
Belediyelerin “Sıfır Atık” için sahadaki güç olduğunu belirten Pagev Başkanı Yavuz Eroğlu, buna rağmen Türkiye’de belediyelerin daha hızlı hareket etmeleri gerektiğini hatırlatıp “2016 yılı itibariyle Atık Yönetim Planını Bakanlığa sunan ve uygun bulunan belediye sayısı sadece 303”dedi ve ekledi “Ambalaj atığı çöpe gönderilemeyecek kadar değerli”.
Türkiye’de güçlü bir plastik ve kağıt sanayii var. Dünyada rekabet gücü yüksek olan bu sanayi kollarımızın hammaddesi ise çöpe atılan geri dönüştürülebilir kağıt ve plastikler. TOBB Plastik Kauçuk Kompozit Sanayi Meclisi Başkanı, PAGEV (Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı) Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu Geri dönüşüm endüstrisinin gelişmesinin atıkların kaynağında ayrıştırılması ve yeniden değerlendirilmesi hussunda çalışmaları hızlandıracağını düşünüyor.
Türkiye’nin sıfır atık hedefine ulaşması için Belediyelerin önemli görevler üstlenmesi gerektiğini belirten Eroğlu, 2016 yılı itibariyle Atık Yönetim Planını Bakanlığa sunan ve uygun bulunan belediye sayısı sadece 303 olduğunu hatırlatıp ekliyor: “Ülkemizde bin 398 belediye olduğunu göz önüne aldığımızda belediyelerin ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanması konusunda hızlı hareket etmeleri gerektiği de ortaya çıkıyor. Ambalaj atıkları çöpe gönderilemeyecek kadar değerli. Her yıl ekonomiye kazandırılabilecek milyonlarca lirayı çöpe atıyor, toprağa gömüyoruz. Yerel yönetimlerin vahşi depolama yani atıkların ayrıştırılmadan toprağa gömülmesine son vermesi gerekiyor.” diyor.
Marmara Belediyeler Birliği’nin önümüzreki yıl düzenleyeceği Marmara Urban Forum’da atık meselesinin muhakkak konuşulması gerektiğini belirten Eroğlu sözlerini şöyle sürdürüyor: “Plastik sektörü adına “Atık Yönetimi”nin öncelikli bir konu olarak ele alınmasının faydalı olacağını söyleyebilirim. İyi bir atık yönetimi olmadan plastik, kağıt, metal gibi kaynaklarımızı bir kez kullandıktan sonra geri dönüştürüp defalarca kullanacağımıza heba ederiz”
Sayın Başkan bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
1973 yılında İstanbul’da doğdum. Kültür Koleji’nin ardından İstanbul Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldum. Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Bölümü ve Marmara Üniversitesi Yönetim Organizasyon Bölümü’nde Yüksek Lisans yaptım. Eğitimin hayat boyu sürdüğüne inanıyorum. Harvard Üniversitesi’nde Michael Porter tarafından verilen özel liderlik eğitimine katılmam da bunun göstergelerinden biri.
İş hayatıma çocukluğumda yaz tatillerinde çalıştığım aile şirketimiz SEM Plastik’te başladım. Plastik ambalaj sektöründe faaliyet gösteren ve hızla büyüyerek kısa zamanda büyük başarılara imza atan şirketimizin üretim, satış ve ihracat gibi çeşitli kademelerinde görev aldım. 1997 yılında sektörün ilk ihracatını gerçekleştirdik. 2002 yılından bu yana ise, SEM Plastik’in Genel Müdürlüğünü yürütüyorum. Aynı zamanda grup şirketlerimizden SEM Global Dış Ticaret ve Credoy Polimer’in de Yönetim Kurulu Başkanıyım.
Plastik sektörünün örgütlenmesi ve firmaların sektörün çatı örgütlerinde bir araya gelerek güç kazanmaları gerektiğine inanıyorum. Bu doğrultuda sivil toplum örgütlerinde aktif olarak yer alıyor pek çok dernekte görev yapıyorum. Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Yönetim Kurulu Başkanlığımın yanında 2016 yılı Nisan ayından bu yana TOBB Plastik Kauçuk Kompozit Sektör Meclisi Başkanlığını sürdürüyorum.
