Bugün bütün hava yolunun bu kadar gelişmesi bir adamın oynadığı kumara bağlıydı. O kumarı kaybetseydi , jet uçakların gelişimi bu kadar hızlı olmayacak ve kıtalar arası uçaklarla bu kadar hızlı seyahat edemeyecektik.
2. Dünya Savaşı’nın başlarında Naziler gizli bir proje geliştirmektedir. Ormanın derinliklerine gömülmüş atölyelerde, düşman uçaklarından daha hızlı uçan ve daha yükseğe çıkan jet savaş uçakları üzerinde çalışılmaktadır. 2. Dünya Savaşı esnasında Almanlar’ın ve müttefiklerin hava kuvvetleri piston motorlu, pervane itişli uçaklar kullanmaktadır. Heinkels’in keşfettiği Jet motorların tasarımına Almanlar tarafından 1939 yılında yeniden başlasa da, subaylar pervane itişli uçakları yeterli gördüğü için Jet projesine yeterince bütçe ayrılmamış.
Ama cephelerde denge sağlandıkça yeni arayışların içine girdiler ve savaşın sonlarına doğru Messerschmitt Me 262 adı verdikleri ilk jet uçağını cepheye sürdüler. Me 262’nin yüksek hız ve mukavemet sorunlarına çözüm için geliştirilen kanat yapısı ve iniş takımları, günümüz uçaklarının da alt yapısının ilham kaynağı olacak şekilde dizayn edilmişti. Döneminin en hızlı uçağı saatte maksimum 600 km’ye çıkabilirken, Me 262 saatte 800 km’ye ulaşabiliyordu ve bu yönüyle piston motorlu uçakların sonunun geldiğinin sinyalini vermişti.
Ama bu yüksek teknolojiye rağmen Hitler’in kaderini değiştiremedi, karada savaşı kaybetmeye başlayan Almanlar 2. Dünya Savaşını kaybetti.
İNGİLİZLER BAŞLADI AMA KAYBETTİ
2. Dünya Savaşı’nın bitimiyle birlikte batılı devletler Almanların jet teknolojisini incelemeye başladılar. Aynı zamanda savaş bitimine yakın geleceğin havacılıkta olduğunu fark eden İngiltere Başbakanı Winston Churchill, sivil havacılığın gelişmesi için bir komisyon kurulmasını istedi. 23 Aralık 1942’de kurulan komisyonun 4 kategoride belirlediği havacılık hedeflerinin en önemlisi, İngiltere’nin sömürgelerine hızlıca yolculuk yapılmasını sağlayacak, konforlu kıtalar arası uçuşlardı. Komitenin ihalesini alan Havilland firması Me 262’nin jet motorunu geliştirerek Comet 1 adını verdiği uçağını 2 Mayıs 1952’de Londra Havalimanı’ndan kaldırarak “Jet Çağı”nı başlattı. İlk uçaklarla seyahat etmeye cesaret eden yolcular ve mürettebat insanlık tarihinin gelişiminde cesur ama sonu hazin biten hikayelerin kahramanları oldular. Bu uçakların tasarımı yüksek hava basıncına uygun değildi ve 3’ü havada mürettebat ve yolcuları ile birlikte infilak etti.
MÜHENDİSLİK DEĞİL PAZARLAMA BAŞARISI
Bu trajik kazalar İngiltere’de Jet teknolojisinin gelişimini geriye götürürken o sıralar pistonlu motorlarla ilgilenen Amerikalılar jet çağına el atmak üzereydi. 2. Dünya Savaşı’nda Amerikan ordusuna uçak iskeleti üreten Boeing Şirketi mühendisleri jet motoru üzerinde çalışıyorlardı. Ama İngiltere’deki başarısız girişimler ve yolcuların güvenli bulmaması nedeniyle jet uçaklara hava yolu şirketleri ilgi göstermiyordu. Uçakların kaderini değiştirecek adam ise bir mühendis değil bir avukattı ve Jet Çağı bir mühendislik başarısından çok bir pazarlama stratejisi ile hayatımıza girecekti.
1944 yılında Boeing Firması’nın Başkanı Philip G. Johnson vefat edince şirket, bu alanda herhangi bir kariyeri olmayan şirketin avukatı Bill Allen’i şirketin başına getirdi. Allen uçak teknolojisinden anlamıyordu ama hava yolu geleceğinin daha sessiz ve daha hızlı uçabilen jet motorlu uçaklarla patlama yapacağını görmüştü. Tek eksik ise insanları buna bindirmeye ikna etmekti. Onun da teşvikiyle Boeing firması ilk jet yolcu uçağı 367-80’e 16 milyon dolar para harcayarak 1954 yılında piyasaya çıkardı. Şirket bu projeye neredeyse sermayesinin önemli bir kısmını gömerek ekonomik felaketin kenarına gelmişti. Boeing firması mali darboğaza girdi ve başkan Allen eleştiri oklarının hedefi haline geldi.

