Kaosun Dengesinde Kent Mimarisi ve Kamu Yapıları
Kent ve kentlilik kültürü, taşra ve taşralılık kavramlarının karşısında ilk kez yer aldığında medeniyetin belirleyici gücü olma özelliğini vurguluyordu. Sanayileşen ve ticaret merkezleri hâline gelen yerleşim bölgelerinin eğitim, sağlık, güvenlik gibi temel ihtiyaçlara güncel çareler üretebilme potansiyeli, kırsal nüfusun kentlere akın etmesine yol verdi. Tabii bu çerçevede toplumsal bir sirkülasyon oluşturan göç meselesine eleştirel bir yaklaşımda bulunmak gerekirse, taşradan kente doğru ilerleyen demografik obezite sorununu unutmamak gerek. Kentlilik bilinci, melezleşen bir sosyal doku içinde farklı kültürel renklere sahip bireylerin bir arada olabilmesi olarak tanımlanır ve bu bir anlamda “kaosun dengesi” anlamına gelir.
Kent dokusuna adaptasyon; kadim bir kültürü, estetiği ve kişiliği olan mekânlara yama gibi durmayan ve “kitsch” (sanatta, yaşamda bayağılık, ucuzluk, taklit, uyumsuzluk, rüküşlük) diye nitelenebilecek tasarımların zıttı olarak izah edilebilir. Dünya şehirlerini, kent ve kentlilik kültürü çerçevesinde ele aldığımız başlığımızın bu sayıdaki odağı, kent mimarisinin kamusal hizmet alanlarından ve mimari dokuya kişilik kazandıran en önemli yapılarından olan belediye binaları. Kentlinin kamusal bir fayda beklentisi olmaksızın belediye binalarını gündelik hayatının birçok anında görmesi, kullanması, hiç değilse kent dokusu içinde varlığını her daim hissedebilmesi olarak da açıklanabilir. Bununla beraber birçok şehirde belediye binaları hâlihazırda benzer özellikleri mimari kimliğinde barındıran tarihi yapıların devşirilmesiyle oluşmuş durumda. Sözü daha fazla uzatmadan bulunduğu kentlere mimari, estetik, kültürel ve sosyal bakımdan pek çok değer katmış dünya şehirlerinin başlıca belediye binalarını şöyle bir ziyaret edelim. Keyifli okumalar.
Kuzeyli ve Sakin: Kopenhag Belediye Binası
Shakespeare, Danimarka Krallığı’nda yaşanan bir dramı konu edindiği ünlü tiyatro oyunu Hamlet’te “Fazla mutlu olmamaktan mutluyuz.” der. Kuzey Avrupa şehirleri belki de bir Hamlet illüzyonu olarak hüzünlü, bir o kadar vakur görünür insana. Danimarka’nın başkenti Kopenhag bir Kuzey Avrupa şehri olarak turistik ve modern kent merkezi, müzeleri, tarihi ve doğal güzellikleriyle bu uzak coğrafyanın hüznünün dağıldığı çok canlı bir liman şehri. Kent merkezinde bulunan meydana ismini veren belediye binası şehrin en yüksek yapılarından. Binadan şehrin düzenli caddelerini, hemen meydanda yer alan Tivoli Bahçeleri’ni, müze ve kafeleri geniş bir perspektiften görmeniz yapıya hayranlığınızı bir kat daha artırıyor. Bir kentin merkezinde yer alan mimari eserler ya da tarihi yapılar tarif edilirken konumu icabı “şehrin kalbindedir” klişesine düşülür. Kopenhag belediye binasını bu yaygın ifadeyi kullanmadan anlatmak imkânsız. Kent, âdeta yapıyı merkeze alarak etrafında kurulmuş gibi.