Ulusal ve uluslararası basında; plastik, petrokimya, ambalaj, çevre, geri dönüşüm sağlık, sürdürülebilirlik ve genel ekonomi üzerine yayınlanmış elliye yakın makalem, yurtiçi ve yurtdışında petrokimya, plastik sektörü, girişimcilik ve finans ile ilgili konferanslarda sunumlarım bulunuyor. Plastiklerin icadından günümüze kadarki öyküsünü, mizahi bir dil ve karikatürlerle anlattığım “Geçmişten Geleceğe Plastikler Tarihi” isimli bir de kitabım bulunuyor.
Üniversite yıllarında kurduğum ve ilk başkanlığını yaptığım “İstanbul Teknik Üniversitesi (İ.T.Ü.) Çevre Kulübü” ile başlayan çevrecilik serüvenim, 2012 yılının Haziran ayında dünya kıyılarını atıklardan temizlemek amacıyla Avrupa’da başlatılan Waste Free Oceans (Atıksız Denizler) Vakfının Türkiye, Ortadoğu ve Afrika Başkanlığı’na seçilmeye kadar uzadı. Merkezi Belçika’da olan ve Avrupa Birliği’nin organizasyonuyla faaliyet gösteren Waste Free Oceans kapsamında, denizlerdeki atıklar balıkçılar tarafından özel ağlarla toplanıyor ve geri dönüşüme kazandırılıyor. Ağlar atıkları toplarken balıklara ise zarar vermiyor. 2020 yılına kadar dünya kıyılarını yüzen atıklardan temizlemeyi hedefleyen bu proje, aşırı avlanmanın da önüne geçerek ekosistemi koruyor. Bu projenin Türkiye ayağını “Mutlu Balıklar” adıyla yönettik.
2012 Haziran ayında Avrupa Plastik Üreticileri Birliği İcra Kurulu Üyeliği’ne seçilen ilk Türk oldum. Avrupa merkezli 51 derneğin çatı kuruluşu olan EUPC (Avrupa Plastik Üreticileri Birliği), plastik endüstrisinin kalbini oluşturuyor. EUPC, yıllık 45 milyon tonluk plastik üretimi yapan 50 bin üreticiyi temsil ediyor. Avrupa’da 1 milyon 600 bin kişinin çalıştığı endüstri, yılda 280 milyar Euro’luk satış hacmine sahip.
Yine 2014 yılında Amerikan Ticaret Odasının girişimi olan Ortadoğu Ticaret Merkezi (Middle East Commercial Center) projesinin danışma kurulunda yer aldım.
Harvard Üniversitesi’nin ünlü İş İdaresi Profesörü Michael Porter’ın kurucusu olduğu AllWorld Network, Dubai’de yapılan 3. Küresel Girişimcilik Zirvesi’nde, girişimcilik konusunda yaptığım çalışmalar ve bir ilk olan Filistin’deki sanayi yatırımımız nedeniyle Zirve Özel Ödülü’ne layık görüldüm.
İş yaşamımdaki yoğun tempoyu maraton koşularında da sürdürüyorum. Türkiye’de ve dünyanın birçok ülkesinde tam maraton koştum ve bu alanda çeşitli madalyalar kazandım. Maraton koşularının yanı sıra tiyatro ile de ilgileniyorum, drama eğitimi aldım.
PLASTİĞİN DOĞADA YERİ YOK
PAGEV’in işlevi ve varlık sebebi nedir?
PAGEV olarak Türkiye’nin önde gelen Sivil Toplu Örgütlerinden biri konumundayız. Kurulduğumuz günden bu yana sektörümüzde faaliyet gösteren irili ufaklı firmalarımızı aynı çatı altında buluşturarak Türkiye plastik sektörümüzü ileri taşıyacak çalışmalara odaklanıyoruz.
