Bir tespih görür ve ustası olur oyma sanatının…
Bakkal çıraklığından, oyma ustalığına…
Geometrik desenli bir teşbih ile işe başlayan Hayati Usta, gönül verdiği oyma ve işleme sanatını geliştirmek için çabasını sürdürüyor. Akşam bakkalı kapattıktan sonra, sabahlara kadar bu işle uğraştığını söylüyor. İlgisi, el becerisi, azmi, sabrı onun her geçen gün sanatında ilerlemesini sağlıyor.
Geçmişi Anadolu Selçuklularına dayanır oymacılık sanatının… Osmanlı’da gerçek değerini bulur. İlk ağaç üzerine desenler yapılır, ardından taşı, mermeri işler insanoğlu… Öyle bir sanat olur ki; bazen bir caminin duvarları süslenir, kimi zaman ahşap bir kapı, bazen bir bıçak, bir hamam kurnasına hayat verir işlenen desenler… Ahşaplar, mermerler, çelikler, taş zeminler ince ince işlenir ustasının elinde… Kimi zaman da bir tespih taşını işler oyma ustası sabırla… Hayati Ünsal, bu sanata gönül verenlerden… O kendi kendini yetiştiren, günümüz ustalarından… Sivas’ta babasının bakkalında gördüğü bir tespihtir onu bu sanata yönlendiren. Yaş olur 48, ne bakkalından vazgeçer ne de sanatından… O artık eserlerini internet üzerinden dünyaya satan bir ustadır… Artık namı diğer Hayati Usta’dır…
Sivas’ın Doğanşar İlçesi’ne bağlı Çalıcı Köyü’nde 1971 yılında dünyaya gelir Hayati Ünsal… Ailesi 1975’te Sivas’a göç eder, çocukların eğitimi için. Kent merkezinde bakkallık yapmaya başlar baba. Hayati de babasının çırağıdır artık… Hem okula gider, hem de bakkalda çalışır… Babasının elinde gördüğü bir tespihtir onu oyma ustası olmaya yönlendiren. İlgisini çeker, küçücük tespih tanesinin üzerindeki desenler. Merak eder o kadar küçük bir parçanın nasıl işlendiğini… Kendi kendine öğrenir oymacılığı, hiçbir eğitim almadan. Gönül vererek, sabırla, aşkla… Her türlü materyali işler… İster ahşap, ister çelik, ister taş, isterse kemik olsun… Bugün artık internet üzerinden eserlerini dünyaya satan Hayati Usta, çocukluğunu ve etkisinde kaldığı babasının işlenmiş tespihlerini şöyle anlatıyor:
“Bekir babam tespihe çok meraklıydı. Boş zamanlarında dükkânında tespihlerini ile uğraşırdı. Ben de babamın teşbihlerini dizerdim. Babamın tespihleri ile uğraşırken, üzerindeki işlemeler ilgimi çekmeye başladı. Bakkala gelen müşterilerle sohbet ederken, ellerindeki işlemeli tespihleri inceliyordum. Bir gün dükkâna gelen müşterilerimizden birisi, gümüş işlemeli Oltu taşı bir tespih getirdi. Tespih çok ilgimi çekti. Bende ‘bunu yapabilirim’ düşüncesi ilk o zaman oluştu. Daha sonrasında tespih merakımı bilen müşterilerimizden birisi, bana mezarlıkta bulduğu, papazların kullandığı oymalı bir tespih getirdi. Bu tespih üzerine oyma yapmaya karar verdim. Tespihin üzerindeki geometrik desenleri çiçek desenlerine dönüştürdüm. Oymacılığa böyle başladım.”
Hayati Usta oymacılık üzerine hiç eğitim almadığını söylerken, “Benim bir ustam olmadı. O yıllarda Sivas şehrimizde bu sanatı öğretecek sanatkâr bulunmadığı için kendi kıt imkânlarımla oyma ve işleme sanatını icra etmeye başladım” diyor.
