Hayatı pek çok zorluğa şahitlik etmiş Behçet Necatigil; Sade dizelerine dökülen kelimelerin taşıdığı tatlı ve bir o kadar da elem ruh, bu bahsin en büyük göstergesi. Öyle ki, kendi yaşamındaki acılara alıştığından mı bilinmez, başka insanların sarp mücadelelerine de gözü kolayca takılır. Onlarla birlikte hüzünlenip, kederlenir.
Hayata, gölgesinden, efkârından ve kederinden bakan bir adam Behçet Necatigil. Selim İleri, “Kırık İnceliklerin şairi; Behçet Necatigil” kitabında bunun tespitini yapıyor. “Necatigil için yaşamın özü ‘acı’dır. Kısa, anlık mutluluklara kapılmamak gerekir. Umutlar çoğu kez söner gider. Ya da, umutlar varılıp varılmayacağı meçhul bir gelecektir. O gelecek için boyuna didinilir.”
Aynı zamanda sade ve basittir Necatigil’in dili. Söyleyeceklerini öyle çetrefilli hale getirip saklambaç oynamaz. Acısını duvara yansıtır gibi vurur bazen yüzümüze. Kimi zaman o çok sevdiği ev hayatından kesitler sunar tabağımıza. Çalışıp didinmekten yaşamaya vakit bulamayan ailelerin, muhtemelen ilk önce de kendi aile hayatının ıstırabını yalın tavırla sergiler: “Bir karanlık içinde bu evler / Aydınlıkları öyle az ki!”
ZORLUKLARIN İÇİNE DOĞMAK
Necatigil nasıl kederle ve acıyla uğraşmasın ki? Her şeyden önce kaderi bu kutsal çabayı giydirmiş sırtına. 16 Nisan 1916’da dünyaya gelen şair henüz iki yaşına basmışken annesini kaybetmiş. Aynı sene büyük Fatih yangınında evini küllere teslim etmiş. Sonraki yıllarda Karagümrük’te anneannesinin yanına geçen Behçet, babasının cenazeden bir yıl sonra yeniden evlenmesiyle, babası ve anneannesi arasında mekik dokumaya başlamış. Anneannesi de rahatsızlanınca babasının yanına temelli dönüş yapmış. 1936 yılında Kabataş Lisesi’nin Edebiyat Bölümü’nden birincilikle mezun olan Necatigil, daha sonra İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’nu da birincilikle bitirdi.
“BOŞ DURMA, OKU!”
Necatigil’in edebiyata ilgisi, Kastamonu’dayken ortaokulda başlamıştı. Öğretmeni, şair Zeki Ömer Defne tarafından desteklendi ve yazması için teşvik edildi. O yıllardan kalan bir kompozisyon defterinde Zeki Ömer Bey’in 23 Ocak 1930 tarihli şu notu dikkat çekiyor: “Yarının iyi bir kalemine sahipsin. Boş durma, oku!” İlk şiiri lise yıllarındayken Varlık Dergisi’nde yayınlandı. O dönemden itibaren, hayatı son bulana kadar hep edebiyatın içinde kaldı. Şiirlerinde evlerden, aileden, çevreden, aşklardan, sıkıntılardan ve ölümden bahsetti: “Eve varıp bıraksam/ Taş veya kurşun çökecek yorgunluğu,/ Yenip tekrar çıkamam,/ Kollarım koptu.”
KAPALI ÇARŞI
Necatigil 1940 yılında, üniversiteden birincilikle mezun oldu ve aynı sene Kars Lisesi’ne öğretmen olarak atandı. 1941’de Zonguldak Çelikel Lisesi’ne tayin edildi. 1943 Mart’ındaysa İstanbul Pertevniyal Lisesi’ne atandı. Anlayacağınız Cumhuriyet aydınının ortak yazgısına mahkûmdu o da. Aklımıza gelen büyük şairler gibi hayatının önemli bir
noktası memuriyete bulaşmıştı. Aralık 1945’te İstanbul’a, on beş yıl süreyle çalışacağı Kabataş Lisesi’ne tayin edildi.
İlk şiir kitabı “Kapalı Çarşı” da aynı sene basılmıştır. Aynı yıl İstanbul Üniversitesi, Alman Filolojisi’ne kaydını yaptırdı ve bir süre hem öğretmendi, hem de öğrenci. 1948 yılında Edebiyat Fakültesi öğrencisi olan ve o dönemde Sarıyer Ortaokulu’nda stajyer öğretmen olarak çalışan Nuriye Korkut ile tanışan Necatigil, Ağustos 1949’da, aile arasında kıyılan bir nikâhla evlendi.
TENHA SOKAKLARIN ADAMI
Selim İleri, Behçet Necatigil’in şiirlerini derinlemesine incelediği kitabında şairin duruşunun altındaki simgesel çözümlemeyi gözler önüne seren anektodlar paylaşıyor: “Behçet Necatigil şiir kitaplarında ‘bütünlük’ aramıştır. Çevre‘deki ‘Evler’ şiiri, Evler (1953) kitabına yol alır: ‘Orada (Evler şiirinde) evlere kuşbakışı bakılmıştır. Evler kitabında ise, istediği kadar sokağa açılsın, sonunda gene evde, kendi evinde yaşamak zorundaki insanın, yerine göre bunalan, yerine göre ümitlerle, küçük, küçüklüğü ölçüsünde büyük sevinçlerle ferahlayan, kendi dünyasını kendi yaratacak olan insanın çeşitli halleri bölüm bölüm ayrıntılı olarak anlatılır’. Ne var ki, bütünlüğe varış, önceden mekanik biçimde tasarlanmaz. Bütünlük zaman içinde edinilir. Şiirlerin yazılış evreleri ilginçtir: ‘Eskiden geceleri tenhalaşmış sokaklarda gezinerek yazmaktan hoşlanırdım, şimdi gün ortası değişik yerlerde yazdığımda oluyor. Ceketimin sol cebinde kenarları, kat yerleri yıpranmış kâğıtlar bulunur; onlara yazarım.’” Duygusal bir şairdir Behçet Necatigil ve oldukça pesimist. Öyle ki henüz gençken bile acı odaklı satırlar yazmıştır. 63 yıllık hayatına Kapalıçarşı (1945), Evler (1953), Sevgilerde (1976) başta olmak üzere on beş civarında şiir kitabı, dört radyo oyunu, Edebiyatımızda
Eserler Sözlüğü gibi önemli üç antoloji sığdırmıştır. Necatigil tüm bu eserleri ve yaptığı onlarca çeviriyle edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir.
NOTLAR
KIRIK İNCELİKLERİN ŞAİRİ: BEHÇET NECATİGİL
“Necatigil’in ‘Eski Toprak’a ektiklerim yadigâr olsun!” dediği Selim İleri, yitik değerlerin, unutulmuş eserlerin vefalı savunucusu, Kırık İnceliklerin Şairi’nde bu hatırayı özenle bugünlere taşıyarak, Necatigil şiirlerinin kendisinde süregiden yankılarını inceliklerle dile getiriyor. Şiirlerin öz ve biçim değişimlerinin paralelinde, toplumsal yaşamdaki, değer yargılarındaki dönüşümün usta dokunuşlarla irdelendiği, gurbet burcundan hikmet burcuna uzanan bir şiir yolculuğu…
YEL DEĞİRMENLERİ
“Yaşamak azaptır çoğu zaman,
Dualara açıldı ağız.
Tükendi dizlerde derman,
Akşamı bulamayacağız…”
Yazı: Faruk Kanber
*Bu yazı Marmara Life sayı 105’te yayımlanmıştır.