Sektörümüzü gerek Türkiye gerekse yurtdışındaki önemli sektörel organizasyonlarda başarıyla temsil ediyoruz. Türkiye plastik sanayini daha iyi bir noktaya taşıyacak, sanayicilerimize çağın ihtiyaçlarına uygun bakış açısı kazandıracak etkinliklere imza atıyoruz.
Düzenlediğimiz kongre ve fuarlarla bir yandan sektörün sorunları için çözüm yolları ararken sanayicilerimize yeni ufuklar açma noktasında da önemli bir misyonu yerine getirmiş oluyoruz.
Eğitimi çok önemsiyoruz. Türkiye’ye kazandırdığımız okullarla; iş tabanlı eğitim modelini destekleyip, sektörün donanımlı ve nitelikli ara eleman ihtiyacını karşılıyoruz. PAGEV Küçükçekmece Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi 1500 öğrenci kapasiteli; PAGEV Gebze Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ise 500 öğrenci kapasitelidir. Ayrıca, PAGEV AKADEMİ ile proseste verimliliği sağlamak, yüksek maliyetleri düşürmek, karşılaşılan sorunların doğru ve zamanında çözülmesini sağlamak amacıyla, alanında uzman eğitmenler tarafından verilen mesleki teknik eğitimler organize ediyoruz.
Plastik sektörümüz dünyada ve Avrupa’da çok iyi bir konumda olmasına rağmen katma değer yaratma noktasında maalesef istenilen seviyelerde değil… Bu gerçekten hareketle sektörün sürdürülebilir büyümesini sağlamak ve yüksek katma değerli ürünlerin üretilmesi ile ihraç fiyatlarını artırmak için PAGEV Plastik Mükemmeliyet Merkezi’ni kuruyoruz. 2019 yılında temelini attığımız PAGEV Plastik Mükemmeliyet Merkezi, plastik sektörünün yanı sıra ürün, hammadde ve makine ekipman sektörlerine de araştırma, sertifikasyon, test ve laboratuvar hizmetleri verecek. En yeni teknolojiye sahip ürünlerin üretimi için sanayi kuruluşları, üniversiteler, araştırma kurumları, mesleki birlikler ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği yapacak. Ayrıca mesleki ve teknik eğitim ile danışmanlık hizmetleri sağlayacak. PAGEV Mükemmeliyet Merkezi ayrıca ihraç edilen ürünlere ilişkin bir kontrol mekanizması oluşturarak Türkiye’de üretilen plastik ürünlerin uluslararası pazarlardaki güvenirliğinin ve itibarının korunmasına katkı sağlayacak. İthal edilen plastik ürünlerin, kesin ithalatı yapılmadan laboratuvarlarda teknik uygunluğunun belirlenmesi ile ülkemize kalitesiz ve standart dışı ürün girişinin de önüne geçilecek.
Sektörümüzün büyümesinin önündeki en önemli engellerden biri de bilimsellikten uzak karalama kampanyaları… Toplum genelinde plastik nedir ya da ne değildir noktasında gerçek bir bilinç oluşturmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Plastik çevre düşmanı değildir, plastik defalarca dönüştürülerek yeniden kullanılabilecek altın kadar kıymetli bir malzemedir. Geri dönüşüm konusuna dikkat çekmek ve bu alanda bir farkındalık oluşturmak amacıyla PAGEV olarak 2019 yılı sonunda önemli bir adım attık. “Plastiklerin doğada yeri yok, hayatımızda yeri çok” sloganıyla yaptığımız kampanya ile ilgili aldığımız pozitif geri dönüşler amacına ulaştığını gösteriyor. Geri dönüşüm ile ilgili toplumsal bir hassasiyet oluşturmak için kampanyamızın devamını da getirmek hedefindeyiz.
- MİLYAR DOLARLIK CİRO
Türk Plastik sektörünün Türkiye için önemi nedir? Ülkemizin bu alandaki dünyadaki konumu nedir?
Plastik sektörü, gıdadan sağlığa, inşaattan otomotive, kozmetikten tekstile kadar birçok sektörün ana girdi malzemesini oluşturuyor. Türkiye plastik sektörü 33,4 milyar dolarlık cirosu ile ülke ekonomisine ciddi bir katkı sunuyor. Plastik hayatımızın hemen her alanında kullanılıyor ve ekonomiye önemli ölçüde katma değer yaratıyor.
