Benli Recycling, kökleri 1967 yılına uzanan bir toplama ayrıştırma şirketi. Uzun yıllar boyunca Türkiye’de toplama ayrıştırma sistemlerinin öncüsü denebilecek uygulamaları geliştirirken, zaman içerisinde uluslararası bir şirkete dönüşen Benli Recycling’in Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Benli, Türkiye’de geri dönüşüm, kaynağında ayrıştırma, toplama ve geri kazanım konularında yerel yönetimlerin atması gereken adımlara, yıllara dayanan tecrübeyle ve Avrupa’daki örnekleri üzerinden dikkat çekiyor.

Benli Recycling nasıl bugüne geldi? Uluslararası bir firma olma hikâyeniz nedir?
1968 yılında kurulmuş bir şirketiz. Babam 1967 yılında Niğde’den Eskişehir’e gelmiş ve hep işini farklı yapmaya çalışmış. Bizim de bugün inovatif işler yapmamızın temeli buradan gelir. 1990 yılında vefat edene kadar, atık değil hurda işiyle uğraşmış diyebiliriz, fakat hurda işini hep farklı ele almış. Hatta Dünya gazetesinde “Kravatlı Hurdacı” diye de haberi çıkmıştı. Kendisi bu işi hep bir sanayici vasfıyla yapmaya çalışan biriydi. 1990 yılından sonra abilerim ve ben bayrağı devraldık. 1990-2000 yılları arası mevcut düzenimizi korumakla geçti. 2000 yılından sonra endüstri firmalarına atık yönetimi hizmeti de verdiğimiz için işimizin biraz daha hurdacılıktan çıkıp geri dönüşüm yönüne evirildiğini fark ettik. Çok geçmeden 2004-2005 yılları arasında Çevre Kanunu Değişikliği ve Ambalaj Atıkları Kontrolü Yönetmeliği gibi yönetmeliklerin Çevre Bakanlığı tarafından devreye alındığı dönem bize, mevcut işlerimizden çok Avrupa Birliği’nin istediği standartlarda atıkları sanayi ortamında değerlendirme konusunda yatırım yapmamız gerektiğini gösterdi. Biz fabrikalardan atıkları alıp işlerken, 2006 yılında yeni bir yönetmelikle alınan kararla evlerden de atıkları almaya başladık.
Bu karar, toplama ayrıştırma sistemlerini nasıl etkiledi?
Bu karar sonrası Avrupa’da kaynağında ayrıştırmaya benzer bir yapıyla Türkiye, 2005-2011 yılları arasında bu konuda pek çok atık türünde yoğun bir hızlanma gördü. 2011 sonrasında yönetmelik değişmesi ile evlerden atık toplama olayı farklı ele alındı. Belediyelerle çalışan kurumlara evlerden bedelsiz ambalaj atığı toplayabilme imkânı verildi. Bu dönemde biz de, sektörde kimse belediyelerle uzun vadeli anlaşma yapamazken, Odunpazarı Belediyesi ile 10 yıllık anlaşma yaptık ve 2013 yılında Türkiye’nin ilk Fizibil Ambalaj Atığı Ayırma Tesisini kurduk, toplama sistemini de geliştirdik. Kurduğumuz tesisi Türkiye’de kurabilecek başka bir firma olmadığını da fark ettik. 2007’den beri Avrupa’da yüzlerce benzeri tesis gezdim diyebilirim. Biz Avrupa’da bu tesisleri gördükçe hayalini kurardık ve Türkiye’nin de bu tarz tesisleri hak ettiğini düşünürdük. 2013 yılında elimizi taşın altına koyduk, biz bu işi yapmalıyız dedik ve yaptık. Yarı otomatik bir tesisti, hâlâ Eskişehir’de bu tesisimiz çalışıyor. Tesisi kurduktan sonra sadece kendimize değil benzer tesisleri belediyelere ve meslektaşlarımız olan diğer şirketlere de yapma yeteneğimiz olduğunu keşfettik. Sadece makine kurmanın yanında 2006 yılından beri atık toplama konusunda edindiğimiz tecrübe ile aslında sahada yaşadığımız zorluklardan, Türkiye’nin atık özelliğini de öğrenmiş olduk. Bizim tesislerimizin asıl etkinliği, mühendislik teknolojilerinin Türkiye’de üretilen atığın DNA’sına uygun olarak tasarlanmasından geliyor. Bu yeteneğimizi tesisimizde gösterirken bakanlıktan ve sektörden bizi neredeyse bin kişi ziyaret etti ve bu yeni sistem ilgi çekti.
AFYON VE BİLECİK’TE YEREL YÖNETİMLERLE ÇALIŞTIK
Yeni sistemin ilgi çekme nedeni neydi?