“Tutku ile Yapıyorum”
Bu işteki motivasyon kaynağını ise şu cümlelerle ifade ediyor Hayati Usta:
“Ben bu işe gönül verdim. En büyük motivasyonum budur. El becerim olduğu için boş zamanlarımda el sanatları üzerine çalışmalar yapıyorum. Her akşam dükkanı kapattıktan sonra sabaha kadar bu işlerle uğraşıyorum. Kaşık, kemik tarak, Sivas bıçağı, su testisi, çömlek derken her geçen gün talep arttı. Yani taleplere yetişemeyecek duruma geldim. El sanatı olduğu için çok sabır gerektiriyor benim işim. Bu sanatı icra ederken vaktin nasıl geçtiğini de bilemiyorum. Bu işi tutku ile yapıyorum. Zamanımı oyma ve işleme sanatı ile geçirmekten çok mutluyum.”
Çiçek Motifli İşlemeler
İşlemelerinde genellikle çiçek motifleri kullanan Hayati Usta, “Osmanlı motifleri de kullandığım oluyor ama Osmanlı motiflerinde üç boyutlu canlılık vermek zor. Osmanlı motifleri yerine genelde canlı çiçek motiflerini tercih ediyorum. Bazı motifleri kendim çıkarıyorum.
Bazen de tarihi eserlerden yararlanıyorum. Zaman zaman da motifleri sipariş verenler belirliyor. Sivas’ın kültürel değerleri olan Çifte Minare, Eğri Köprü motiflerini isteyenler oluyor.” diye anlatıyor.
Aile Boyu Oyma Sanatı
Hayati Usta, sanatını çocuklarına da sevdirmiş. Üç çocuğu var Usta’nın. Oğlu ve kızları ile akşam evde birlikte çalıştıklarını söylüyor Hayati Usta, özellikle kızlarının bu işe meraklı olduklarından söz ediyor.
Amerika ve Almanya’dan Sipariş
Çalışmalarını internette paylaştıktan kısa süre sonra yurt içinden ve yurt dışından sipariş almaya başlamış Hayati Usta. Daha çok kişiye özel çalışmalar yapan Hayati Usta, özellikle koleksiyon işi ile uğraşanlardan yoğun ilgi gördüğünü belirtiyor. Amerika ve Almanya’dan siparişler aldığını ifade eden Hayati Usta, sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Sivas’ın ismi duyulsun istiyorum. Unutulmaya yüz tutmuş eserlerimiz gün yüzüne çıksın. Bu mesleği arkamdan gelecek yeni nesillere bırakmak ve çıraklar yetiştirmek istiyorum. Rabbimin lütfu ve keremi ile amacım; gücüm ve göz nurum yettiği sürece sanatımı ileri taşımak, eserler bırakmak ve âcizane varlığımla bu dünyada bir hoş seda bırakmak.”
Not:
Önce tespih, sonra baston, çömlek, ağaç kaşık, gümüş, tarak, derken bıçak ve nacak (balta) gibi materyallerin üzerini işliyor Hayati Usta… Güzel eserlere imza atması ve gördüğü ilgi ile hobi olarak başladığı oymacılık işini geliştirmeye karar veriyor. Ve evinin bir odasını atölyeye dönüştürüyor böylece Hayati Usta…
Oymacılığın her türlü materyal (ahşap, çelik, taş, kemik) üzerine yapılabileceğinden söz eden Hayati Usta, oyma sanatının yelpazesinin çok geniş olduğunu, sanatın özünü, ruhunu ve dilini özümsedikten sonra her türlü materyale uygulanabileceğine vurgu yapıyor… Toprak çömlek, kemik tarak, asalet sembolü olan baston, şimşir kaşık, çelikten olan ünlü Sivas çakısı ve 1060 çelikten yapılan nacak ve baltalar imza attığı eserlerin bazıları Hayati Usta’nın.
Yazar: Hikmet Kuru / Fotograf : Sercan Çetinel
*Bu yazı Marmara Life 2019 / Ocak-Şubat sayısında yayımlanmıştır.