Yeni Dünya’nın Mimari Gözdesi: Philadelphia Belediye Sarayı
1600’lerin sonunda bir koloni merkezi olarak Pensilvanya’da kurulan ve Amerika Birleşik Devletleri’nin ilk başkenti olan Philadelphia, heykel sanatı açısından tam bir cennet. Belediye binası ise şehrin bu özelliğinin altını çizen bir yapı. Yapının üzerine yerleştirilmiş olan şehrin kurucusu William Penn’in 27 ton ağırlığındaki bronz heykeli, bir bina üzerinde bulunan en ağır tasarım özelliğinde. Heykel, âdeta bir sanat galerisini andıran binayı süsleyen diğer çalışmaların da sanatçısı olan ve Philadelphia City Hall’un mimari heykeltıraşı olarak anılan Alexander Milne Calder’a ait. Eserle birlikte toplam 167 metre yüksekliğe sahip olan Philadelphia belediye binası, 20. yüzyıl başlarında dünyanın en yüksek binası unvanını elinde bulunduruyordu. Batı’da endüstri, bilim, sanat gibi yaşamın pek çok alanında ve tabii mimaride de bir güç sembolü olan büyük tasarım anlayışının örneği olan yapı, İskoç mimar John McArthur Jr. tarafından tasarlanmış ve 1901 yılında yaklaşık otuz yıllık bir çalışmanın nihayetinde bitirilebilmiş. Philadelphia’nın Amerikan ulusal tarihindeki önemi düşünüldüğünde sahip olduğu belediye binasının 14,5 dönümlük kat alanı, yaklaşık 700 oda ve bölgenin yürütme, yargı ve yasama organları için çeşitli ofisleri ile ülkenin en büyük belediye binası olması bir kat daha anlam kazanıyor. Yapının heykeller ve sanat eserleriyle bezenmiş estetik görünümünün yanı sıra teknik olarak mimari detayları da hayranlık uyandırıcı. Bina içinde yer alan meclis salonu, başkanlık kabul odası, Yargıtay mahkemesi ve sosyal alanları sayesinde şehirde yaşayanlar için soğuk bir kamu binası değil yaşayan, sanat eserleri gibi nefes alan canlı bir mekân. Amerika’nın Favori Mimarlık Listesi’nde 21. sırada yer alan City Hall, Philadelphia şehrine karakter katan mimari eserlerin başında geliyor.
Orta Çağ’ın Gotik Sesi: Bremen Belediye Binası
Alman kültüründe kullanılan yaygın bir tabirde “Kent havası insanı özgür kılar.” denilir. Aslına bakılırsa bu anlayışın kökeni Orta Çağ’da Avrupa şehirlerinin doğuşu ve anayasal düzenlemelerine kadar geriler. Kentsel barışı, özgürlük, hak-hukuk ve örgütsel düzeni demokrasi çerçevesinde düzene koymaya çalışan bu çaba, ciddi manada bir kentlilik geleneği oluşturmuştur. Orta Çağ Avrupa kültür ve mimarisinin en görkemli yapılarından sayılan bina, geleneksel bir zaman periyodunda mimarinin veya anıtsal sanatların aktarımına, şehrin planlanmasına ve peyzajların yaratılmasına önemli katkılar sağlaması sayesinde UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiştir. Bremen kent siluetine vakur bir dokunuş yapan binanın tarihi 1400’lerin başına kadar geriliyor. Haftanın belirli günlerinde düzenlenen konserler ve etkinliklerle yerel halk ve turistler için eğlence ve kültürel faaliyetlerin merkezi özelliğinde.
Işığın ve Valsin Büyüsü: Viyana Belediye Binası
Noel döneminde yolunu Viyana’ya düşürenlere büyüleyici ışıklandırması, canlı ve eğlenceli Christmas Markt’ı (Noel pazarı) ve buz pistine dönüştürülen parklarıyla “Hoş geldiniz” diyen Belediye Binası Meydanı, adından da anlaşıldığı üzere belediye binasının etrafında konumlanmış durumda. Gotik üslubun yeniden uyanışı anlamına gelen Neogotik tarzda tasarlanmış olan Viyana belediye binasının mimarı Friedrichvon Schmidt. Tüm sokakları, meydanları ve mimari tasarımlarıyla bir açık hava müzesi özelliğine sahip olan Viyana’nın en ünlü yapılarından biri olan binaya yüzünüzü döndüğünüzde solda Avusturya Parlamentosu, sağda ise Viyana Üniversitesi kalıyor. Bürokrasinin ve kamusal alanların merkezi olarak kabul gören Viyana belediye binası, belediye başkanlığı ikametgâhı olarak kullanılmanın dışında yıl boyu halka açık pek çok sosyal etkinliğin de merkezi durumunda.