Çünkü 30 kişi ile yapılabilecek işi 10 kişi yapabiliyordu ve ayrıştırılan atığın kalitesi de çok yükseliyordu. Bu tecrübemizin ardından sektöre “Biz böyle tesisler yapıyoruz,” dedik. Bu iş için ayrı bir mühendislik birimi kurduk ve 2015 yılında Afyon Belediyesi’nin Çevre Hizmetler Birimi için bir çöp ayırma tesisi kurduk. 2017 yılında Bilecik Belediyesi’nin atık toplama ve ayırma işini alan Kıraç Holding bünyesinde faaliyet gösteren Hexagon firmasının atık ayırma tesisini yaptık. 2018’de Pendik Belediyesi’ne yine bir tesis yaptık, derken biz bu işi iyiden iyiye meslek edindik ve şu an Eskişehir’de sırf bu iş için ayrılmış bir tesisimiz var. 2019 yılında da İsrail’e bir Çevre Tesisi kurarak uluslararası alana giriş yaptık. Hatta tesis yapma hakkını Almanların önüne geçerek aldık. İsrailliler çok memnun kaldılar, tesis hâlâ çalışıyor, bize de teşekkür sertifikası gönderdiler. Hâlâ bu işe devam ediyoruz. Afyon’da atıktan türetilmiş yakıt tesisi yapıyoruz, Manisa OSB’ye yine aynı tesisten yapıyoruz, yine Manisa Belediyesi’nin atık toplama işini alan bir firmamıza Türkiye’nin en yüksek kapasiteli ayırma tesisini yapıyoruz, günlük 1500 ton kapasiteli bir tesis olacak.
KAZANMAK İÇİN YATIRIM GEREK
MARUF21’de çevre önemli bir konu. Sektör ve Belediyeler bir araya gelecekler. Neler konuşulmalı? Hangi konular ele alınmalı?
Atık ayrıştırma ve toplama konusunda konuşulması gerekenlerden biri, belediyelerin atıktan para kazanmalıyız yanılgısından kurtulmaları gerektiği. Çünkü bir şeyden para kazanmanız için yatırım yapmanız gerek. Konuşulması gereken bir diğer konu ise cezai uygulamalara geçilmesi gerekliliği. Yani vatandaş geri dönüşüm yapmıyorsa, atığını ayrıştırmıyorsa, bu konuda belediyelerin yaptırıma başvurmaları gerekiyor. Ceza, ödülden daha etkili bir yöntem. Bu yaptırımlar olmazsa bu atıkların kesinlikle toplanmayacağına inanıyorum. Atık nakit, atık karşılığı hediye gibi uygulamalardan en azından şimdilik uzak durmaları gerekiyor. İlkokullarda falan ancak yapılabilir. Toplanan atık karşılığı kitap verilebilir. Fakat bizim gibi olgun insanlara hediye vermeye ne gerek var? Bu benim zorunluluğum zaten. Teşvik edilmeye ihtiyacım olmamalı. Bu teşvikler okul seviyesindeki çocuklar için kullanılabilir.
Bunun dışında neler konuşulabilir?
Ele alınması gereken başka bir konu ise sokak toplayıcıları. Sokak toplayıcıları ülkeden hep gariban ve acınası insanlar olarak görülüyor. Hepimiz zor şartlarda çalıştıklarını, yaşadıklarını biliyoruz. Bu insanların herhangi bir sosyal güvenceleri de yok. Belediyelerin bu insanları kurduğu ya da kurdurttuğu sistemlere sosyal güvenceli bir şekilde entegre etmesi gerektiğini düşünüyorum. Biz Odunpazarı Belediyesi ile çalışırken, benim ilçenin atıklarının yarısını toplamak için kurduğum 38 kişilik bir toplama ekibim vardı ve bu 38 kişinin 22 tanesi sokak toplayıcısıydı. Sosyal güvenceleri vardı, elbiseleri vardı, hijyenlerine dikkat ediyorlardı, sabah 8 akşam 6 çalışıyorlardı ve mesaiye kalınca ek mesai ücretlerini alıyorlardı. Benim tek başıma bunu yapmamdan ziyade herkesin bunu yapması gerekiyor.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Çok var. Dediğim gibi belediyeler atık konusunu bir gelir kaynağı olarak görmemeli. Belediyelerden başka da bu işi yapabilecek bir yapı yok. Avrupa’da da durum böyle. Sürecin tamamında yer almasa da belediyelerin dahil olmadığı bir sistem yok dünyada. Yükümlülüklerinizi doğru şartname ve doğru bir modelleme ile doğru firmaya yönlendirirseniz bu iş yine yürüyor. Belediyeler yeter ki bu atığı toplamak istesinler.