Günümüzde yerel yönetimler için alternatif finansman kaynağı oluşturma çabalarından biri özelleştirme uygulamalarıdır. Özelleştirme konusu, yerel yönetimler açısından 5393 sayılı Belediye Kanununun 18. maddesinin (j) bendinde belirtildiği üzere belediye meclisinin yetkileri arasında sıralanmıştır.
Söz konusu maddede Belediye meclisinin görev ve yetkileri arasında “Belediye adına imtiyaz verilmesine ve belediye yatırımlarının yap-işlet veya yap-işlet-devret modeli ile yapılmasına; belediyeye ait şirket, işletme ve iştiraklerin özelleştirilmesine karar vermek” yer almaktadır. Bunun yanı sıra 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkındaki Kanun’un 26. maddesinde özelleştirme işlemlerinin bu kanun kapsamında belediyelerin yetkili organlarınca belirlenip yürütüldüğünden bahsedilmektedir. 4046 Sayılı Kanun’un bahse konu maddesi uyarınca belediye ve il özel idarelerine ait ticari amaçlı kuruluşlar ile pay oranlarına bakılmaksızın her türlü iştiraklerindeki paylarının özelleştirilmesine ilişkin işlemler bu Kanun’daki esaslara göre, yetkili organlarınca belirlenir ve yürütülür.
Özelleştirmeden Elde Edilen Gelir Hangi Hesapta Toplanır?
Bu şekilde sağlanan gelirler ilgili belediye veya il özel idaresi tarafından özel bir hesapta toplanır. Bu özel hesapta toplanan gelirler ilgili belediye veya il özel idaresi tarafından öncelikle; özelleştirme uygulamaları sonucu doğabilecek iş kaybı nedeniyle yapılacak tazminat ödemeleri ve gerektiğinde bu madde gereğince ilgili belediye veya il özel idaresi tarafından özelleştirilecek diğer kuruluşlarda yapılacak idari, mali ve hukuki düzenlemelerin gerektirdiği harcamalarda kullanılır. Bu doğrultuda elde edilecek özelleştirme gelirlerinden yukarıda belirtilen öncelikli harcamalar düşüldükten sonra kalan miktar ilgili belediye ve il özel idaresi tarafından bütçelerine gelir kaydedilir. Belediye veya il özel idarelerinin yapacakları özelleştirme uygulamaları çerçevesinde özel ihtisas gerektiren konulara ilişkin müşavirlik, araştırma, pazarlama ve teknik hizmetler; ilgili belediye veya il özel idaresinin talebi üzerine idarece sağlanabilir.
Bağlı Kuruluşların Halka Arzı Nasıl Olur?
Belediyeler ve diğer mahalli idareler ile bunların kurdukları birlikler tarafından ticari amaçla faaliyette bulunmak üzere ticari kuruluşlar kurulması, mevcut veya kurulacak şirketlere sermaye katılımında bulunması, Bakanlar Kurulu’nun iznine tabidir. Bağlı kuruluşların halka arzı durumunda ise yine aynı Kanun’un 18. maddesinde Sermaye Piyasası Mevzuatına tabi olunacağı belirtilmiştir.
Dünyada Durum Nedir?
Bilinen ilk ve en önemli özelleştirme uygulaması 1930’lu yıllarda Almanya’da gerçekleşti. Dünyada ise özelleştirme trendi 60’lı yıllarda filizlenmeye başladı ve 80’li yılların sonlarına gelindiğinde dünyadaki toplam özelleştirme hacmi 185 milyar dolara ulaştı. 1990’lardan itibaren ise sanki günlük hayatın bir parçasıymış gibi özelleştirme uygulamaları rutin hale dönüşerek bir gereklilik gibi görülmeye başlandı. Mesela Almanya’da kurulan Treuhandanstalt isimli özelleştirme idaresi tarafından 300’den fazla kamu iktisadi teşekkülü, o zamanın şartları ile 1,3 milyar dolara özelleştirildi. Yeni Zelanda’da içlerinde telekomünikasyon idaresi ve basımevinin de yer aldığı 7 şirket tam 3 milyar dolara özelleştirildi. Dünya Bankası verilerine göre ise sadece 2000-2008 yılları arasında kayda giren (1 milyon dolar ve üstü hacimli özelleştirme uygulamaları) özelleştirme hacmi yaklaşık 453 milyar dolar olarak hesaplanmıştır.
