Sinema, hayatı olduğu gibi kabul etmemektir aslında. Gözünüzü açıp kapadığınızda farkında olmadığınız her şey sinemadır!
22 Mart 1895 tarihinde hayatımıza giren sinemanın çok geçmeden kitleleri etkileyebilme gücü fark edildi. Sinemanın bu gücü, mahir eller tarafından şehirlerin ilgi çekiciliğini ve bilinirliğini sürekli kılmak için sıklıkla kullanıldı. Üstelik sinema, şehrin gerçekliğini kendi istediği yönde şekillendirebilme kabiliyetiyle, perdede gösterilen hikâye yüklemelerini kullanarak çok daha çekici hale getirebildi. Efsanevi yönetmen Woody Allen da tam da burada tüm heybetiyle devreye giriyor.
Woody Allen, kalemini senaryolarda gezdirirken şehirleri en çıplak, en zayıf ve insanları etkileyebilecekleri en güçlü yönleriyle ele alıyor. “İyi bir yönetmen, iyi bir senaryo ile bir başyapıt üretebilir.” der Akira Kurosawa.
Londra… Barselona… New York… Paris… Roma… Woody Allen’ın bu şehirlerde çekilmiş hangi filmini izlerseniz izleyin, şehri uzun uzun gezecek, ara sokaklardan arka sokaklara ilerleyecek, sonra gökyüzüne çıkıp o şehrin en güzel manzarasını seyredecek ve şehrin havasını ciğerlerinize kadar çekeceksiniz demektir. Şehirlerin kendilerine özgü atmosferleriyle oluşturulmuş senaryolar konusunda ustalaşan Allen, Londra’nın kasvetli havasını, Barselona’nın renkli sokaklarını, New York’un kozmopolitliğini ve karmaşasını, Paris’in kültürel birikimini ve Roma’nın başrol oynayabilecek nitelikteki yeteneğini gösterir bize.

Turist Çeken Beyaz Perde
Allen, dünyadaki turist nüfusunun büyük çoğunluğunun ziyaret ettiği bu şehirlerde geziyor. Gezerken bir durağı da neden İstanbul olmasın? Esasında İstanbul’un turist potansiyeli bu şehirlerden aşağı kalır değil. Tarihine, diline, edebine yatırım yapılması gereken şehirlerin başında gelen İstanbul’da nice hikâyeler saklı. Ancak bulunmuyor, görülmüyor, izlenmiyor. Hâlbuki Roma için yapılanların çok azı İstanbul için de yapılsa kim bilir ortaya ne mucizeler çıkacak…
Woody Allen’ın “Roma’ya Sevgilerle” filmi 17 milyon Euro’ya yakın bir bütçeyle çekildi ve bu bütçenin tamamı Roma kenti tarafından karşılandı. Dünyada $73,185,867 brüt gelire ulaştı. Filmin vizyona girişinden bir yıl sonra Türkiye Otelciler Fedarasyonu tarafından hazırlanan dünyanın en çok turist çeken şehirleri istatistiklerine baktığımızda İstanbul’a gelen turist sayısının Roma’ya gidenden fazla olduğunu görüyoruz. Yani belki de İstanbul’u konu alan, ustaca hazırlanmış bir film çekilse İstanbul’un potansiyeli daha çok ortaya çıkacak.
Filmlerin şehirlere kattığı değer konusuna bir diğer örnek de Rio de Janeiro şehrinin Belediye Başkanı Eduardo Paes’in Allen’a ısrarlı teklifi olabilir. Paes, Allen’ın Rio’da film çekmesi için her şeyi göze alacağını ve tüm yapım masraflarını karşılayacağını söylüyor. Mavi bir papağanın macerasını konu alan animasyon filmi Rio’yu bazılarınız izlemiş ya da duymuşsunuzdur. O animasyon filminde bütün Rio’yu gezersiniz. Ormanlarına girer, yüzlerce kuş türüyle tanışır ve Rio de Janeiro’nun ne kadar büyüleyici bir yer olduğu kanısına varırsınız. Belediye başkanı bu tür filmlerin etkisini fark etmiş olacak ki Woody Allen’ı ne pahasına olursa olsun Rio de Janeiro’ya getirmek istiyor.
İstanbul Başrolü Hak Ediyor
Ustaca anlatılan şehirler arasında İstanbul’u neden görmeyelim? Geçmişten bugüne yabancı filmlerde İstanbul; genellikle ya ajanların geldiği ya cesetlerin boğazda sahile vurduğu ya da çatılarında kovalamacaların yaşandığı bir yer imajıyla yansıtıldı. Ama artık İstanbul’u tüm ihtişamıyla, güzelliğiyle ve parlaklığıyla dünyanın gözüne sokmamız gerekiyor. Günümüzün en önemli pazarlama araçlarından biri olan sinemayı bizim de şehirlerimiz için kullanmamız önem arz ediyor. Woody Allen gelse ve İstanbul’u – figüran olarak değil, başrolde – hakkıyla beyaz perdeye taşısa neden ortaya dünyaya mal olacak bir başyapıt çıkaramayalım? Nitekim Allen, 2012’de verdiği bir röportajda “İstanbul film çekmek için oldukça egzotik bir yer, neden olmasın!” demişti.
Woody Allen’ı İstanbul’da görmek istiyor ve bir filminde geçen “too good to be true (gerçek olamayacak kadar iyi)” repliğini bir de İstanbul’u gördükten sonra tekrar düşünmesini arzuluyoruz.
Wody Allen’ın izlenmesi gereken 10 filmi:
1. Annie Hall
2. Manhattan
3. Stardust Memories
4. Zelig
5. Kahire’nin Mor Gülü
6. Hannah ve Kız kardeşleri
7. Radyo Günleri
8. Suçlar ve Kabahatler
9. Maç Sayısı
10. Vicky Cristina Barcelona
Yazı: Emrehan Furkan Düzgiden
*Marmara Life Sayı 102