İstanbul’un kısa vadede bölgesel, uzun vadede İse uluslararası bir girişimcilik merkezi olmasına imkan tanıyacak bir strateji ve eylem planı vakit geçirmeden hazırlanmalıdır.
“Kalkınma nedir” diye sorduğumuzda aslında birçok farklı cevap alabiliriz. Mesela “daha üretken olmaya”, “yeni yetenekleri, kabiliyetleri, ürünleri ve örgütsel yapıları geliştirilmeye”; “bilgi birikiminin artmasına ve yayılmasına” yönelik yapısal bir dönüşüm süreçlerinin tamamı kalkınma nedir sorusunun cevabı olabilir.
Öte yandan girişimci ise “fırsatları tespiteden, kavramsal boyuttan uygulamaya rahat ve hızlı şekilde geçebilen, risk alan, problem çözen” yönleriyle kalkınma merkezli bu dönüşüm en etkin aktörüdür. Girişimcilik ile kalkınma arasındaki bağı incelerken en sık kullanılan gösterge istihdam olmakla birlikte, girişimciliğin kalkınmaya olan etkisinin
değerlendirilebilmesi için konuya rekabetçilik ve yenilikçilik açısından da bakılması gerekmektedir. Günümüzde küresel rekabetçiliğin ana belirleyicileri, bilgi birikimi ve insani sermayedir. Girişimcilik bilgi birikiminin ticarileşmesinde aldığı rol ve ihtisaslaşmış insani sermaye oluşumuna yaptığı katkı ile rekabetçiliği doğrudan etkilemektedir.
Bugün girişimciliğin ana vatanı olarak kabul gören Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ekonomisinde de girişimcilik uzun yıllardır bir devlet politikası olarak desteklenmektedir. 2013’ten bu yana ABD’de yerleşik 127 start-up firması unicorn statüsüne ulaşmış iken, ABD’yi aynı dönemde 59 firma ile Çin ve 12 firma ile İngiltere takip etmektedir.
Türkiye’de Durum Nedir?
Her ülkede olduğu gibi girişimcilik ülkemizin sosyal ve ekonomik gelişiminde de anahtar role sahiptir. Girişimciliğin teşvik edilmesi amacıyla, özellikle son yıllarda, yoğun biçimde kamu kaynağı tahsis edilmekle beraber, girişimciliğin bir ekosistem yaklaşımıyla geliştirilmesi bakımından eksiklikler bulunmaktadır.
Girişimciliğe yönelik ulusal istatistikler ve Türkiye’nin bu alandaki performansını kıyaslamalı biçimde ortaya koyan uluslararası çalışmalar, ülkemizin bu alanda çalışmaya devam etmesi gerektiğini ve ekosistemin hala geliştirilebilecek yönleri olduğunu ortaya koymaktadır.
Küresel Girişimcilik Gelişim
Enstitüsü (GEDI) tarafından hazırlanan Küresel Girişimcilik Endeksi’nde (GEI) Türkiye 137 ülke arasında 36. sırada; 41 ülkenin yer aldığı Avrupa bölgesel sıralamasında ise 22. sırada yer almaktadır. GEI raporuna göre Türkiye’nin girişimcilikte dünya ve bölge ortalamasının üzerinde performans sergilediği, güçlü yönleri risk sermayesi, yüksek büyüme, ürün inovasyonu, start-up becerileri ve teknoloji kabulü iken; dünya ve bölge
ortalamasının gerisine düştüğü yönleri risk kabulü, rekabet, kültürel destek, fırsat algısı ve fırsata dayalı girişimcilik olarak değerlendirilmiştir.
Girişimlerin %99,8’i KOBİ !
Dünyada girişimlerin teknoloji yoğunlukları incelendiğinde bilgi ve teknoloji odaklı sektörlerde yoğun bir start-up varlığı olduğu görülmektedir. TÜİK’in 2016 yılında yayınlanan küçük ve orta büyüklükteki girişim istatistiklerine göre 2014 yılında ülkemizdeki toplam girişim sayısının %99,8’i KOBİ’lerden oluşmuştur. İmalat sanayi girişimlerinin teknoloji yoğunlukları incelendiğinde, %59,7’sinin düşük teknoloji, %31’inin orta-düşük teknoloji, %9,1’inin orta yüksek teknoloji ve sadece %0,3’ünün yüksek teknoloji kullanarak üretim yaptıkları görülmektedir.