Perspektif Ne Olmalı?
Gelişmiş ülkelerdeki metropol kentler göz önüne alındığında yerel yönetimlerin ticari işletme kimliğinden çıkıp özellikle ulaşım başta olmak üzere sosyal ve kültürel projelere yöneldiği görülmektedir. Halkın günlük yaşamında etkin rol oynayan yerel yönetimler, ekonomide verimliliğin artmasına ve kamu giderindeki azalmaya katkı sağlayacak adımlar atmalıdırlar. Ülkemizde İstanbul başta olmak üzere birçok yerel yönetim bu görüş ile paralel hareket etmektedirler.
Neyi Nasıl Yapmalı?
Bu doğrultuda, özelleştirme yerel yönetimler açısından kritik öneme haizdir. Kamu iktisadi teşekkülleri ve/veya devlet kurumlarınca pay sahibi olunan ticari amaçlı kuruluşlar yoğun olarak tartışılan konuların başında gelmektedir. Bu kuruluşlar hakkında en doğru biçimde değer tespiti yapılmalı ve ihale usulünün seçimine dikkat edilmelidir.
Özelleştirme denince akla sadece kamu kurumlarının veya paylarının ihale yöntemi ile blok satışı gelmektedir. Hâlbuki özelleştirme kavramının içerdiği farklı yöntemler vardır. Bunların en yaygın olanları aşağıda sıralanmaktadır:
- Hisse Senetlerinin Borsa Yolu ile Satılması (Halka Arz),
- Blok Satış (İhale),
- Gecikmeli Halka Arz,
- Likidasyon (Varlık Satışı),
- Çalışanlara Devir Alınacak Dersler
Her ne şekilde olursa olsun geçmiş yıllarda yapılan özelleştirme programlarından dersler çıkarılmalıdır. Küresel ekonomik konjonktür takip edilerek adımlar atılmalıdır. Büyük gelir potansiyeline sahip bu kuruluşların özelleştirmesini 1980’li yıllarda İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri tamamlamıştır. Atılan bu adımlar sonucunda her yıl %80’lere varan tasarruflar sağlanmıştır. Elde edilen gelirlerle ise şu an gıpta ile baktığımız metro ağlarının belirli kısmının finansmanını sağlamışlardır. Özelleştirme sonucunda yerel yönetimler çeşitli avantajlar elde ederler. Örneğin; ucuz maliyetli fon sağlama olanağı, şirketlerinin tanınırlığının artması, hisse senetlerinin likidite kazanması, kurumsallaşma sürecinin hızlanması ve kurum prestijinin güçlenmesi, vergi avantajları, hisse senetlerinin teminat olarak kullanılma özelliği kazanması, şirket değerinin piyasa tarafından belirlenmesi gibi avantajlar vardır.
Velhasıl-ı Kelam…
Sonuç olarak; yerel yönetimler açısından özelleştirme, yapılan akılcı yatırımların geri dönüşümünün en karlı biçimde yapılması olmalıdır. Kamu yararı gözeterek kurulan kuruluşlar, yerel yönetimlerin kendi çabalarıyla değerlerini katlamış ve potansiyel finansman kaynağı haline gelmiştir. Öte yandan, kamunun yavaş işleyen ve belli oranda hantal yapısından özel sektörün verimli çalışma temposuna geçiş sağlanması ile halka sağlanan hizmetin kalitesini de artıracaktır.
Notlar
- Merhum Cumhurbaşkanı Özal, bir açık oturumda Boğaz Köprüsü’nün özelleştirilmesi hususunda şu açıklamayı yapıyor: “Köprüyü (gelirini) satarız, hem de çok iyi satarız, alan da çıkar. Gayet rahatlıkla satarız.”
- Bilinen en önemli ve büyük özelleştirme 1930’lu yıllarda Almanya’da gerçekleşmiştir.
- 2000-2008 yıllar arasında dünyada 453 milyar dolar değerinde özelleştirme yapılmıştır.
- 80’li yıllarda ABD ve İngiltere’de yapılan özelleştirmeler neticesinde %80’lere varan tasarruflar sağlanmıştır.
Yazı: Mehmet Onur Partal
*Bu yazı Marmara Life’ın Mart-Nisan 2018 sayısında yayımlanmıştır.