Hepimiz aynı babanın çocuklarıysak o zaman yüzlerimiz neden farklı? Yaşadığımız coğrafyalar değiştikçe yüzlerimiz de mi değişti? Şimdiye kadar şehirleri işlediğimiz Marmara Life’ın sayfalarında, bu defa onları inşa edenlerin yüzlerine odaklandık. Etiyopya’dan, Çin’e, Şili ’den Amazon Ormanları’na insan yüzlerini takip ettik.
HEPİMİZ HAVVA’NIN ÇOCUKLARIYIZ
İnsanoğlu’nun geçmişini araştıran bilim adamları atalarımızın Etiyopya’dan dünyaya yayıldıkları teorisi üzerinde dururlar. Teoriye göre Nil Nehri’ni geçen atalarımız, Suriye üzerinden Mezopotamya’ya geldiler ve buradan daha doğuya ve kuzeye doğru hareket ettiler. Kuzeylilerin bir kısmı Amerikan kıtasına, bir kısmı ise Avrupa’ya doğru yol aldı. Bu yolculukları esnasında, hayvanları evcilleştirdiler, toprağı işlemeyi öğrendiler, kimi yerleşik hayata geçti ve şehirler, kültürler, medeniyetler kurdular. Birbirinden izler
taşıyan, birbirleri ile bağlantılar kuran eserlerdi bunlar. Kültürler coğrafyaya doğru değişirken, fiziklerimiz de coğrafyaya bağlı olarak nasıl değişmiş olabilirdi? Ve bu değişim yüzümüze nasıl yansıdı dersiniz?
ATALARIMIZ SİYAHTI…
Bu izlerin peşine düşerken efsaneler ve internetten bulunmuş fotoğraflarla hikayeyi anlatmayacağız. Nil Nehri’nden Pamir dağlarına, Ant Dağları’ndan Avrupa şehirlerine, âdemoğlunun bu yolculuğunun coğrafyalarından geçmiş bir gezginin izlenimlerini paylaşacağız. Yazıdan çok fotoğraflara yer verip yorumu size bırakacağız. Bilim dünyası
modern insanın Mitokondriyal Havva adı verilen Afrikalı bir kadın ataya dayandığı teorisini üretiyor. Etiyopya’nın OMO Vadisi’nde bulunan kalıntılar, ilk insana dair elle tutulur buluntuları ortaya koyuyor. Lakin bilim dünyası modern insanın buradan dünyaya yayılması hususunda iki farklı teoriye sahip. İlk model Afrika’dan tekli çıkış, diğer model ise çoklu bölge çıkışı.
NİL NEHRİNİ İZLEDİLER…
Değişen coğrafi ortam ve artan kuraklık nedeniyle atalarımız Afrika’dan göç etmeye başlamışlar. Çoklu göç fikrini savunanlar, bundan 70 bin yıl önce Afrika Boynuzu’nu geçerek, okyanus bölgesine yayılmışlar. Diğer bir grup ise Nil Nehri’ni takip ederek Mısır’a gelmiş, Sina yarımadası, Lübnan, Suriye ve Mezopotamya’ya bölgesine yayılmış. Cambridge Üniversitesi’nden İtalyan asıllı doktor Luca Pagani bu iki teorinin doğruluğu üzerine deneysel bir araştırma yapmış. 100 Mısırlı ve Etiyopya’lı geni üzerinden yaptığı araştırmada Avrasyalıların genleri ile Mısırlıların gen havuzlarının bir birine daha yakın olduklarını bulmuş. Bu durum da modern insanın Doğu Akdeniz’e gelen Afrikalı atalarımızdan çoğaldığına dair bir kanıt olarak gösteriliyor.
UZAK ASYA’YA VE AVRUPA’YA YOLCULUK
Yemen üzerinden Arap yarımadasına geçen insan grubu, okyanus sahil bandını takip ederek Hindistan üzerinden Malezya, Avustralya ve Güney Çin bölgesine yayılmış. Sina yarımadasından, Ortodoğu’dan hareket eden insan topluluklarından bir kısmı Anadolu
üzerinden Avrupa’ya geçerken, bir kısmı ise İran üzerinden kuzey Asya’ya doğru göç etmiş. Asyalı gruptan çoğalan insan topluluklarından bazıları Avrupa’ya doğru yeniden yayılmaya başlarken, bir kısmı ise o dönemde donmuş olan Bering Boğazını geçerek Amerikan kıtasına bundan 13 bin yıl önce giriş yapmışlar.
PAMİR DAĞLARINDA BULUNAN GEN KANITI
Nat Geo’da Dr. Spencer Wells’in yaptığı Genetik Tarih programında, kuzey Avrupalıların ve Amerikan Yerlilerinin atalarının genlerinin aynı adama bağlandığından bahsediliyordu. Afrika insanlığın beşiğiyse, gelişip serpildiği yer Orta Asya’ydı diyen Spencer “Bu heybetli avcılar sadece Avrupa’ya mı gitmişti, başka yerlere de gitmişler
miydi?’ sorusunun peşine düşüyor ve Kazakistan’a gidiyor. 2000 Orta Asyalının kan örnekleri arasında araştırma yapan Spencer örnekler arasında ilginç bir şeye rastlıyor. Kırgızistan dağlarında çobanlık yapan Niyazov’un DNA’sının Avrupalı, Hintli, Asyalı ve Kuzey Amerikalı birçok kabilenin orijinini açıklayabileceğini fark ediyor. Bundan 40 bin yıl önce, Niyazov’un atasının çocuklarının bu kıtalara yayıldığı ve farklı genlerle karışarak yeni kültürleri oluşturduğu ortaya çıkıyor En ari gen ise halen Kazakistan’da yaşayan Niyazov’un kanında bulunuyor.
