Ahmet Bayrakdar 47 yaşında ve uzun yıllardır antika halı, geleneksel kilim tamiri yapıyor. Ona göre halı tamir etmek, bir düzeltme işleminden fazlası. Bu faaliyeti başarıyla gerçekleştirmek isteyen insanların da en başta mutlu olmaları gerektiğini; iğneyi kullanırken o şiirsel anı hissetmelerinin zorunlu olduğunu söylüyor.
Halı, Türk geleneğinin dünyaya sunduğu bir kültür. Sunulan bir kültür olmaktan öte Türk kimliği ile halı birbirinden ayrılamaz iki parça. Türklerin Orta Asya’daki yaşamlarında kurdukları düşünce dünyasının bir ürünü, bir yansıması. Öyle ki, hala evlerimizde ayağımızın altında halı olmadığında kendimizi evimizde gibi hissetmiyoruz. Çünkü göçebe yaşamda, yaban toprağın üzerine kilim serdiğimiz yer evimizdi. Bu kadim alışkanlık iki bin yıldan fazladır aktarılıyor ve bugün bizim davranışlarımızda da kendini gösteriyor. Halı tamiri, emeğin şarkısıyla dokunan kadim kilimlerinin üretiminin azaldığı şu günlerde daha da mühim bir hale geldi. Ahmet Bayrakdar’la halı tamiri mesleği hakkında konuşurken kilimlerin nasıl bir gelenekten geldiğini, yaşamı nasıl sembolize ettiğini, kilim tamir etmenin inceliklerini ve önemini öğrendim. Hayatı boyunca tamir ettiği kilim ve halıların hikâyesi de, onun bu konuda bir otorite olduğunu haykırıyor adeta.
Yün mü İpek mi?
Ahmet Abi’nin atölyesi Cağaloğlu’nda bir binanın en üst katında bulunuyor. İçeri girdiğimde Hacı Mustafa Abi ile İranlı Eyüp Bayrami yün halıları tamir ediyordu. Deri bir koltuğa oturup sohbet etmeye başlıyoruz Ahmet Bayrakdar’la. Niğde Aksaray’da doğmuş ve 1986’da eniştesi sayesinde halı tamiri işine girmiş. İlk başlarda okul harçlığını çıkartmak için hobi amaçlı yapmış bu işi. Lise yıllarında ise İstanbul’a gezme amaçlı geldiğinde yine gezi masraflarını çıkartmak için halıcılık işine girmiş; 8 ay kadar hamallık yapmış. İstanbul’da da kalınca halı tamirciliğini öğrenmeye karar vermiş. “Kader çizgimizde ipek tamirciliği varmış,” diyor. Sohbet ilerliyor ve ipek ile yün tamirciliğinin arasındaki farkı soruyorum. Atölyede üçünün de her iki kilim türünü de tamir edebildiğini ama kendisinin yalnızca ipek konusunda uzmanlaştığını belirttikten sonra başlıyor farkları sıralamaya. İpek ve yün kilim tamirini birbirinden başlıca ayıran şeyin ipeğin daha meşakkatli bir incelik istemesi olduğunu belirtiyor. Yün halının bir santimetre karesinde dokuz ilmek varken ipek malzemede bu sayı bin yirmi dört ilmeğe kadar çıkıyormuş. Bunun dışında ipek halı için ipek, yün için de koyun yünü kullanılıyormuş.
Otantik Nesneler Bitince Tamiri de Bitiyor
En merak ettiğim şeylerden biri de mesleğin geleceği. “Meslek bitme ya da gerileme aşamasında…” diyor Ahmet Abi. “Arz talep meselesi, gençler evlendiklerinde, evlerini döşeyecekleri zaman mağazalara gidip tabiri caizse ucuz kullan at halılar tercih ediyor. Gençlerin ilgisini pahalı otantik şeylerden ziyade ucuz ve görselliği ön planda ürünler çekiyor. Zamanla tercihlerle birlikte arzlar da değişiyor. Eskiden kıymetli el dokuma halılar kullanılıyordu. Şimdi sentetik makina tarzı işçiliği olmayan şeyler kullanılıyor. Gelişmekte olan ülkelerde el işçiliği biter. Maliyetli olur. Dolayısıyla otantik nesnelerin arzı azaldığında tamirat işlerinin de ömrü tükeniyor. Yıllardır çırak da yetişmiyor. Yetişmiş olsa bu işten çok güzel ekmek yer.”Kralın Halısı Dünyanın en ince ipek halısını Ahmet Bayrakdar tamir etmiş ve bu uğurda neredeyse gözünden oluyormuş. Türk bir imalatçının yapmış olduğu halının santimetrekaresinde bin yirmi dört ilmek varmış. Tamirini bir ayda gerçekleştirmiş 2008’deki milyonerler fuarına yetiştirmek için ama küçük mercekle çalışırken sağlam gözünü zorlamış. Sol gözünde kılcal damar patlaması olmuş. “Dolayısıyla bu iş fedakârlık ister, emek ister,” diyor Bayrakdar. Ahmet Abi kalan son ipek tamircisi olduğunu söylerken bunun kanıtlarını da sunuyor. Hatta bundan iki sene önceki Malezya Kralının halısını bile tamir etmiş. Zamanında Kraliyet ailesinin Osmanlı zamanı bu coğrafyadan aldığı halı tamir edilmek için yurda tekrar dönmüş. Ahmet Abi, “Bakma atölyenin bir odadan ibaret olduğuna,” diyor. “İşinin ehliysen eğer herkes seni gelir Cağaloğlu’ndaki bu atölyede bulur.” Burada tamamen parmaklarının arasındaki emeği sattığını söylüyor; bu yüzden gerekirse çatı aralığında yapsın, işinin ehlini arayanın kendisini bulacağını biliyor.