Modern, Çevreci ve Estetik: Londra Belediye Binası
Bir mimari tasarım düşünün ki enerji tüketimini azaltmak, pasif çevre kontrol sistemleri kullanmak, ısı kayıplarını minimuma indirmek, kusursuza yakın bir ses yalıtımı sağlamak gibi ileri düzeyde çevre bilinci ve tasarruf fonksiyonlarıyla dizayn edilmiş olsun. Tasarımını dünyaca ünlü İngiliz mimar Norman Foster’ın yaptığı Londra belediye binası, doğal kaynaklardan maksimum düzeyde faydalanarak çevreye minimum seviyede zarar vermek fikri üzerine hayata geçirilmiş. Bu modern ve cesur tasarım Southwark’ta Thames Nehri’nin güneyinde Tower Bridge’in yakınında konumlanıyor. Son yıllarda otomotiv sektöründen, diğer endüstri alanlarına kadar hızla ilerleyen “çevreci” tasarımların mimarlık alanındaki en mükemmel örneklerinden olan binada, tüm ofis alanları doğal dış mekanlara açılarak ofis çalışanlarının çevre ile bağlarını koparmadan iş hayatlarını sürdürebilmelerine olanak sağlıyor. Dijital ofis araçları, bilgisayarlar ve iç aydınlatmalar sayesinde açığa çıkan ısının geri kazanılması bile düşünülmüş. Bu teknik, çevreci olmayan yapılarda ihmal edilen atık enerjiyi toplama ve yeniden yapı içinde kullanıma dönüştürme esasına dayanıyor.
Bol Heykelli Yapı: Leuven Belediye Binası
Leuven, Belçika’nın başkenti Brüksel’e trenle yarım saat mesafedeki Flaman Bölgesi’nin en önemli şehirlerinden biri. Gerçek manada bir eğitim şehri. Leuven belediye binası bu sıcakkanlı Orta Çağ kentinin en eski yapılarından. Yapımına 1439’da başlanan bina, çeşitli aksaklıklar neticesinde ancak 1469’da tamamlanabilmiş. 19. yüzyılda yaşanan Hollanda Birleşik Krallığı’nın güney eyaletlerini içine alan ve Belçika Krallığı’nın kurulmasıyla sonuçlanan Belçika Devrimi’nden sonra yeniden ele alınmış ve duvarlarının heykel formlarıyla âdeta canlandığı bugünkü ikonik görüntüsüne kavuşmuş. Ana cephe ve her iki yan cepheyi çevreleyen ve kent tarihinden önemli şahsiyetlerin simgelendiği 236 figür, Leuven belediye binasını dünyanın en ilgi çekici kamu idare binalarından biri olarak ele almamızı sağlıyor. Üç kat hâlinde sıralanmış figürlerden birinci kattakilerin kentin yerel tarihinde önem atfedilen kişileri barındırdığı, ikincisinin koruyucu azizler ve sembolik figürler olduğu, üçüncüsününse çeşitli yaşlardan Leuven ve Brabant Dükleri simgelediği rivayet olunur.
Sömürgeden Hüzünlü İzler: Cape Town Belediye Binası
Cape Town, Afrika’nın yüzyıllar boyu süren hüzünlü hikâyesinin en yakın tanığı olan şehirlerden biri. Bugün doğal güzellikleri, kültürel zenginliği, gökyüzünden eksik olmayan güneşi sayesinde turistik destinasyonların gözdesi olsa da insanlık tarihinin yaşadığı pek çok acıya ev sahipliği yapmış olan şehir, belki de bu yüzden melankolik bir ruha sahip. Sadece tabiat güzellikleriyle değil tarihi ve mimari yapılarıyla da ilgi çeken Cape Town’un belediye binasının tarihi 20. yüzyılın başlarına kadar uzanıyor. 1905 yılında inşa edilen İtalyan Neo-Rönesans ve İngiliz Sömürge Dönemi mimarilerinden etkileşimler barındıran yapı, melez bir Batı mimarisi ürünü. Öyle ki binaya 1923 yılında eklenmiş olan altmış metre yüksekliğe sahip kule, Londra’da bulunan Big Ben saat kulesine birebir öykünerek tasarlanmış. Eklektik tasarıma sahip yapının büyük salonu yıl boyu çeşitli konserlere ev sahipliği yapmakta. Cape Town Filarmoni Orkestrası burada düzenlenen konserlerin gediklisi.
