İstanbul’u Koşarak Keşfetmek

“İSTANBUL YILLARDAN BERİ ZİYARETÇİLERİNİ MİSAFİR ETMEYE DEVAM EDİYOR, SİZ DE HAZIR MISINIZ BU ŞEHRİ KEŞFETMEYE?’’

Dünya güzeli İstanbul’u keşfetmek için bin bir yol var ama bana göre en güzel ve en keyiflilerinden biri koşarak ya da yürüyerek keşfetmektir. Hem spor yapar hem de benzersiz eserler ile gözleriniz dolar görsel şölen ile. Başlangıç noktası için İstanbul’ un incisi Sultanahmet Meydanı harika bir seçenek olacak, her yapının apayrı bir hikayesi varken sokakların her köşesi tarih kokuyor. Gülhane Parkı’nın içinden geçerken çiçeklerin güzelliği ile büyülenmemek mümkün değil.

Eminönü’nden geçerken havada uçuşan balık-ekmek ve turşu kokuları, İstanbul’ un vazgeçilmezleri kızarmış kestane ve mısır. Eminönü’nden Karaköy’e geçerken erken saatlerden itibaren akşama kadar balık tutanların kalabalığı ve ödül bekler gibi uçuşan
devasa martılar. Efsane İstanbul kedileri de paylarını kaçırmıyorlar. Buradan itibaren iki seçenek var, tıpkı masalardaki gibi: Sola gidersen Galata Kulesi’ ne kadar çıkıp dar
sokakları takip ederek Beyoğlu ve İstiklal Caddesi’ ne kadar gidersin. Sağa dönersen yol seni Kabataş’a ve Dolmabahçe Sarayı’ na kadar götürür sonradan kendini Beşiktaş’ ta bulursun, boğazın turkuaz ve mavileri içinde. Buraya kadar gelip epey acıkmamak
mümkün değil, bir çay ile simit klasiği vazgeçilmezdir ve şahane olur. Manzara da müthiş, suyun üzerinde oyuncak gibi hareket eden vapurlar. Kimileri acele içinde bir yakadan öbür yakaya geçmek ister, kimileri ise simi ve çay ile tam boğaz ortasında keyif yapmaktadır.

İstanbul’un sakinleri martılar buraları hiç boş bırakmıyor, onlar da İstanbullu olup simit paylarını bekler ve hak ederler. Burada da bir dönüm noktası var, hayatta da olduğu gibi, her zaman bir seçim yapmak zorundayız. Vapura atlayıp mavi yolculuk yapar kendimizi Anadolu Yakası’nda bulabilir ya da Avrupa Yakası’nda boğaz eşliğinde yolculuk yapabiliriz. Ortaköy’den Bebek’ e kadar boğazdaki gemilerin ve küçük teknelerin hiçbiri bizi yalnız bırakmaz. Bebek’ten geçerken müthiş kahve ve waffle kokularından etkilenmemek mümkün değil, onlara yenik düşmek bir mutluluktur. Kısa
bir mola verdikten sonra geri dönülebilir, ister otobüsle ister yürüyerek ya da koşarak ya da boğazın tatlı-tuzlu havasını soluyarak ilerleyebilirsiniz. Kocaman martıları ile şaşırtan ve hiçbir yerde bulunmayan, uzaklardan ilgiyle onları izleyen İstanbul kedileri ile kendini daha çok sevdiren hiçbir şehre benzemeyen İstanbul… Bir otobüse atlayarak İstanbul’ un ciğerleri olan Belgrad Ormanı’ nda kendinizi bulabilirsiniz. Kocaman ağaçların altında koşmak paha biçilemez. Gizli patikaları keşfetmenin tam zamanı. Gölgelerin serinliğinin keyfini çıkararak çay içmek gibisi yok. Belgrad Ormanı sadece eşsiz doğa değil tarihin de bir parçasıdır. Tarihi bentler ve kemerler kaç nesil görmüştür kim bilir? Sizi karşılayan heybetiyle tarihi su kemerleri, yıllar yıllar öncesinde insanlara can suyu taşıyan devasa kemerler… İstanbul bir taraftan modern, bir taraftan da tarih dolu bir yer, gizemli ve mistik havasıyla kendine hayran bırakan.

Tarihe tanıklık etmiş İstanbul, her daim ziyaretçilerine birbirinden farklı seçenekler sunar. İster koşun, ister bisiklete binin, çıkın yürüyün sizi bekleyen sürprizler ile yeni bir
maceraya atılırsınız. İstanbul yıllardan beri ziyaretçilerini misafir etmeye devam ediyor, siz de hazır mısınız bu şehri keşfetmeye?

 

Yazı: Elena Polyakova

*Bu yazı Marmara Life dergisinin 101′inci sayısında yayınlanmıştır.
(2017, Mart/Nisan)

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s