Peki yüzlerimiz atalarımızı anlatır mı? Farklı yüzlere bakınca Etiyopya’lılarla Orta Asyalılar’ın aynı soydan geldiklerini söyleyebilir misiniz? Ya da Danimarkalılarla
Kırgızların aynı dedenin torunları olduğunu yüzlere bakınca anlayabilir misiniz? Evcilleştirdiğimiz hayvanların otlaklarının peşinden gittiğimiz yolculuklar bizi dünyaya yaydı ve her gittiğimiz coğrafyada iklim şartlarına ve yaşam koşullarına bağlı olarak yeni yaşam tarzları, sosyal yapı ve şehirler inşa ettik, yeni kültürler ortaya koyduk. Şehirlerimizde yüzlerimiz ve kültürlerimiz gibi coğrafyaya bağlı bir değişim gösterdi.
Şimdi yüzlere yeniden bakalım.
NEDEN? YÜZLERİMİZ FARKLI…
Atalarımız aynı ise ve hepimiz Etiyopyalı isek neden yüz renklerimiz bu kadar farklı? İlk atalarımız siyahtı, kuzeye doğru yerleşim arttıkça tenimiz de açılmaya başladı? Bunun en büyük sebebi güneş ışınları. İnsanın cilt rengini melanin miktarı belirler. Bol güneş alan yerlerde vücudunuz melanin pigmentlerini fazla sergileyerek cildinizi korur. Güneş ışığının az olduğu bölgelerde pigmentler daha az salgılanır çünkü vücudunuzun güneş enerjisine ihtiyacı vardır. Kısacası ten ve göz renklerimizin farklı olmasının temel sebebi dünya- güneş ilişkisine bağlıdır.

BİR SORU BİR CEVAP…
Peki, ten rengimizin temel belirleyicisi güneş ise neden kuzey ülkelerine göç eden Afrikalılar hala siyah ve güney bölgelerine göç eden Avrupalılar hala beyaz? Bu sorunun cevabı ise genlerde saklı. Melanin pigmenlerinin salgılanmasından sorumlu olan genlerinizin yaşadığınız coğrafyaya göre yeniden organize olmaları zaman alır. Yaşama uyum sağlamaya çalışan genleriniz nesilden nesile değişim göstererek uzun
yıllar sonra yaşadığı coğrafyaya uyum sağlar ve sizi siyah ya da beyaz yapar. Bu nedenle ataları siyah olan birisinin sarışın ve renkli gözlü olması uzak bir ihtimal değildir ama bu o kadar uzun bir süreçtir ki değişim gerçekleştiğinde o da bunun farkında olmayacaktır.
Bilim aynı annenin evlatları olduğumuzu söylüyor. Ama çoğalıp dünyaya yayıldıkça değişmeye başladık. Yüksek dağlar, rüzgarlar kimimizi çekik gözlü yaptı, soğuk ve az ışık bazılarımızın ten rengini açtı, bol güneş ışığı alan yerlerde yaşayanlarımızın ise korunmak için daha çok pigmente ihtiyacı vardı.
NEDEN YÜZLERİMİZ FARKLI?
Atalarımız aynı ise ve hepimiz Etiyopyalı isek neden yüz renklerimiz bu kadar farklı? İlk atalarımız siyahtı, kuzeye doğru yerleşim arttıkça da tenimiz de açılmaya başladı? Bunun en büyük sebebi güneş ışınları. İnsanın cilt rengini melanin miktarı
belirler. Bol güneş alan yerlerde vücudunuz melanin pigmentlerini fazla sergileyerek cildinizi korur. Güneş ışığının az olduğu bölgelerde pigmentler daha az salgılanır çünkü vücudunuzun güneş enerjisine ihtiyacı vardır. Kısacası ten ve göz renklerimizin farklı olmasının temel sebebi dünya- güneş ilişkisine bağlıdır.
NEDİR?
Afrika Boynuzu nedir? Kıta’nın doğusunda, Etiyopya, Somali, Eritne ve Cibuti’yi içine alan ve Afrika kıtasının Kızıl Deniz’den Arap Yarımadasına kıvrılan boynuz bölgesine verilen addır.
NOT: National Geographic kanalında yayınlanan “Genetic History” programında Amerikan yerlilerinin ve Kuzey Avrupalıların gen izleri takip ediliyor. Programın yapımcısı Dr. Spencer Wells, Kırgızistan’a gidiyor ve bu genin en ari taşıyıcısı Niyazov’la görüşüyor.
Yazı ve Fotoğraf: İlyas YILDIZ
Marmara Life Sayı 100