ÇEVRESİNDEKİ MEDRESE, HASTANE, İMARET, KERVANSARAY, HAN VE HAMAMLA SOSYAL, KÜLTÜREL, İLMİ VE İSLAMI YAŞAMIN TA KENDİSİDİR ULU CAMİLER. TARİHİ DE VARDIR SANATI DA, DÖNEMLERİNİN AYNASIDIRLAR AYNI ZAMANDA.
-“Pardon! Bakar mısınız? Selçuklu arşivine ve Türk beyliklerine nasıl gidebilirim?”
-“Şu Ulu Cami’yi görüyor musunuz?
-“Evet, işte o sizi aradığınız yere götürür.”
Gerçekten de öyledir. Nerede bir cami varsa orada İslamiyet vardır, cemaat vardır, toplum vardır. Yücelik vardır, büyüklük vardır… Türklerin yerleşik hayata geçmeleriyle birlikte, Selçuklu ve beylikler döneminde, fethedilen yerlerde, gücün ve egemenliğin sembolü olan camilerin “ULU” olanları inşa edilmiştir.
Ulu Camilerin o dönemin merkezi olarak kabul edilen yerleşim birimlerine yapılış amaçlarından birisi de erkeklerin tek çatı altında toplu olarak farz olan Cuma namazını kılmalarıdır. Ki Ulu Camileri sadece ibadet olarak değerlendirmemek gerekir. Çünkü çevresinde insanların eğitim, sosyal, kültürel ihtiyaçlarını karşılayan medrese, hastane, imaret, kervansaray, han, hamam gibi tarihi yapılar da vardır.
Günümüz dünyasının insanların dışarı çıkmadan tüm ihtiyaçlarını karşılamasını amaçlayan “site anlayışı” yüzyıllar öncesinde camilerin etrafında sağlam ve dönemin sanatını yansıtan işlemelerle belgelenmiştir. Dini, ilmi ve siyasi merkez olarak kabul edilen ulu camilerin yapımı 12. Yüzyıla kadar gider. Türklerin fethettiği bölgelerde yaygınlık göstermiş ve Müslümanlığın bayrağının dalgalandırıldığı yer olarak da nitelendirilen ulu camiler kimi yerlerde o kadar heybetli görünmeyebilir ama içerisinde inanılmaz bir heybet ve büyüklük barındırır. Günümüze kadar varlığını devam ettiren bu eserler, yıllara meydana okurcasına ayakta durdukları gibi, ibadet için gelenlere manevi huzuru hissettirmiş ve hayranlık uyandırmıştır Türkiye sınırları içerisinde 118 Ulu Cami vardır. Başbakanlık Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı’nca (AKMB) bu ulu camilerin bilgi ve fotoğraflarının kitap haline getirilip belgelendiğini hatırlatmakta fayda var. “Ulu Cami” dendiğinde akla kuşkusuz Bursa gelir ki Evliya Çelebi Bursa’daki Ulu Camii için “Bursa’nın Ayasofyası” demiştir. Özellikleri ve maneviyatı ile diğerlerine göre daha “ULU” olan Bursa’daki caminin hikâyesi de işlemeleri de değeri de ancak “tarih”le anlatılabilir.
“BURSA’NIN AYASOFYASI”
Yıldırım Bayezid, Niğbolu Savaşı’nın hemen öncesinde Allah’a dua ederken, Niğbolu’da zafer kazandıkları vakit, Bursa’ya yirmi cami yaptıracağı vaadinde bulunur. Ve savaş kazanılır. Yıldırım Bayezid Han, hemen Allah’a verdiği sözü yerine getirmek ister ve bu niyetini hem âlim ve aynı zamanda damadı olan Seyyid Emir Sultan Hazretlerine açar. Emir Sultan Hazretleri: “Hünkârım, 20 farklı cami yerine, müminlerin bir arada toplanmasına vesile olacak ve Cuma namazlarının kılınacağı yirmi kubbeli bir cami yaptırsanız” deyince Bayezid bu teklifi uygun görür. Emir Sultan Hazretleri rüyasında bir yer görür ve oraya gider, orada daha önce olmayan otların bittiğini fark eder. Bunun üzerine Ulu Cami bugün bulunduğu yere yapılır. Ulu Cami, 1399 yılında, bir Cuma günü, dualarla açılır. Ulu Cami tamamlandıktan kısa bir süre sonra Yıldırım Bayezid, Timur’la yaptığı savaşta yenik düşer. Timur’un Moğol komutanları, Ulu Cami’yi ot ambarı olarak kullanırlar ve Bursa’dan ayrılırken de Ulu Cami’yi yakarlar. Timur sonrası Karamanoğlu Beyliği de Bursa’yı işgal eder ve Ulu Cami’nin dış kısmını, tavana kadar yığdırdığı odunlar ile ateşe verdirir. Cami bazı tarihlerde deprem, yangın ve savaşlar sonrasında birtakım onarımlar geçirmiştir.