YOLCU UÇAĞI İLE TERS TAKLA
Allen, 1955 yılında Seattle’da yapılacak olan Uluslararası Havacılık Fuarı’nı bir fırsat bildi ve büyük bir kumar oynadı. Boeing fuar esnasında bu uçakla gösteri uçuşu yapması için, kovboy şapkası ve çizmeleri ile ilginç bir görüntü sergileyen Tex lakaplı çılgın pilot Alvin M. Johston ile anlaştı. 6 Ağustos günü Tex, uçakla havalanır, yüksek hızda gökyüzünde daireler çizerken seyir alanına doğru yaklaşırken tarihe geçecek Barrel Roll (ters dönüş) dönüşünü yaptı. Bütün seyircilerle birlikte Boeing’in CEO’su Bill Allen’de bu ters dönüş sonrası donup kalmıştır. Tex’e neden böyle bir şey yaptığı sorulduğunda “Benden uçağı satmamı istediler, ben de işimi yapıyordum” diyecektir. Ertesi gün bütün medya Tex’in dönüşüne odaklandı ve uçağı eleştiri bombardımanına tuttu.
RİSK ALDI; JET ÇAĞI BAŞLADI!
Artık her şey bitti derken, Allen’in imdadına sansasyonel işleri seven bir iş adamı, Pan Amerikan Havayolları’nın başkanı Juan Trippe yetişti. Trippe mevcut modeli bir yolcu uçağı olarak yeniden tasarlanmasını sağladı ve ortaya Boing 707 çıktı. Trippe, ilk uçuşa gazetecileri ve medyada bilinen simaları davet etti. Uzun mesafeli ve sessiz uçuş ertesi gün patlama yaptı ve Pan Amerikan hava yollarını da Okyanus ötesi uçuşlarda rakiplerinin önüne geçirdi. Bu satış Boeing firmasını kurtarırken, uçak motorlarını ve tasarımlarını tamamen değiştirerek günümüz uçak modellerinin başlangıcı oldu. Jet Çağı başlayınca uzak mesafelere çok daha hızlı ve güvenli bir şekilde gitmek mümkün oldu ve insanlık tarihi önemli bir değişim yaşadı. Pan Amerikan şirketinin sahibi Juan Trippe, şirketinin kuruluşunun 50. yılında Jumbojet 747’yi filosuna dahil edip şöyle dedi: “Bu buluş dünya barışına yardım edecek.” Her ne kadar Jumbo Jet’ler dünya barışına yardım etmese de, bugün mega şehirlerin ve uluslararası ticaret ve turizmin gelişmesinin, küreselleşmenin önünü açtı ve bütün bu gelişmeler bir kaç adamın aldığı yüksek riskler sonucunda yaşandı. Risk alanlar olmasaydı, Jet çağı başlamayacaktı.
NOTLAR:
V KANATLAR VE JET
İlk Jet uçağının babası Willy Messerschmitt yüksek hızda direnç yaratan klasik uçak kanadında bir devrim yaratmış ve kanatları uçağa ters V şeklinde monte etmişti. Bugün dahi kullanılan bu tasarım, mukavemet sorununu en aza indiriyordu. Me 262’de ilk başta 18,5 derece açılı kanatlar kullanıldı.
GEÇMİŞİN EN ‘HIZ’LISI
Me 262 800 km/s hızı ile 2. Dünya Savaşı’nın en hızlı uçağıydı. Müttefik uçaklarının erişebildiği maksimum hız ise 650 km/s idi.
William McPherson Allen kimdir ?
Bill Allen adıyla bilinen McPherson, 1900 yılında Amerika Montana’da dünyaya gelmiştir. 25 yaşında Boeing firmasının avukatları arasında görev yapmaya başlayan Allen, sönük kişiliğine rağmen 1944 yılında Boeing’e başkan olmuş ve şirketin altın çağını başlatmıştır. Mühendislikten anlamayan bu avukatın havacılık sektörüne getirdiği kan risk almayı sevmesinin bir sonucudur.
Alvin M. Johnston KİMDİR?
18 Ağustos 1914 yılında Kansas’da doğan Tex’in asıl adı Alvin M. Johnston’dur. İlk uçuşunu 1925 yılında henüz 11 yaşındayken yapan Tex, pilot olmayı kafasına koymuş ve 2. Dünya Savaşı’nda Amerikan Donanmasına katılmıştı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra iki tane Airacobras satın alan Tex bunları modifiye ederek 1946 Ulusal Hava Yarışları’na girdi ve saatte 600 km. ile hız rekoru kırarak Thompson Kupası’nı kazanmıştı. Bell Havayolları ve Boeing için test pilotu olarak çalışan Johston, başından çıkarmadığı kovboy şapkası ve ayağındaki çizmeler nedeniyle Tex lakabı ile anıldı.
Yazı: İlyas Yıldız
Bu yazı Marmara Life Sayı 102’de yayımlanmıştır.