Beyoğlu’ndan Tünel’e doğru yürürken sağ kanattaki tarihi binalardan birinin altından geçerek girilen Hazzopulo (Hacopu) Pasajı’nın içinde, hediyelik eşya, takılar, süs malzemeleri, sahaflar ve çay kahve mekânlarının yanı sıra vitrini oldukça mütevazı bir dükkân var. Dükkânın önüne ise küçücük bir tabela iliştirilmiş: Şapkacı Katia.
Sanayi devrimi ve hazır ürünlerin ortaya çıkışına kadar genellikle bireylerin en değerli mallarından sayılan kıyafet ve aksesuar tercihleri, kişinin toplumsal yapıdaki konumunu ifade eder ve moda dediğimiz kavramı şekillendirirdi. Toplumların, geleneklerin, olayların büyülü bir aynası olan moda; günümüzde de hayatımızın ayrılmaz bir parçası olmakla birlikte büyük bir endüstriyel sektöre dönüşmüş durumda. İnsanların binlerce yıldır kullandıkları başlıklar yani şapkalar ise sadece güneş ve yağmurdan koruyan basit bir giyecek ya da aksesuar değil, aynı zamanda sosyal statüleri, dini inançları, politik görüşleri hakkında da bilgi veren, anlam yüklü birer sembol olarak modanın belli başlı basamaklarında yer alıyor. Yıllar içinde şapkalar şekilden şekle girerek; kâh büyüyerek, kâh ufalarak günün moda rüzgârlarına göre biçimlenerek insanoğlunun yaşantısında varlığını sürdürmeyi başardı. Peki, şapkanın geçirdiği bu evrim, işin ustalarına nasıl yansıdı?
Kraliyet Düğünlerinden Beyoğlu’na
Geçmişi M.Ö. 3000’lere dayanan ve ilk kez 18. yy’da Milano’da kullanılmaya başlanana şapka; Kraliyet düğünlerinin magazin olayları haline gelmeye başlaması ve 19. yüzyılın ikinci yarısında medyanın giderek yayılmasıyla birlikte tüm dünyayı etkisi altına alarak, 1950’lerde zirveye oturmayı başardı. Türkiye’de ise aynı dönem, Beyoğlu’nda, döpiyesler, tayyörler, mantolar, şapkalar ve eldivenler şık gözükmek isteyen hanımların gözdesi olmuş. İstiklal Caddesi’ne çıkan hanımların uğrak yerlerinden olan pasajlarda genellikle terziler, düğmeciler, etek pilicileri, aksesuar satanlar yer alırmış. Sanayileşme ile birlikte hızla birer birer kapılarına kepenk vuranlar olsa da, Madam Katia Kiracı’nın, 28 yıldır şapkalara can verdiği, o mütevazı dükkânı hala ayakta. Dükkândan içeri adımınızı attığınızda Madam Katia’yı siparişleri hazırlamak üzere elinde iğne iplik gözünde gözlük, hazırladığı şapka üzerine itinalı bir dikiş yaparken buluyorsunuz. El yapımı şapkalar üreten Madam Katia’ya da bu dükkânı 1960’lı yıllarda annesi Madam Eva açmış. Eva, 14 yaşında başladığı bu mesleği Fransız bir kadın şapkacının yanında öğrenmiş. 1944 yılından sonra Şapkacı Eva, Aznavur Pasajı’nda faaliyete geçmiş, 1964 yılından itibaren de Hazzopulo Pasajı 37 (4c) numaralı dükkânına taşınmış. 1967 yılında şapkacı dükkânını kızı Katia ismi üzerine kurarak “Madam Katia” adıyla el yapımı ısmarlama model şapka hizmetini sürdürmeye devam etmiş. 70’li, 80’li yıllara kadar işinin başında olan Şapkacı Eva, 1986 yılında şeker rahatsızlığı nedeniyle dükkânı önünde hayata veda edince kızı Katia, şapkacılık sanatını devralarak günümüze kadar ulaştırmayı başarmış.