Plastikler kullanım kolaylığı, ekonomik olması ve sağladığı avantajlarla her geçen gün daha çok tercih ediliyor. Covid-19 salgını ile birlikte plastiklerin hijyenik yönü de daha çok ön plana çıktı. Korona ile birlikte hijyen sağlamak için hammaddesi plastik olan maske, eldiven, siperlik, tanı kitleri, dezenfektan, kolonya şişeleri, gıda ambalajları ve tek kullanımlık ürünlerde artış oldu. Covid-19 sürecinde çatal, kaşık, bıçak ve bardak gibi tek kullanımlık plastik tüketimi yüzde 25 arttı.
Türkiye plastik sektörü 9,5 milyon tonluk üretim gücü ile Avrupa’nın en büyük ikinci, dünyanın 6. büyük üreticisi konumunda bulunuyor. Plastik sektörü Türkiye ekonomisi için de kritik bir noktada bulunuyor. Sektörümüzde şu an çoğu küçük ve orta ölçekli firmalar olmak üzere 11 bin civarında üretici firma faaliyet gösteriyor. Bu firmaların istihdam hacmi yaklaşık 250 bin kişi.
KORONA VİRÜS PLASTİĞE DUYDUĞUMUZ İHTİYACI GÖSTERDİ
Plastik sektörü çevresel konularda çok eleştiriliyor. Oysaki siz “Plastiğin doğada işi yok, hayatımızda işi çok” diyorsunuz ve plastiği doğaya atmayın, geri dönüştürün ülkemiz adına hammadde olsun diyorsunuz. Peki, sizce biz neden plastiği geri dönüştüremiyoruz?
Plastik ya da herhangi bir malzemenin çevresel etkisini değerlendirirken bilimsel metotlar ve çıktılarla hareket etmek gerekir. Gelişmiş ülkelerde “Döngüsel Ekonomi” kavramından hareketle yapılan değerlendirmelerin önem kazandığını görüyoruz. Plastiklere de bu açıdan bakmak gerekiyor. Üretimden kullanıma ve geri dönüşüme tüm aşamalarda çevresel etki analizlerine bakıldığında plastikler en çevreci malzemedir diyebiliriz. Üretimde ve geri dönüşümde metal, cam gibi malzemelere kıyasla daha az enerji ve suya ihtiyaç duyulması plastikleri avantajlı bir malzeme haline getiriyor. Plastikler sayesinde hafifleyen otomobiller ve uçaklar daha az fosil kayıt tüketilmesi, dolayısıyla daha az sera gazı anlamına geliyor. Plastik ambalajlara konulan ürünler daha hafif oldukları için lojistik sırasında enerjiden tasarruf sağlıyor. Ambalajın bir diğer artısı gıdaları daha uzun süre koruyarak tüketiciye hijyenik koşullarda ulaşmasını ve israfın önüne geçilmesini sağlaması. Sağlık sektöründe de plastikler artık vazgeçilmez. Örnekleri çoğaltmak mümkün ama vurgulamak istediğim asıl konu çevreye katkısı görmezden gelinmek istenen plastiklerin bilinçli tüketilmeleri ile çevreye ve insana sağladığı katkıdır. Plastikleri bilinçli tüketir ve kullanım ömrü sonunda geri dönüşüme kazandırırsak çevrenin korunması için en doğru adımı atmış oluruz.
Son olarak yaşadığımız koronavirüs salgını modern hayatın ve şehirli yaşamın plastiklere olan ihtiyacını gösterdi. Sağlık ve medikal alanında kullandığımız birçok ürün plastik. Ambalajlar sayesinde sağlıklı ve hijyenik gıda sofralarımıza ulaşıyor. Bulaşıcı hastalıkların yayılmasını önlemede tek kullanımlık plastikler hijyen sağlıyor. Salgın ile birlikte tek kullanımlık ürünlerin ve ambalajların hayatımıza neden girdiğini, sağlık ve hijyen açısından öneminin yanı sıra salgın hastalıkların yayılmamasını önlemedeki rolünü hatırladık. Plastikler sağladıkları faydalar nedeniyle bu kadar geniş bir kullanım alanı buldu. Hijyenik ve pratik özellikleri nedeniyle fast food, cafe, çay bahçesi, hastane ve pikniklerde kullanılan tek kullanımlık plastik ürünlere talep koronavirüs nedeniyle çok arttı. Salgının önüne geçmek için artık ev ve fabrikalarda da bu ürünler kullanılıyor.