Renkler ve Desenler
Bir halı-kilim tamircisinin eline geçen ürünlerin haddi hesabı yok. Ahmet Bayrakdar halılar üzerinden pek çok kültürel okuma yapabiliyor. Mor renk 1700’lü yıllarda asil kişiler tarafından kullanılırmış. 10 ton kök boyadan yarım kilo mor boya çıkarmış. Şimdi eline 1700’lü yılların kök boyasından mor renkli bir halı geçtiğinde nüfuzlu bir kişi tarafından üretildiğini anlayabiliyormuş. Çünkü Osmanlı zamanında paşalar ve saray ahalisi bu kilimleri özel olarak sipariş ediyormuş. Diğer yandan desenler de mühim bir görsel. Antropologlar, çeşitli kültürleri incelerken hâkim olan desenleri araştırmada çok önemli bir kaynak olarak değerlendiriyorlar. Bir başka kültürde bu desenler vücuda çizilen dövmeler olabilirken bizim kültürümüzde halılarda izlerini bırakıyor. Ahmet Abi’nin gözlemlerinde güzel bir karşılaştırma mevcut. Yörüklerin hareketli ve doğa ile iç içe olan yaşam tarzlarının, Yörük halılarına canlı renkler, doğa tasvirleri olarak yansıdığını söylüyor. Tam tersi Kars halılarının ise soğuk ve keskin hatlarla bezendiğini söylüyor. Bu yalnızca bir coğrafyanın kendi içindeki farklılıkların kilimlere izdüşümü. Coğrafyalar arası başkalıklar okunabiliyormuş. İran-Türk kıyaslaması gibi. Sembolik unsurları zengin mesleğin icracısı Ahmet Bayrakdar tüm bu kültürel kazanımlarının yanı sıra tamir anının önemine de dikkat çekiyor: “Halının içinden geçen iğneyi ruhumda hissediyorum.” diyor ve ben bu küçük dükkandan ayrılırken; hazzın yanında, mesleğin en güzel yanı keyifli bir zanaat olmasında saklı diye geçiriyorum içimden…
NOTLAR
Antika Halı Nedir?
Bir halının antika sayılabilmesi için 100 yılı devirmesi gerekiyor ve her 100 yılı deviren de antika halı olamıyor. Yapı malzemesi, kök boya kullanılıp kullanılmadığı en önemli etkenlerden. Nasıl ki sıradan bir apartman bir asır sonra gelecek nesillerin gözüne hitap edemeyecekse sıradan bir halı da antika sınıfına giremez.
İlmek İlmek Anadolu
Bütün Anadolu’da, özellikle de Kayseri, Sivas, Konya, Kırşehir, Isparta, eski halı merkezlerinden Uşak, Bergama, Kula, Gördes, Milas ve Çanakkale’de geleneksel kilim sanatımız canlılığını korumaktadır.
Tamir Yöntemleri
Halı tamirlerinde neredeyse standart tamir yöntemleri kullanılıyor. Esas fark eden renklerdir. Tamire gelen kilimlerin sentetik, doğal ya da kök boyadan meydana getirilmiş olması, antika, tarihi ürünlere yapılan işlemlerde dikkate alınması gereken ilk nokta imiş.
*Halı, Orta Asya Türklerinin yaşadığı bölgelerde ortaya çıkmıştır ve ilk olarak Türklerin bir ürünüdür. Dünyada bilinen en eski havlı halı, yün olup MÖ 5.- 4. Yüzyıl’dan kalmadır ve Pazırık (Pazyryk) Vadisi’nde bulunduğu için “Pazırık Halısı” olarak adlandırılmıştır. Bu halı Sergei Ivanovich Rudenko tarafından 1949 yılında bir Sibirya höyüğünde yapılan kazı sırasında bulunmuştur. Bu halının kökeninin Sibirya’da yaşayan Türki gruplara, İskitlere veya Persli Ahamenişlere dayandığı söylenmekte.
Yazı: Faruk Kanber/Fotoğraf: Yağız Karahan
*Bu yazı Marmara Life (Temmuz / Ağustos) 109. sayıda yayımlanmıştır.