Avrupalı Federalistin İstanbul Yolculuğu

“Bu şehri değişik açılardan gördüm. Dürüst olmak gerekirse, insanların yenen her yemek sonunda yaptıkları uyarılara aldırmadan İstanbul’a gelme kararımla gurur duyuyorum.’’

Üzerinde çalıştığım projelerin birinde, olası bir mesleki değişim çalışması yapabileceğim fırsatını duyduğumda, İstanbul’a geleceğim aklımın ucundan bile geçmemişti. O dönemde şehir yaşadığı korkunç saldırılardan sonra ancak toparlanıyordu. Avrupa haberlerindeki hava da harika sayılmazdı ve genç bir Avrupalı Federalist için de İstanbul iş deneyimi için tercih edilecek ilk yer değildi. Ancak, yeni bir kültürü tanımanın karşısında duyduğum merak ve heyecan beni ele geçirdi. Şimdiye kadar da, bu tarihi ve büyüleyici şehirde bir hafta geçirmek için verdiğim bu karardan bir gün bile pişman olmadım. Ev sahipliğini MBB’den olağanüstü insanların üstlendiği bu çalışmada kendi kendime edinemeyeceğim bir deneyimle şehri çok değişik açılardan gördüm. İş yükü ve gezilerin mükemmel dengesinden oluşan bir programım vardı ve çok sıcakkanlı ve sevecen insanlarla karşılaşacak kadar da şanslıydım.

Her sabah güne, çok kalabalık olsa da bir o kadar da nefes kesen Galata Köprüsü’nden yürüyerek başladım. Her gün yine aynı köprüde güneşin batışını izlerken son buldu. İstanbul’da yaşanan günün her saniyesinde her iki kıtanın kenarında dolaşma fikrini aklım yine de almıyor. Çok farklı, çok işlek, çok gürültülü ve karmakarışık olsa bile şehir hala atılan her adımda kültür ve tarihle dopdolu. Bir yandan oldukça düzensiz (beni yanlış anlamayın ama, Belçika’da gördüğüm sıkışık trafik ya da kırmızı ışıkta geçtiğini sandığım yayaların durumu, İstanbul yollarında yaşadıklarımla kıyaslanamaz bile!) Diğer taraftan da çok iyi yönetilen bu şehir beni derinlemesine etkiledi ve çok şaşırttı.

Marmara Belediyeler Birliği ile bir hafta süren çalışmamda çok şanslıydım ve şehirdeki farklı belediyelerin farklı çalışma şekillerini de böylece görmüş oldum. Ülkeme döndüğümden beri buradaki arkadaşlarıma sürekli İstanbul’da yaşlı, çocuk, genç, engelli ve kadınlar için yapılanları anlatıyorum! Hatta, yerel yönetimin kendi sakinlerini aslında ne denli düşündüğünü ve bizim de sınıfta kaldığımız bazı konularda İstanbul’u örnek alabileceğimizi söylüyorum. Yaşadığım bütün bu hayret verici durumlara bir de insanlarının inanılmaz misafirperverliği, Türk mutfağı ve iyi yemeğe olan düşkünlükleri de eklenmişti. Dürüst olmak gerekirse, yenen her yemek sonunda insanların uyarılarına aldırmadan İstanbul’a gelme kararımla gurur duyuyordum. Avrupalılar olarak komşularımızdan öğrenmemiz gereken tek bir şey varsa; o da misafirperverlik!

 

Yazı: Sonja Afanasjeva

*Marmara Life Sayı 102

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s