Uzak Doğu’dan Görkemli Bir Yapı: Tokyo Belediye Binası
Tokyo belediye binası bir diğer adıyla hükûmet binası modern ve çok katlı mimarinin en gösterişli örneklerinden. Dünyanın en büyük ve en kalabalık metropollerinden olan Tokyo’nun idari ve kamu düzenine dair her faaliyetinin bir merkezde toplanması düşüncesi Tokyo belediye binasını kentin en görkemli yapılarından biri hâline getiriyor. Bina 243 metre yüksekliğe sahip 48’er katlı ikiz kulelerin ortasında 163 metre yüksekliğe sahip 34 katlı bir diğer gökdelenle desteklenen bir tasarıma sahip. Yaklaşık 13 bin çalışan için 400 bin metrekare ofis alanı sunan bina uzun yıllar taşıdığı Japonya’nın en yüksek binası unvanını kaybetmesine rağmen anıtsal duruşu ve görkemli tasarımıyla ilgi çekmeyi sürdürüyor.
Edirne’nin Kent Belleği: Edirne Belediye Binası
Bir Osmanlı şehri olan Edirne’nin kent belleğini yansıtan en güzel mimari eserlerinden biri olan belediye binasının yapımına 1898’de başlanmış ve 1900 yılında tamamlanmış. Osmanlı kaynaklarında projenin sahibi olarak belediye mühendislerinden aynı zamanda Edirne Harbiye Okulu’nda öğretmen olan Nazif Akanlar’ın ismi geçmekte. Dönemin kültür, sanat ve mimari alanlarına etki eden Batılılaşma motivasyonu projenin mimari üslubuna Doğu-Batı karma etkisi olarak yansımış. Simetrik dört köşe planı, orta gövdenin dışa açılma eğilimi dolayısıyla bozulmuşsa da temel projeye sadık kalınmış. Klasik Osmanlı kent dokusu içinde konumlanan yapı Selimiye Camii, Eski Camii ve Üç Şerefeli Camii ekseninde yer almakta. Yapıyla ilgili arşiv kayıtları tarandığında ulaşılan ilk belgelerde binanın yapımında kullanılan taşların Dimetoka’nın Arnavut karyesindeki taş ocağından ve kerestelerin Rumeli-i Şarki’den satın alındığı bilgisi yer almakta. Aynı arşiv vesikalarında yapının beş bin liraya mal olduğu ve bu bedelin hazineden değil yörenin ileri gelen eşraf takımından tahsil olunduğunu anlıyoruz. Geleneksel bir yapı tekniği olan yığma kâgir metodu kullanılarak bodrum, zemin ve birinci kat olmak üzere üç kat üzerine inşa edilen bina, konumu itibariyle kentin ticari hayatının yoğun olduğu eski merkezde bulunmakta. İşgal yıllarında bazı devlet adamlarına tahsis edilen binada Bulgar Kralı Ferdinand ve Yunan Kralı Konstantin’in konakladığı biliniyor. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Atatürk’ün Edirne’yi ziyareti esnasında (Aralık 1930) konakladığı belediye binasında kendisine ayrılan oda, bugüne dek “Atatürk Odası” olarak korunmuş durumda.
Mimarilerin En İlahisi: Bursa Tarihi Belediye Binası
Ahmet Hamdi Tanpınar “Bursa’da Zaman” şiirinde “Mimarilerin en ilahisi” diye bir betimleme kullanır. Bursa gerçekten de kadim kent dokusu bakımından ilahi bir mimari üslubun yansımasından oluşmuş gibidir. Tarihi bir Osmanlı şehri olan Bursa’da ticari faaliyetlerin yoğunlaştığı 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren belediye teşkilatı bir zorunluluk hâlini almış ve ihtiyaç icabı bir belediye binası inşasına başlanmış. Hüseyin Hüsnü Bey’in belediye reisliği ve Ahmet Vefik Paşa’nın Bursa valiliği dönemine denk düşen 1879 yılında inşa edildiği tahmin edilen tarihi belediye binasının mimarının ise Kütahyalı Şehbender olduğu dile getirilmekte. 1889’da yaşanan yangın sonrasında tahrip olan yapının 1902 yılında yeniden tasarlandığı ve bugünkü doğu girişinin bu onarımda inşa edildiği bilinmekte. Doğu-batı ekseninde dikdörtgen bir yapı planı olan bina yükseltilmiş bodrum, zemin ve üst kattan meydana geliyor. Kuzey-güney yönünde oval üç kollu merdivenin yer aldığı geniş bir hol bulunmakta. Holün kuzey ve güneyine konumlanmış odaların mimari şablonu hem zemine hem de birinci kata uygulanmış. Günümüzde Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin başkanlık, meclis ve encümen faaliyetleri gibi pek çok birimi zemin ve üst katta çalışmalarını sürdürmekte. Belediyeler düzeyinde yürütülen ve daha çok sürdürülebilir kentlere ulaşmayı hedefleyen programları içeren Yerel Gündem 21’in (Bursa Kent Konseyi kapsamında) çalışma mekânları ise bodrum katta bulunuyor.