Bursa Ulu Camii’nin ilk namazı kıldıran ise Somuncu Baba (Şeyh Hamid-i Veli Hazretleri-Namaz sonrası üç kapıdan da çıktığını görenler olduğu söylenir). İlk cemaati Emir Sultan, Molla Fenârî, Yıldırım. İlk imamı Süleyman Çelebi (Ölene kadar burada imam), müezzinlerinden birisi de Üftade’dir.
ŞADIRVANIN HİKÂYESİ
Rivayete göre cami yapımı için arazi istimlak edilirken şu anda şadırvanın bulunduğu yerdeki toprak (65 metrekarelik alan) parçasının sahibi olan hanım toprağını satmakta gönülsüzdür. Zorla alınır. Zorla alınan yerde namaz kılınmaz düşüncesiyle o yere şadırvan yapılır. Diğer bir rivayete göre ise; caminin yapılmak istendiği yerde bir ev, o evde de yaşayan bir hanım teyze vardır. O hanım teyze gönül koymasın diye oradaki pınarın suyu zayi edilmemiş ve çeşmeye çevrilmiştir.
KÂİNAT HARİKASI MİNBER
Devaklı Abdülaziz oğlu Mehmet’in Ulu Cami’de taç kapısı, sert ceviz ağacından hiç çivi kullanılmadan yapılan minberdeki ağaç işçiliği şaheser olarak görülür. Buradaki minber, kâinatı temsil eder. Üzerine güneş sistemi kabartma bir formla işlenmiştir. Gezegenler, güneşe uzaklıkları ve büyüklüklerinin oranları doğru olarak yerleştirilmiştir.
KÂBE’NİN ULU EMANETİ
Hutbenin sağ tarafında yüksekçe bir yerde siyah örtü vardır. Bu örtü Kâbe kapısının örtüsüdür. Halife Yavuz Sultan Selim Bursa’ya getirtip Ulu Cami’ye hediye etmiş ve kendi elleri ile taşıyıp asmıştır. Saf altın iplik ile üzerine ayetler işlenmiş bu örtü, yüzyıllar boyu kararmadan kalmıştır. Bazı hatalı restorasyonlar sonucu caminin rutubet alması üzerine işlemeleri biraz dökülmüştür.
BEŞİNCİ MAKAM
Ulu Cami, Emir Sultan, Akşemsettin, İsmail Hakkı Bursevi ve Molla Gürani gibi din adamlarına göre İslam’ın 5. en yüksek mertebesindeki ibadethane olarak kabul edilir. (Diğer dördü Mekke’deki Mescid-i Haram, Medine’deki Mescid-i Nebevi, Kudüs’teki Mescid-i Aksa, Şam’daki Emeviye Camii). Ulu Cami’nin kıble yönündeki duvarda Kâbe resminin üzerinde dua içeren bir hat yazısı yer alır. İşte o yazı: “Allah’ım, bu resm-i şerifi, aslı gibi faydalı eyle ve daim eyle. Dünyada iken ziyaretlerini kolaylaştır. Ahirette ise bize şefaatlerini nasip eyle. Allah’ım bu resmi buraya koyanı bağışla, bu resme bakana merhamet eyle ve bu resmi yapan fakire dua edenlere saadetler ihsan eyle. Seçkin Nebi (a.s) üzerine salat ve selam getirilmeye devam ettiği müddetçe de hayrı ve bereketi üzerinden eksik etme.”
NOTLAR:
ULU CAMİLERIN İLLERE GÖRE DAĞILIMI:
Diyarbakır 8, Şanlıurfa ve Konya 6, İzmir ve Isparta 5, Mardin, Kahramanmaraş, Kayseri, Tokat ve Kütahya 4, Bitlis, Adıyaman, Erzurum, Malatya, Sivas, Aksaray, Çorum ve Afyon’da 3
BURSA ULU CAMİ’NİN ÖZELLİKLERİ
» Alanı 2215 metrekaredir. Her biri dörder kubbeli 5 bölümden oluşur.
» 20 kubbesinin ortasındaki kubbenin üstü açıktır. Yağmur damlaları havuzda toplanır (şu anda camekanla kaplanmıştır) buradan gelen ışık ise camiyi aydınlatır.
» Ortadaki kubbenin altındaki havuzlu şadırvan 18 köşelidir. 21 hattat tarafından yapılmış 45 levha, 87 duvar yazısı bulunur.
» Namaz kılma alanı bakımından Türk tarihinde yapılan en büyük camidir. Üç çıkış kapısı vardır.
O DÖNEMİN CAMİLERINİ “ULU’’ YAPAN ÖZELLİKLER;
Minare; Müslümanların hâkimiyet sembolü, İslam egemenliğinin simgesi. Minber; Cuma günleri hutbe vasıtasıyla dini ve toplumsal mesajların müminlere ulaştırıldığı yer. Bir anlamda devleti sembolize etmektedir. Mihrap ve taçkapılar; Cennet’e girişi sağlayan kapılar olarak yorumlanmıştır.
Yazı: Burçak Öksüz Doğan
*Marmara Life Sayı 101
“Bursa’nın ‘Ulu’ Mirası” üzerine bir yorum