe dahi duymadan, tam teslimiyetle…’’ diyor Emin Halebak ve ekliyor ; “Hayat bir terminal, biz ise sadece yolcusuyuz…’’
Dört dönemdir Lüleburgaz’a başkanlık eden Emin Halebak dergimizin 100. sayısı için çıraklıktan ustalığa uzanan hayat yolculuğunun bilinmeyenlerini anlattı…
Lüleburgaz’ın sokaklarına ve geçmişin izlerine dair neler var hafızanızda?
Çocukluğuma dair aklımda olan şeyin cevabı benim için basit. Beş buçuk yaşından küçük bir çocuktum, babamı kaybettiğimi hatırlıyorum. Bu yüzden çocukluğumu pek yaşayamadım. 6 yaşından beri hep çalıştım. Evin tek erkeğiydim ve bir ablam vardı. Sorumluluk benim sırtımdaydı, yaramazlık yapamazdım. Annem hep bana, “Sen yaramazlık yaparsan, babası yok bu çocuk yaramaz oldu derler” derdi. Kimi zaman bir demircinin, kimi zaman su tesisatçısının çırağı oldum. Su tesisatı bağlamaya gidiyordum. Usta nerede dediklerinde ben yapacağım diyordum. Ufak tefektim, sen nasıl yapacaksın diye şaşırıyorlardı. Ben o yaşlarda ekmeğimi bu kentin sokaklarını arşınlayarak çıkardım. Haliyle sokaklarını, evlerini, eski halini gayet iyi hatırlıyorum. Çocukluğumda nüfusun büyük çoğunluğunu Bulgaristan, Yunanistan, Yugoslav göçmenleri oluşturuyordu. Tabii ki Lüleburgaz her 20-25 yılda bir büyüyen bir kent. Nüfus 17 bin 18 binden, 110-120 bine ulaştı. Bizim çocukluğumuzda hiç olmayan şeyler var artık hayatımızda.
4 dönemdir bu kente başkanlık ediyorsunuz, sizin için ne ifade ediyor?
Ben dünyanın her yerinde yaşayabileceğime ve iş bulabileceğime inanıyorum.Hatta eski bir genel müdürüm vardı Sayın Doğan İllez, bir konuşmasında şöyle diyor, “Biz Emin beyin Lüleburgaz gibi küçücük bir yerde belediye başkanlığını nasıl kabul ettiğini
anlamadık”. Sevgi mazeret tanımaz. Sorumluluk duygusu içten gelen bir duygudur, sonradan kazanılmaz. Ben yaşadığım bu kente ve çevremdeki insanlara karşı sorumluluk hissediyorum. Yalnızca kentime karşı değil ülkemdeki tüm insanlara karşı sorumluluklarımın olduğunu biliyorum.
“OĞLUM NEREDEN BULDUN ONLARI?”
Sizin organik bağınız nereye ait?
Benim annem Bulgaristan’dan, babam Yugoslavya’dan gelmiş. Burada çok fazla Balkanlı var. Onlar ki tarihimizin hüzünlü sayfalarıdır. Sabırlı, çalışkan ve kanaatkârdırlar, her türlü zorluğa dayanırlar. Annem beni Türk toplumunun geleneksel değerlerine son derece bağlı yetiştirdi. Çocukluğumda sokakta beş taş oynardık ve akşam eve dönerken güzel bulduğum yuvarlak taşları eve getirirdim. Annem sorardı; “Oğlum nereden buldun onları?” Sokaktan diye cevap verdiğimde, “O halde geri götür bunlar bizim değil” derdi. Bu davranış hala devam ediyor. Bana ait olmayan hiçbir şeye ben elimi uzatmadım.
“Atadan evlada sadece mal mülk miras kalmaz” derler, bu kente ve topluma miras bırakmak istediğiniz neler var?
Miras tüketilen bir şey, tüketilmeyen bir şey bırakmanız gerek. Mutlu yaşam şeklini insanlara miras bırakmaya çalışıyoruz. Bunun için de daha özgüvenli ve bilgili çocuklar yetiştirmeye özen gösteriyoruz. Tarih bilinci olan, kadına saygıyı, doğaya saygıyı öğrenen bir nesil yetiştirmek şart…
Yoğun aynı zamanda çok göz önünde birisiniz, yalnız kalmayı özlüyor musunuz?
