“Rızk; hak edenin, alın teri dökenin, üç günlük dünyaya gereken dokuz öğünü helalinden isteyenindir. İşine kattığı niyet ve besmele ile kaderine düşen rolü, dürüst, temiz, örnek olarak yaşayıp; bunları Amel -i Salih’e çevirenindir. Yani en hayırlı ve tatlı kazanç, insanın el emeği, göz nuru, alın teri ile kazandığıdır. Çok şükür ki biz, rızkımızı alın teri ile kazananlardan olduk…’’
Huzurun başkenti Eyüp’te buluşuyoruz Remzi Aydın’la, doğduğu, sokaklarında top koşturduğu semti dolaşırken eski günlerini yâd ediyor ve ekliyor; “Doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine bu toprakların her bir metre karesi emek, sabır ve fedakârlıkla işlenmiş. Asırlardır düşen her alın teri insanımızın bereketi ve geleceği olmuş. Ben de işçi bir babanın oğluyum, emekle kazanılan her şeyin değerinin omuzlarımıza yüklediği büyük sorumluluğun farkındayım…”
Eyüp’te doğmuş ve Eyüp’e başkanlık eden tek isim sizsiniz…
Evet, bu benim için gurur sebebi. Silahtarlar mahallesinde 2 katlı bir evde doğdum. İşçi babanın, ev hanımı bir annenin oğluyum. Bu sokaklarda su da sattım, limonata da. Şimdi ise doğup büyüdüğüm bu yer için hizmet ediyorum…
1 SİMİT 1 GAZOZ
Bu semtin sokakları size ne hatırlatıyor?
Çocukluğumu, annemi, babamı, kardeşimi kısacası hayatımı anlatıyor, hatırlatıyor bana Eyüp. Oyun oynadığım, top koşturduğum sokaklar hala değişmedi, arada gider ziyaret ederim. Kimsenin camına taş atan bir çocuk olmadım ama ağaçtan ayva aldığım olmuştur. Geceleri ağaç tepesine çıkıp ayva toplardık. İstesek 10 tane verirdi komşumuz ama biz dalından koparmayı seviyorduk, çocuk olmak böyle bir şey işte… Eyüp’te şu an süper market olarak kullanılan bir yer var. Eskiden orası tuğla ambarıydı, kil vardı. Biz çamurluk derdik, oyun alanımızdı orası. Yağmur yağdığında her yer çamur olurdu gidip çamurdan oyuncak araba yapardık. Sonra onları güneşte kuruturduk. Eve girerken her yer çamur olurdu, her anne gibi kızardı annem ama yapacak bir şey yok. Hiç unutmam babam arada sırada eline bir çikolata alıp gelirdi, işte o günler değerliydi. Bu bile bize yeterdi. Annem de ev ekonomisine katkı sağlamak için kazak dikerdi, biz de kardeşlerimle iplerini keser, katlar annemize yardım ederdik. Yaz aylarında konfeksiyonda harçlık çıkarmak için çok çalışmışımdır. Hatta bir ara okulun kantininde çalıştım, yevmiyem ise 1 simit 1 gazozdu. Su, limonata hatta kâğıt seccade bile sattım ben. Eskiden Eyüp Camii’inde namazlar çok kalabalık olurdu, cemaat camiye sığmazdı. Kâğıt kestirir, dışarıda namaz kılanlara satardık. Çok şükür ki mutlu bir çocuktum ve uyumlu güzel, mütevazı bir ailede yaşadım. Bu yüzden çevremdeki çocukların mutlu olması adına elimden geleni yapıyorum.
Çocuklar için sürekli etkinlik yapmanızın temel nedeni bu anlayış olabilir mi?
Sanırım evet. Çocukları seviyorum ve onlara yatırım yapılması gerektiğine inanıyorum. Bunu bana yetiştiğim ortam aşıladı. Okuyan, spor yapan, mutlu çocuklar yetiştirmeliyiz. Hayatım boyunca içki ve sigara kullanmadım. Sağlıklı yaşamak gerektiğine inanıyorum, sporda hayatımda bu yüzden var.
SİLİFKE BENDEN SORULUR!
Hangi spor dalları ile ilgileniyorsunuz?
Üniversitede dövüş sporlarına merak saldım, siyah kuşak karateciyim. Meslek hayatım başlayınca karateyi bıraktım. Yüzmeye başladım. Yarışlara katılmıyorum ama periyodik olarak yüzerim, antrenman yaparım. Ayrıca lisedeyken folklor ekibindeydim. Silifke yöresi benden sorulur. Naylon gömlek, işlemeli şalvar ile az oynamadık, yün çorabı da unutmamak lazım. Çok keyifli bir oyundur, ben de ekip başıydım. Geç başlamıştım aslında, herkes öğrenmişti işin sırlarını. Bir gün ekipten birini izlerken birkaç teknik kaptım. Sonrasında tabiri caizse Arap atı gibi açıldım, ekip başı oldum.