Bir Kamu Mimarisi Olarak Belediye Binaları ve Kente Etkileri
Kentli olma, kendini kente ait hissetme duygusunu melezleşen bir toplum içindeki uyumu yakalama gücüne bağlamıştık. Bu bir nevi çevre adaptasyonu anlamına gelmekte. Kentli birey, toplumsal manada aidiyet hislerini kentin fiziki dokusuna bağlarıyla sağlıyor. Birey için kent; sokaklarıyla, bulvarlarıyla, kültür-sanat olanaklarıyla olduğu kadar mimari tasarımlarıyla da kocaman bir ev anlamına geliyor. Geniş perspektiften kamu mimarisi, konu başlığımız açısından ise belediye binaları, bu anlamda yerel yönetimin belli bir merkezden kontrol edildiği sıradan taş duvarlar olmasa gerek. Tasarım felsefesindeki en önemli kurallardan biri olan ‘ruha dokunan tasarımın kalıcılığı esası’, belediye binalarını toplumların gözünde o şehir için ya değişmez birer ikonik sembol hâline getiriyor ya da asık suratlı birer kamu yapısına dönüştürüyor. Dünyadan ve ülkemizden birçoğu tarihi özelliklere sahip bazıları ise çağdaş yorumlar olan birçok belediye binasını mimari, sosyal, kültürel, tarihi ve toplumsal özellikleri bakımından değerlendirdiğimizde insanla mekân arasındaki pozitif frekansın yaşanmışlıkta olduğunu fark ettik. İronik bir çözümlemeyle, taş duvarlarla insan ruhu arasında duygusal bir bağ kurulabilmesi gerçeği kent, mimari ve toplum çözümlemelerinin değerini ortaya koyuyor.
NOTLAR
Belediye Binalarının Tasarlanması
Modern zamanlarda çağdaş tasarımların öne çıktığı ve bir yönüyle yaşayan birer organizma olan sanat ve estetik akımlarının değişime uğramasıyla post modern eserlerin trend olduğu günümüzde, kent dokusuna katkı sağlayan mimari yapılar deyince akla ilk olarak belediye binaları geliyor. Yerel yönetimlerin mimari simgeleri olmaları bakımından önemleri bir kat daha artıyor. Belediye binaları, tasarlanırken özgün bir mimari projede bulunması gereken mekân kullanımı, topoğrafya ile uyumlu tasarım, yatay/düşey kurgu ve boşluk yaratma gibi temel prensiplerin yanı sıra çevre ve kent ilişkisi, ofis yaşantısı, sosyal hinterlant genişliği ve kent dokusuna uyumu veya yaptığı katkı gibi özel meseleler de göz önüne alınıyor.
Kopenhag’ın Simgesi
İtalya’nın Siena belediye binasından esinlenmelerle Millî Romantik üslupta inşa edilen yapı Martin Nyrop tarafından tasarlanmış ve 1905 yılında tamamlanmış. Kopenhag’a gelen turistlerin kadrajda arka plana alıp fotoğraf çektirmeden gitmediği binanın hemen önünde yer alan kent merkezinde, yıl boyu büyük konserler, sergi ve etkinlikler düzenleniyor. Klasik kızıl taş rengi ise yapıya kendine has bir karakter ve ruh katıyor. Yüz yaşını aşkın olmasına rağmen bakımlı ve heybetli bina, önündeki meydanı ve hemen yanındaki merkez istasyonu ile Kopenhag’ın simgesi özelliğinde.
Rocky Merdivenleri
Philadelphia; sanat galerileri, müzeleri ile tam bir resim, heykel ve mimari şehri. Philadelphia Museum of Art, en az City Hall kadar görülesi diğer bir yapı. Müzenin merdivenleri “Rocky Steps” olarak biliniyor. Aktör Sylvester Stallone’nin Oscarlı filmi Rocky’de ünlü boksörün antrenman yaparken çıktığı meşhur merdivenler burada yer alıyor.