Çok güzel bir soru. İnanın gündem o kadar yoğun ki ve yapacak o kadar fazla işimiz var ki uzun zamandır yalnız kalmaya fırsatım olmadı. İlk defa yıllık iznimi emekli olduktan 6 yıl sonra aldım, sadece 3 gün… Ben tatil nedir bilmiyorum, günde 12 saatten az çalışmam. Bu benim yapamadığım ve bilmediğim bir şey. İnsanın elinin boş dönmediği tek yolculuk, içine yaptığı yolculuktur. Bu yalnız kalmak dediğiniz şey bizim düşünme fırsatı elde ettiğimiz zamanlardır. Böyle zamanlara ihtiyacım oluyor mu? Oluyor. Seyahat ederken arabanın kapısını çalıp kimse gelmiyor, bak işte o an yalnız kalabiliyorum.
Huzur bulduğunuz mekânlar var mı?
Elbette… Binalar, mekânlar bize çok özel şeyler anlatır. Ya sizi huzurlu eder ya da huzursuz. Mesela ben belirli dönemlerde Edirne’ye gidip Selimiye Camii’ni ziyaret ederim, huzurlu bir yapı. Bazen de eşimle termosa çay koyar yakın yerlerdeki köylere gideriz. Oradaki köylülerle sohbet eder, huzur bulurum.
Yöneticilerin en çok yakındıkları konulardan biri ailelerine yeteri kadar zaman ayıramamaları, sizin için de durum böyle mi?
Evet, yaptığımız iş zaman konusunda zorlayıcı. Ne gecesi, ne gündüzü var. Benim kızım ilkokulu, ortaokulu, liseyi bitirdi mezuniyet törenlerine gidemedim. Başka çocuklarınkine gittim kendi çocuğumunkine gidemedim. Siyaseti hep kötülüyoruz,
onu taşlıyoruz ama inanın ki zor bir iş, fedakârlık ve özveri gerektiriyor. Evet, siyasilerin hatalarını söylemeli ve uyarmalıyız ama sorumluluk sahibi olanları da sahneye davet etmeliyiz. Meydanı boş bırakırsanız şikâyet etmeye de hakkınız olmaz.
Eşiniz siyasete atılmanıza sıcak baktı mı?
Eşime evlenmeden önce şunu sordum: “Ben dağ başına çıkarsam benimle gelir misin? Ekmek getirirsem ekmek, soğan getirirsem soğan yer misin?” Hepsini kabul etti. Hep yanımda oldu, eşimin hakkını asla ödeyemem…
NOTLAR
Marmara Life 100. sayı özel konuğu; Emin Halebak
“Büyük bir onur bu, çok teşekkür ediyorum. Yönetim anlayışının bittiği “yönetişim” anlayışının başladığı bir yerdeyiz. Marmara Belediyeler Birliği’nin de bu konuda icraatlarının olduğuna yakından şahit oluyorum. Bu anlamda emeği geçen herkesi, belediye başkanı arkadaşlarımı, belediyecileri tebrik etmek istiyorum.”
Burası Kadınların Şehri
“2014 yılının son aylarındaydı Güneydoğu Avrupa Yerel Yönetimler Birliği’nin ‘Cinsiyet Eşitlikçi Yaklaşım’ ile alakalı bir proje çağrısı oldu. Biz de kentimizi bu yönü ile araştırdık. Lüleburgaz Belediyesinin yönetim takımının %58’ini kadınlar oluşturuyor. Belediye Meclis Üyesi’ndeki kadın sayısı Türkiye ortalamasının çok üstünde. Kadın cinayetlerinin arttığı bir ortamda, bunların yaşanmadığı ve tam tersine bir iklimin
oluştuğu bu kenti meclise taşıdık ve 2016 yılını kadın yılı ilan ettik.”
Kadın Akademisi
Kadın Akademisi’nde kadınların bir araya geleceği birçok alan eğitim sınıfları, atölyeler ve bir kreş olacak. En önemlisi kadını toplumda ekonomik olarak güçlü kılacağız. Emek verdikleri şeyleri satabilecekleri bir market bile olacak. Türkiye’de %40-44, Avrupa’da
% 30-32 arasında kadın şiddet görüyor. Lüleburgaz’da ise bu oran %10-15 civarında. Çünkü belli bir kültürü ve ekonomik gücü olan bir kentte yaşıyoruz, eğitim seviyesi son derece yüksek. O zaman bu kıvılcımı tüm ülkeye, tüm dünyaya yaymamız gerekiyor…
Röportaj: Dilara Gülşah Azaplar / Fotoğraf: Merve Zenginel
Marmara Life Sayı 100