Ambalajlı ürünleri güvenle kullanabiliriz. Ama unutmamalıyız ki atıkların yeri doğa değildir. Bizler atıklarımızı doğaya bırakmazsak atık kirliliğiyle mücadele etmek zorunda kalmayız. Her konuda olduğu gibi geri dönüşüm noktasında da eğitim büyük önem taşıyor. Aileden başlayarak daha çocukken çevreye saygılı, geri dönüşüm noktasında hassas bireyler yetiştiren, bu farkındalığı yaratacak bir eğitim sistemine ihtiyacımız var.
Döngüsel ekonomiyi bir bütün olarak ele alırsak tüketici bu zincirin en önemli halkalarından biri… Bilinçli tüketim elbette çok önemli… Biz diyoruz ki, ihtiyacın kadar al, kullan, geri dönüştür ve tekrar kullan… Tüketicilerin geri dönüşüm bilincine sahip olmaları ve bu bilinçle atıklarını sisteme kazandırmaları gerekiyor. Kullanılan bir ürünün geri dönüşüm zincirine bağlanması tüketicinin sorumluluğunda…
ALMAMIZ GEREKEN UZUN BİR YOL VAR
Türkiye’de sıfır atık ve geri dönüşümün bir türlü başarılamaması hususunda genelde sektör suçlanır, sizce belediyelerin buradaki payı ne?
Öncelikle bireyden başlayarak geri dönüşüm kültürünü oluşturmamız gerekiyor. Birey olarak geri dönüşüme verdiğimiz önem tüm bir ekosisteme etki edecektir. Bu noktada çok daha fazla geri dönüşüm ile ilgili eğitim verilmeli diye düşünüyoruz.
Geri dönüşüm geleceğin en önemli sektörlerinden biri konumunda bulunuyor. Gelişmiş ülkelerde değeri çok daha önceden anlaşılsa da ülkemiz açısından da son dönemde geri dönüşüm ile ilgili anlamlı adımlar atıldığını söyleyebiliriz. Ancak almamız gereken uzun bir yol olduğunun altını çizmekte fayda var.
Kaynağında ayrıştırma geri dönüşümün ilk adımıdır. Bu noktada herkesin işlevini tamamlamış ambalajları cinslerine göre ayırması ve geri dönüşüm yolculuğunu başlatması gerekiyor. Kaynağında ayrılmış atıkların yerel yönetimlerimiz tarafından aynı titizlikle toplanması ve geri dönüşüme iletilmesi zinciri tamamlayacak diğer halkalar. Bu nedenle ülke olarak işlevsel bir atık yönetimine sahip olmamız çok büyük önem taşıyor.
ÇANTACILAR CEZALANDIRILMALI
Bakanlık atık ithalatını sınırlamak istiyor, oysaki sizin hammaddeniz kullanılmış plastikler. Ama biz kendi plastiğimizi toplayamıyoruz. Bu hususta sizce belediyelerin üzerine düşen sorumluluk nedir?
Hammaddesini çok yüksek oranda ithal eden plastik sanayi için özellikle geri dönüşümde kullanılacak ürünleri ithal etmek doğal olduğu kadar elzem de… Ancak bu işin kurallara uygun ve denetlenerek yapılması gerekir.
