Terk etmek; vazgeçmek, bırakmak, ayrılmak… Terk edilmiş mekânlarla ilgili örnekleri incelerken bu kelimenin daha birçok farklı anlama geldiğine şahit oldum. Örneğin bir mekânı terk etmek, her zaman ‘etken’ bir eylem değildi; kimi zaman son derece edilgen bir durumdu. Kullanıcının mekânla olan bağı o mekânın yaşaması/yaşatılmasıyla ilgili süreçlerin en temel basamağını oluşturmaktaydı.
Bu durumun karşılaştırmasını ise şu iki örnek üzerinden okumak mümkün:
YENİ ORDOS / ÇİN
Bir kenti kuran ögelerin en temeli şüphesiz ki o kentin kullanıcıları. Kentin konumu, şekillenişi, tarih içinde yaşadığı tüm dönüşümler varlığının temel nedeni olan kullanıcılarla bağlantılı. Kullanıcıların kentin inşasına olan katılımlarıyla ilgili hem akademik çalışmalar, hem pratikte yenilikçi arayışlar süredursun; ne yazık ki, günümüzde halen kullanıcıları göz ardı eden projelerle karşılaşmak mümkün. Yeni Ordos da bu durumun ‘en büyük’ örneklerinden biri. Şubat 2001’de kurulan Yeni Ordos kenti, alışılmıştan farklı bir plansız yapılaşma örneği olarak karşımıza çıkmakta. Modern mimari üslupla sıfırdan inşa edilmiş olan şehir, kullanıcı eksikliği nedeniyle bugün neredeyse tamamen boş. China Real Time Report’un Mayıs 2010 raporuna göre; yaklaşık 1 milyon kişilik bir nüfus beklentisiyle inşa edilen kentin, bölgedeki doğal kaynakların zenginliğine rağmen boş olmasının sebebi: taşınmak için çok uzak ve yaşam masraflarının pahalı olması. Bu durumun yaşanmasındaki temel sebep ise New York’ta kilometre başına 158 kişi düşerken, Ordos‘da bu rakamın kilometre başına 18 kişi olması. İlerisi düşünülerek yapılan bu kentte tüm villaların satılmasına rağmen içlerinde yaşayanların olmaması, kişilerin yaşamak için değil bir yatırım olarak satın aldıklarını gösteriyor. Plansız yapılaşma ürünü olan kentse kullanıcı eksikliği nedeniyle hiç kullanılmadan terk edilmiş bir durumda.
CRACO I İTALYA
Craco ise Yeni Ordos’un tam tersi bir örnek. İtalya’nın güneyinde yer alan Basilicata bölgesine bağlı Matera ilinde bulunan terk edilmiş bir ortaçağ kenti. Klasik orta çağ kentleri gibi bir zirve üzerine konuşlanmış ve tamamen organik bir süreçlerle kurulmuş olan bu kentin yalnız kalma sebebi ise elbette plansız kentleşme değil. 8. yüzyıldan kalma mezarların izlerine rastlanan bölgenin oldukça eski bir yerleşim yeri olduğu açık. Yüzyıllarca yaşam barındırmış bu kent, aynı zamanda birçok doğal afetle yüzleşmiş. 17. Yüzyılda veba hastalığı devamında gelen kuraklık, deprem, heyelan ve savaşlar nedeniyle kentin nüfusu gitgide azalmış. Kentte yaşayan son kullanıcılarsa 1963’te göç edince kent tamamen terk edilmiş bir alana dönüşmüş. Ancak kent gerek doğal, gerek tarihi güzellikleri sayesinde günümüzde popüler bir turistik alana ve film mekânlarına dönüşmüş durumda. Tüm eski kent alanı ise 2010 yılında World Monuments Fund’ın izleme listesine alınmış. Bir başka deyişle bu kent yaşamaya devam eden bir hayalet şehir…
NOTLAR:
*China Real Time Report’un Mayıs 2010 raporuna göre; yaklaşık 1 milyon kişilik bir nüfus beklentisiyle inşa edilen kentin, bölgedeki doğal kaynakların zenginliğine rağmen boş olmasının sebebi: taşınmak için çok uzak ve yaşam masraflarının pahalı olması.
Yazı ve Kapak Fotoğrafı: Dilara Kara
*Bu yazı Marmara Life Sayı 102’de yayımlanmıştır.