İlahiyat okurken yarıda bırakıp hukuk okumuşsunuz. Daha sonra ise siyasete atılmışsınız. Aileniz siyasete atılmanıza sıcak baktı mı?
Evet, ilahiyatı bırakıp hukuk fakültesine geçtim, gönlümde hukuk vardı. İyi ki de geçmişim. Siyasete geç atıldım. Daha öncesinde teklif gelmişti ama hiç düşünmemiştim. 2003 yılında yani 38 yaşında siyasete atıldım. Dolayısı ile birçok şeyi kendi içimde hallettim diyebilirim. Mesleki kariyerimde belli bir yere geldim. Sosyal ekonomik yaşantımı iyi bir yere taşıdım. Dernekler, yardım kuruluşları ve sosyal faaliyetleri hep takip edip içinde oldum. Çocukluğumdan beri toplumsal olaylar hep dikkatimi çekerdi. En üst sekmeni ise siyaset oldu. Neden katıldığımı ailem de biliyordu, sağ olsunlar desteklediler.
Eyüp denilince insanın aklına iftar sofraları, bayram sabahları geliyor…
Evet, burası maneviyatı kuvvetli bir yer. Biz çocukken sünnet olduğumuzda annem bizi Eyüp’e getirirdi. Her çocuğun ritüelidir bu. Güvercinlere yem atar, oyuncak alır, dondurma yer. Ramazanları ise mahallede geçirirdik. Hatırlıyorum da iftara 1-2 saat kala annem beni pide kuyruğuna gönderirdi. Yer sofrası hazırlanır, sıcak yemek sofraya konur, pide beklenirdi. İftardan sonra teravihe giderdik. Tabii ben çocukken annem babam oruca kaldırmazdı, ısrarla kalkardım. Yarı uykulu yemek yediğim çok olmuştur. Annem hamur işi yapardı, biber kızartırdı. O koku ve tat hala damağımda, pişen böreğin kokusu her yeri sarardı, uykudan uyandırırdı. Saatin çalmasına gerek kalmadan koku ve ortamın maneviyatı bizi uyandırıyordu. Evlerimizin kapısı açıktı, iftara yoldan komşu bile çağrılırdı. Bayram sabahları camiye gidilir. Akşamdan bayramlık ve ayakkabı gelirdi. Onun sevinciyle namaz ardından harçlık toplardım. Bol harçlık toplardım, hasılat fena değildi. Eyüp her yönüyle maneviyat demek, sadece benim için değil tüm Türkiye için geçerli bu. Halkımız bayramlarda, sünnet merasimlerinde bu meydanda vakit geçiriyor. O yüzden meydanı yenilemek için kolları sıvadık. Eyüp meydanını şanına yakışır hale getireceğiz, kararlıyız…
NOTLAR:
*“Hayvanlar için klinik açtık, bir ambulansımız bile mevcut. Bu semti herkesin huzurla yaşadığı hale getirmek en büyük gayem”
*“Spor bende bir alışkanlık. Her çocuk gibi mahalle maçlarında futbol oynayarak başladı spor hayatım. Lisede ise voleybol ve masa tenisi oynadım. Sağlıklı bir yaşam için hayatımda spora daha çok yer açmaya çalışıyorum.”
HUZUR BAŞKENTİ EYÜP
“İnsana, spora, kültüre yatırım dedim. Bilinçli bir tercihti bu, üzerinden yürümeye devam ediyorum. Mesela Simurg projesi öğrenci odaklıdır. 5-25 yaş arası herkese eğitim imkanı sağlıyoruz. Kendi enerjisini kendisi üreten Yeşil Bina’da Eyüplü çocukların astronomiyi ve uzay teknolojilerini tanımalarını sağlayan, ayrıca yenilenebilir enerji kaynakları ve geri dönüşüm konusunda bilgiler edinebildikleri Ali Kuşçu Uzay Evi’nde çocuklara astronot kıyafetlerini giydirerek ilk uzay maceralarına çıkartıyoruz. Yakın tarihte Yeşilpınar Camii’nin yıkılarak yerine külliye inşa edilmesi projesinin protokolünü imzaladık. Göktürk’te Özgecan Aslan için yaşam parkuru yaptık.”
BELEDİYECİLİK SİSTEM DEMEK!
“Hayatımda ilk kez bu kadar yoğun bir temponun içerisindeyim diyebilirim. Siyasette aktifleştikçe aileme zaman ayırma konusu sıkıntı teşkil ediyor. Ama yapacak bir şey yok belediye dediğimiz şey sistemdir ve bunu kurmak zaman alır.”
Röportaj: Dilara Gülşah Azaplar / Fotoğraf: Yağız Karahan
*Marmara Life Sayı 102