Çevre ile ilgili her konuda olduğu gibi atıklar konusunda da çok hassasız… Dünya hepimizin ve dünyanın sürdürülebilirliği herhangi bir kişi için ne kadar önemliyse biz plastik sanayicileri için de aynı derecede önemli. Biz plastik sanayicilerinin atık ithalat olayına bakışı çok net; bu işi kurallarına uygun yapan firmalar desteklenmeli ve gerçekten haberlerde bahsi geçen “çöp” ithalatı yapan “çantacı” olarak tabir ettiğimiz firmalar ise kanunlarda belirtildiği şekilde cezalandırılmalı diye düşünüyoruz.
Dünya genelinde plastik sanayiinde yeni trendin geri dönüştürülmüş ürün kullanımı olduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki birçok ülke tarafından geri dönüştürülmüş plastik içeren ürünlere çeşitli vergi indirimleri ve teşvikler uygulanıyor. Bu konuda altını çizmek istediğimiz nokta şu: Ülkemizde kaynağında ayrı toplanmış ve kalitesi yüksek atık oranı yeterli değildir. Bu konuda gerek bakanlığımız, gerek PAGÇEV gibi yetkilendirilmiş kuruluşlar yoğun mesai harcıyor. Önceliğimiz yurt içerisindeki atıkların kaynağında ayrı toplanması ve geri dönüştürülmesidir. Ancak bu çalışmalar yeterli seviyeye gelene kadar kademeli bir strateji ve politikayla kaliteli atık hammaddelerin ithalinin çevreye ve ekonomiye önemli bir katkı sağlayacağı tartışılmaz. Türkiye’nin de döngüsel ekonomiye katkı verecek bu trendi yakalaması gerekiyor.
PAGEV olarak sektörün tüm sorunlarında olduğu gibi atık ithalatı konusunda da sorumluluk almaktan çekinmedik. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın konu kapsamında başlattığı çalışmaları yerinde takip ederek katkı da verdik.
Bakanlığın Mayıs 2019’da atık ithalatı ile ilgili yaptığı toplantıya PAGEV olarak katıldık. Geri dönüşüm firmalarımızın görüşlerini de Bakanlığımızla paylaşma fırsatı yakalamaktan memnun olduk. Plastik sanayicileri olarak kendimizi doğru ifade ettik, çevre ve ekonomi açısından en doğru kararın alınması için elimizden gelen gayreti gösterdik. Bakanlık atık ithalatına tümden yasak getirme noktasındayken sıkı bir denetim mekanizması ile ithalatın kontrol altına alınması görüşü ön plana çıktı.
Binde bir seviyesinde bile olsa bazı “Çantacı” firmaların başta İngiltere olmak üzere yabancı ülkelerden atık ihracatına getirilen teşviklerden de yararlanıp çöpleri Türkiye’ye getirmekte olması kabul edilemez bir durum. Dolayısıyla Türkiye’ye herhangi bir şekilde; tarım ilaçlarının ambalajları gibi tehlikeli atıkların ithali veya başkaca riskli çöplerin ithalindeki suiistimallerin önlenmesi sektör olarak öncelikli talebimizdir. Zira bu çantacı firmalardan en fazla zararı da işini layığı ile yapan plastik sanayicilerimiz etkileniyor. Sevindirici olan Bakanlığımızın, lisanslar konusunda denetimi artıracağı ve bu lisansların gerektirdiği yetkinliğe sahip olmayan firmaların aktivitesini sona erdireceğini belirtmesidir. Bakanlığımızın bu amaçla özellikle “kapasite belgesi” ile üretimini belgeleyen, işlediği atığı ve çıktılarını belgeleri ile ispatlayan ve ithalat miktarlarını, kapasite raporundaki miktarları ile uyumlu ve tutarlı bir biçimde sürdüren yeni bir sistem üzerinde çalışacağı bilgisi paylaşıldı.
Bu sistemin hem ülkemizin geri dönüşüm sanayinin gelişimine katkı sağlayacağını hem de her türlü ticari kaygının çok ötesinde değerlendirdiğimiz çevre ve halk sağlığına olumlu etki yapacağını umut ediyoruz.
BELEDİYELERİN ÖNCÜ BİR ROLÜ VAR
Belediyeleri değiştirmeden “sıfır atık” hedefini tutturmamız mümkün müdür?