Ne Yapmalıyız?
Girişimcilik ekosistemlerinin performansı, bölgesel yenilik ve girişimcilik sistemleri, bölgesel aktörler arasındaki etkileşim ve tamamlayıcılık, ortak strateji geliştirme ve aktörlerin koordineli ve uyumlu faaliyette bulunması ile doğrudan ilişkilidir. Vakit geçirilmeden İstanbul’un uluslararası girişimcilik merkezi olmasını hedefleyen bir strateji geliştirilerek, bu konuda ekosistemdeki aktörlerin rol ve sorumluklarını belirleyen eylem planı oluşturulmalıdır. Girişimciliğin tamamlayıcısı olan finansmana erişim imkanlarının hızla artırılması gerekmektedir. Bu doğrultuda erken aşama girişimleri desteklemek üzere bölgesel girişim fonu kurulması önem arz etmektedir. Son dönemde İstanbul Kalkınma Ajansı’nın destekleriyle İstanbul’daki birçok üniversite Kuluçka Merkezi kurdu. Kuluçka merkezi sayısının artmış olması çok büyük bir başarıdır. Ama bu başarıyı yukları taşıyacak olan bu merkezlerin niteliğinin artırılmasıdır. Ayrıca tematik alanlarda uzmanlaşmış kuluçka merkezlerini kurulması ekosisteme olumlu katkı sağlayacaktır. Diğer taraftan girişimcilik eğitimlerinin, mentörlük faaliyetlerinin ve hızlandırma programlarının sayısı ve niteliği de
artmalıdır. Bunlara ek olarak ise İstanbul’un uluslararası bir girişimcilik merkezi olması için markalaşma ve pazarlama yapılması zorunludur.
Peki Neden İstanbul?
İstanbul’un girişimcilikte sahip olduğu dinamizmin azami ölçüde değerlendirilebilmesi;
teknoloji tabanlı, yenilik ve yaratıcılık odaklı girişimleri çeken bir yapıya kavuşabilmesi için yapılması gerekenleri sıraladık. Ayrıca İstanbul’da finansmana erişim, uluslararasılaşma, mentorluk, danışmanlık, ağlara katılım, işbirlikleri vb. alanlarda ihtiyaçların karşılanarak girişimcilik ekosistemini güçlendirecek sürdürülebilir destek mekanizmalarının, platform ve altyapıların kurulması; mevcut yapıların ise dünyada hızla ilerleyen teknolojik dönüşüme ayak uyduracak biçimde güçlendirilmesi gerekmektedir.
“Neden İstanbul” sorusunun aslında çok basit bir cevabı var. Tüm bölgesel ve uluslararası olumsuz etkilere rağmen İstanbul’da 415 bin firma aktif olarak faaliyet göstermektedir. Brookings Institution verilerine göre İstanbul, 449 milyar dolarlık ekonomisi ile dünyanın yaklaşık 130 ülkesinden daha büyük bir ekonomik hacme sahiptir. Financial Times tarafından yayımlanan FDI Magazine’e göre İstanbul, iş ve yatırım dostu şehirler sıralamasında Avrupa’nın 8. en iyi kentidir. İstanbul’un ticaret hacmi ise 192 milyar dolardır. Bu ticareti 71 bin aktif firma gerçekleştirmektedir.
Sinerji & Devinim!
İstanbul, yenilikçi girişimcilik faaliyetlerinin en yoğun olduğu, girişimcilik merkezleri, hızlandırma programları, melek yatırım ağları ve diğer yapılarıyla ülkemizin bu alanda en gelişmiş bölgesidir. Bir girişimcilik ekosistemi için gerekli olan bileşenlerin mevcudiyeti, İstanbul’da artık aktörlerin ekosistem yaklaşımıyla işbirliği yapmaları ve koordinasyonunu gerekli hale gelmiştir.
Sonuç olarak, İstanbul’daki sayısız ama tamamı önemli aktörün bireysel hareket ederek vakit kaybetmekten ziyade bir araya gelerek sinerji oluşturması herkesin ortak talebidir. İstanbul’u uzun vadede uluslararası bir girişimcilik merkezi yapabilecek projelere beraber imza atmaları gerekmektedir.
Yazı: Mehmet Onur Partal
Bu yazı Marmara Life Ocak- Şubat 2018 sayısında yayımlanmıştır.