Yarım Asırlık Dükkan
Madam Katia günümüzde Türkiye’de el yapımı özel model şapka üreten ender bir butik ve 300’ü aşkın model arasında tüm tasarımları kendisine ait. Madamın dediğine göre şapkalarda kullanılan kalıplanabilir, ütülenebilir, zor esneyen kalın kumaşlar, zamanla yerini daha hafif ve kolay şekillenebilen, güllerle, fiyonklarla süslenen tüllere bırakmış. Kadife, saten, ipek organze, krape, abraka gibi kumaşlar kullanılan şapkalardan bazısı başa giyilirken, bazıları saça takılan aksesuarlar olarak tasarlanmakta. Katia Hanım, müşterinin şapkayı takacağı özel günde mutlu olabilmesi adına ayakkabı, çanta, boy ve kilo gibi detayları sorarak tasarım yapmaya başlıyor. Kişinin kafa ölücüsü alındıktan sonra İtalya ve Fransa’dan gelen malzemelerle yaklaşık 2 gün içerisinde dikimini gerçekleştiriyor. İthal edilen şapka kumaşlarının hangi renge boyanacağı, önden yandan güllü, nevrüllü olacağı, kenarlarının dalgaları, büzgüleri, başta nasıl bir açıyla takılıp taşınacağı konuşuluyor. Düğün, nişan, özel davetler, Gazi Koşusu, İngiltere’de yapılan Kraliyet Koşusu’na gidenler, günlük kullanım için gelenler Madam Katia’ya mutlak uğruyor, fikir teatisinde bulunuyor. Madam Katia sadece İstanbul’da değil Türkiye’nin birçok şehrinden arayanlara, danışmanlık yapıyor. Ayrıca sürekli değişen yılın modasına ve moda renklerine uyum sağlamak için her yıl 30 civarında yeni şapka modeli tasarlayıp üretiyor ve kraliyet düğünlerini takip ediyor. Belgesel film çekimlerine, tiyatro oyunlarına, dizilere, filmlere şapkalar tasarlıyor. Kendisinden sonra şapkacılığı, eğitim verdiği kızı Liça’ya bırakarak üçüncü kuşak şapkacılığı sürdürme arzusunda olan Madam, 50 yıldır aynı yastığa baş koyduğu eşi Aleko’dan büyük destek görüyor. Madam Katia’ya göre 50’li yılların elit ve özgüvenli kadınları İstiklal Caddesi’nde yürürken döpiyeslerini yâ da tayyörlerini mutlaka şık bir eldiven, zarif bir çanta ve mutlaka uygun bir şapkayla tamamlarken, günümüzde şapka kullanımı sadece düğün, nişan gibi çok özel günlere sıkışıp kalıyor. Son zamanlarda artan dönem dizileri ve kraliyet düğünleri modası Katia’nın yüzünü güldürse de, “Şimdilerde Kate Middleton ve Meghan Markle’a özenerek elinde şapka fotoğrafı ile gelen hanımlar var. Şapka yeniden moda oldu ama bugün sanatçılık çok zor, çünkü yaptığımız işin karşılığını alamıyoruz, maalesef değişen kültürle birlikte sanattan anlayanlar da azaldı” diye ekliyor. Bu küçük ama zamanda yolculuk yapmışçasına hislere bürünmenize sebep olan mekan, şapkanın aslında bir moda meselesinden ziyade önemli bir kültür ve algı meselesi olduğunu düşündürüyor. Ve içeri adımını atan herkes sadece şapkaya değil, İstanbul’un köklü ve yaşanmış tarihine dair müthiş ipuçlarına doyarak bu mütevazı dükkânın kapısından çıkıyor…
Şapkayı İlk Kim Buldu?
Elde bulunan arkeolojik verilere göre, şapkayı ilk kullananlar Mısırlılardır. M.Ö. 3200 yılında Mısır’da erkeklerin başlarında tüyler, kralların taçları ya da perukları üzerine geçirdikleri bezler olduğu biliniyor. Günümüzde daha çok kraliyet düğünlerinde öne çıkan şapka, Türklerin tarihinde ise Orta Asya dönemine kadar uzanır
İşin Sırrı Debrett’s Sayfalarında
Debrett’s asiller ve yüksek sosyete için neyin yapılıp yapılamayacağını, neyin ne kadar yakışık alacağını ayrıntıları ile anlatan kitaplar hazırlayan özel bir yayınevinin adını. Debrett ilk olarak 1769 yılında, “İngiliz aristokrasisinde kim kimdir” diye tanımlanabilecek olan ve asil ailelerin soylarının izini süren “Yeni Asiller Sınıfı” (The New Peerage) kitabını yayımladı. Adı aradan geçen yıllarda Debrett’ten Asiller ve Baronluklar (Debrett’s Peerage & Baronetage) haline gelen kitapta ülkede bir soyluluk unvanı olan tüm ailelerin kısa bir tarihine yer veriliyor. Burke’s Peerage da aynı tür bir hizmet verdiğinden, kitabın başlıca rakibi. Debrett aynı zamanda 1900’lerden itibaren İngiliz görgü kuralları konusunda bir dizi kılavuz yayınlamaya başladı.
Kavuk ve Sarık
Selçuklu ve Osmanlı Devleti’nde yoğun olarak kullanılan kavuk, pamuktan yapılan ve üzerine sarık sarılan basit bir şapkadır. Kavuğu değerli kılan, üzerindeki sarığın büyüklüğüyle birlikte, kullanılan işlemeler, değerli takılar ve renklerin izinde temsil ettiği statüdür.
Fes Başıma!
Avrupa giyim tarzına eğilim II. Mahmut dönemiyle yaygınlaşmaya başlamış. Fesin yaygınlaşması da aynı döneme rastlıyor. Saray tercihlerinin toplumu etkilemesi kaçınılmaz olacağından, zaman içinde fes kullanımı artmış, ülkeye yayılarak devletinin sembollerinden biri olmuştur.
Cumhuriyet Dönemi Şapka Kanunu
Rusça bir kelime olan şapka ile tanışmamız ve onu kullanmaya başlamamızda Beyaz Rusların payı büyüktür. Devrimden kaçarak ülkemize gelenlerden bazıları açtıkları dükkânlarda, azınlıklara şapka satarlar. Yine de şapkanın Türkiye’de yaygın olarak kullanılmaya başlaması, Atatürk’ün 1925’de yaptığı Şapka Devrimi’yle mümkün olur.
Kalpak
Kalpak ters döndürülmüş kesik koni şeklinde, genellikle kürk, kumaş veya deriden imal edilen bir başlık türüdür. Genellikle Türkiye’de, Kafkasya’da, İran’da, Rusya’da ve Orta Asya ülkelerinde kullanılırdı. Mustafa Kemal Atatürk ise kalpak kullanımına önem vermesi ile bilinirdi.
*Bu yazı Marmara Life 2018 / Kasım- Aralık sayısında yayımlanmıştır.