“Sıfır Atık” hedefini tutturabilmek için tüm paydaşların üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerekiyor. Elbette Belediyeler de buna dâhil, özellikle atık yönetimi noktasında mevzuat gereği ve sahada olması açısından belediyelerin öncü rolü büyük önem taşıyor. “Sıfır Atık”tan bahsedebilmek için Atık = Kaynak prensibini benimseyen geri dönüşümü önceleyen bir yönetim anlayışına ihtiyacımız var.
Kaynağında ayrıştırma geri dönüşümün ilk adımıdır. Bu noktada herkesin işlevini tamamlamış ambalajları cinslerine göre ayırması ve geri dönüşüm yolculuğunu başlatması gerekiyor. Kaynağında ayrılmış atıkların yerel yönetimlerimiz tarafından aynı titizlikle toplanması ve geri dönüşüme iletilmesi zinciri tamamlayacak diğer halkalar. Bu nedenle ülke olarak işlevsel bir atık yönetimine sahip olmamız çok büyük önem taşıyor.
2016 yılı itibariyle Atık Yönetim Planını Bakanlığa sunan ve uygun bulunan belediye sayısı sadece 303. Ülkemizde bin 398 belediye olduğunu göz önüne aldığımızda belediyelerin ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanması konusunda hızlı hareket etmeleri gerektiği de ortaya çıkıyor. Ambalaj atıkları çöpe gönderilemeyecek kadar değerli. Her yıl ekonomiye kazandırılabilecek milyonlarca lirayı çöpe atıyor, toprağa gömüyoruz. Yerel yönetimlerin vahşi depolama yani atıkların ayrıştırılmadan toprağa gömülmesine son vermesi gerekiyor.
Geri dönüşüm endüstrisinin gelişmesinin, atıkların kaynağında ayrıştırılması ve yeniden değerlendirilmesi konusundaki çalışmaları hızlandıracağını düşünüyoruz. Türkiye’de 2016 sonu itibariyle 751 lisanslı geri dönüşüm tesisi ile 566 toplama ve ayrıştırma tesisi bulunuyor.
ATIK YÖNETİMİ ÖNCELİKLİ KONU OLMALI
Marmara Belediyeler Birliği geçtiğimiz yıl Marmara Urban Forum düzenledi ve çevre bu forumun önemli başlıklarından bir tanesi idi. Önümüzdeki yıl yine küresel ölçekli bir forum daha düzenlenecek. Plastik sektörü olarak bu forumda nelerin konuşulmasını ve ne gibi sonuçlar çıkmasını arzu edersiniz?
Plastik sektörü adına “Atık Yönetimi”nin öncelikli bir konu olarak ele alınmasının faydalı olacağını söyleyebilirim. İyi bir atık yönetimi olmadan plastik, kağıt, metal gibi kaynaklarımızı bir kez kullandıktan sonra geri dönüştürüp defalarca kullanacağımıza heba ederiz. Daha önce de belirttiğim gibi geri dönüşüm noktasında toplumsal bir bilinç oluşturmak için daha fazla bu konuya eğilmeli ve geri dönüşümün önemini tüm platformlarda vurgulamalıyız. Geri dönüşüm tüm yönleri ile ele alınırken sektörün dünya ile karşılaştırılması, son gelişmeler ve yeni teknolojiler de farklı başlıklar olarak ele alınabilir. Örnek olarak “kimyasal geri dönüşümü” gösterebiliriz.
FAALİYETLER HIZLANACAK, BİZ DE MARUFTA OLACAĞIZ
Sizi ve sektörünüzü de burada görebilecek miyiz?
Yerel yönetim konusunda iyi uygulamaların nasıl yapılabileceği noktasında öncü bir konumda olduğunu düşündüğümüz Marmara Belediyeler Birliği toplumsal faydayı öne çıkaran çalışmaları ile her zaman takdir ettiğimiz bir oluşum… Marmara Urban Forumu’n da çok önemli ve kıymetli bir platform olduğunu düşünüyoruz elbette pandemi sürecinin de aşılmasıyla, faaliyetler daha da hızlanacak ve biz de memnuniyetle katkı vereceğiz.