Bremen Mızıkacıları
Bremen belediye binasının hemen yanında bulunan ve Grimm Kardeşler’in ünlü masalı Bremen Mızıkacıları’nı sembolize eden eşek, köpek, kedi ve horoz heykeli şehrin sembollerinden. Tasarımı Gerhard Marcks tarafından yapılan heykel 1953’ten bu yana belediye binasının yanında şehri ziyaret eden turistlerin ilgisini çekiyor.
Bir Eğitim ve Kültür Kampüsü
Binanın içinde devasa bir balo salonu mevcut. Yerel dokümanlarda bu balo salonunun büyüklüğünü tarif etmek için Avusturya’nın geleneksel dansı valsten yararlanılıyor ve aynı anda bin beş yüz kişinin vals yapabileceği büyüklükte olduğu söyleniyor. Avrupa’da yer alan kamu yapıları içinde en büyük iç avlulardan birine sahip Şehir ve Ulusal Kütüphaneleri de bünyesinde barındıran belediye binası, bu özellikleriyle bir yerel yönetim merkezinden çok, bir eğitim ve kültür kampüsü ruhuna sahip.
Sanat, Çevre ve Gelecek
Ekoloji ve tasarruf odaklı planlanmış yapının sosyal etkinlik alanları Londralılar için oldukça cazip imkânlar yaratıyor. Oval amfitiyatro City Hall’ün batısında yaklaşık bin kişi kapasiteli bir alanı kapsamakta ve birçok etkinliğe uygun yapısı sayesinde uğrak bir sosyal alan olarak değerlendirilmekte.
Binanın Mimari Kimliği
Leuven belediye binasının, üç cephesi meydandan görülebilen sivri Gotik pencerelerle kaplı. Her cephenin ayrı birer hikâyesi var. Üstte parapet küpeşteli dört katmana sahip çivili dik çatı yükselmekte. Bu görünüşüyle yapının, mimari kimliğini korumaya çabalar hâli hissedilmektedir.
Mandela’nın Çalışma Ofisi
Cape Town belediye binası, Afrika’nın bağımsızlık kahramanı kabul edilen Nelson Mandela’nın çalışma ofisi olarak da bir süre hizmet vermiş. Mandela’nın 27 yıl hapiste kaldıktan sonra özgürlüğüne kavuştuğu 1990 yılında yaptığı konuşmayı dinleyen 250 bin kişi, Grand Parade’de (Büyük Geçit) toplanarak ülkenin özgür geleceği için Cape Town belediye binasına karşı coşku içinde kutlama yapmış.
Binanın Süslemeleri
Edirne belediye binası, dış süsleme özellikleri bakımından düz, gösterişsiz bir yapıya sahip. Süslemeler genel olarak ana kapının etrafında yoğunlaşmış. Girişteki yuvarlak desenli süslemelere ek olarak mermer üstüne baklava formundaki bezemeler kapı etrafında konumlanıyor. Antik Yunan mimarisinde sütun başlarını süslemek üzere kullanılan Akantus yaprağı motifi ise kemer kilit taşını hareketlendirmiş.
Binanın Cephe Süslemesi
Benzerleri gibi tarihi ve mimari değeri yüksek bir yapının devşirilmesi ile değil kamu binası olarak tasarlanan Bursa belediye binası, cephe biçimlenmesi bakımından dönemin tasarım anlayışını değiştiren yenilikçi tarafları olmasına rağmen geleneksel detayları da öne çıkaran bir eser.
Türkiye’den Bir “Yeşil Bina”: Küçükçekmece Belediye Binası
Dünyanın önde gelen yeşil bina derecelendirme sistemlerinden olan BREEAM sertifikalı Türkiye’deki kamu mimarisi ölçeğinde hizmet veren altyapı ve mimari tasarımlar bakımından ilk olma özelliğindeki Küçükçekmece Belediyesi’ne ait hizmet binası 2014 yılında tamamlandı. Binanın yapımında tüketilebilir doğal kaynakların tasarruflu kullanımı temel prensibiyle yola çıkılmış. Çevreci ve dönüştürülebilir enerji tüketimi sayesinde artırılan bütçe olanaklarını kamuya yeniden aktarabilme fikri üzerine hayata geçirilmiş.
Yazar: Necati Bulut
*Bu yazı Marmara Life 2019 / Eylül-Ekim sayısında yayımlanmıştır.